SPOR MU, SAVAŞ MI?
Son yıllarda alınan önlemlerin giderek artmasına rağmen spor ve şiddet ilişkisi bir türlü en alt seviyeye indirilemedi. Amatör seviyeden profesyonel ölçeğe varana dek sporun, özellikle futbolun şiddetle imtihanı ne yazık ki devam ediyor. Geçtiğimiz akşam Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki maç esnasında ve maçın hemen ardından yaşananlar da bu olayların son örneği oldu.
Fanatiklik arttıkça taraftarların şiddete eğilimlerinin arttığı da bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Belirli takımlar arasında geçmişte yaşanan bazı olaylardan beri süregelen itiş kakış, fanatiklik ile birleşince de sonuç ne yazık ki şiddete evriliyor.
Tüm kulüp yöneticileri, teknik adamlar ve sporcular, bu tür olaylar yatıştıktan sonraki konuşmalarında sporun kardeşlik olduğunu, bu takımların aslında ne kadar büyük camialar olduklarını ifade ediyorlar. Buraya kadar ne güzel değil mi? Fakat işin bir başka boyutu daha bulunuyor. Daha önce de bir yazımda belirtmiştim: Kulüp yöneticileri, kamuya yansıma ihtimali bulunan tüm cümlelerinden sorumludur ve bu cümleleri kurarken ona göre düşünmek mecburiyetindedirler. Sorumlulukları bunu gerektirir. Yöneticilerin yaptığı kimi açıklamalar, taraftarları birbirlerine karşı germekten başka bir işe yaramıyor. Burada bahsettiğim şu ya da bu kulüp de değil. Ne yazık ki birçok kulübümüz için söz konusu olan bir durum bu…
Geçtiğimiz akşam yaşananlardan sonra ne gibi cezalar verilecek, nasıl yaptırımlar uygulanacak; önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bana kalırsa yalnızca tekil olaylar sonrası cezalandırmalar yerine olaya daha geniş bir pencereden bakmalıyız. Aksi takdirde bu gibi olayların önüne geçebilmemiz pek de kolay değil gibi görünüyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: