SOSYAL BELEDİYECİLİK
Yerel seçimler yaklaşırken tüm adaylar arka arkaya vaatlerini açıklama yarışına girdiler. Sadece belediye başkan adayları da değil; meclis üyesi adaylarından muhtar adaylarına herkes bir yarış içerisinde. Adaylar doğal olarak talip oldukları görevi diğerlerinden daha iyi yapacaklarını, daha başarılı olacaklarını öne sürerek seçmenleri bu anlamda ikna etmek mecburiyetindeler. Seçmenler de tercih şanslarını buna göre kullanacak sonuçta.
İçerisinde bulunduğumuz seçim sürecinde çok dikkatimi çeken bir şey var. Herhangi bir il ya da ilçeden veya büyükşehirden bahsetmiyorum. Neredeyse Türkiye’nin her yerleşim yeri, hatta mahalle ve köylerinde dahi aday olanların vaatleri için geçerli bir durum bahsettiğim. Hemen hemen tüm adaylar, göreve geldikleri takdirde gerçekleştirecekleri sosyal işlerden bahsediyorlar. Seçim vaatlerinin birçok yerde en önemli başlığını sosyal belediyecilik faaliyetleri oluşturuyor.
Ücretsiz mahalle kreşleri, emziren anneleri çeşitli yardımlar, ihtiyaç sahibi vatandaşlara artan oranlarda yardımlar, emeklilere ayrı, çalışanlara ayrı yardımlar vs… Her aday, bu tür vaatleriyle öne çıkmak istiyor. Tüm adaylar, kendi vaatlerini belirleyecektir. Buna hiçbirimizin itirazı olamaz. Ancak sosyal belediyecilikle ilgili projelerin bu kadar öne çıkmasında beni rahatsız eden bir durum da yok değil.
Sosyal yardım faaliyetleri ve bu kapsama yakın birçok iş belediyelerin aslî görevleri arasında yer alıyor. Bir diğer ifadeyle bunlar vaat edilse de edilmese göreve gelecek yeni idarecilerin bu işleri zaten yapması gerekiyor. Peki, öyleyse bu çalışmaların böylesine öne çıkmasının, bu işlere böyle önem verilmesinin nedeni nedir? İşte takıldığım nokta burası. Konunun birden çok boyutu var aslında. Belki de sınırlı bir köşe yazısında anlatılamayacak kadar çok boyutu var. Şimdilik ifade edeceğim, bu işlerin bende bir rahatsızlık uyandırdığı olacak yalnızca. Daha sonra bir başka yazıda bu konuya yeniden değineceğiz.
Yorumlar
Kalan Karakter: