ÜZÜMÜN ÇİLESİ
Bölgemiz, özellikle ilimiz Manisa, Türkiye’de kuru üzüm üretiminin en önemli alanını oluşturuyor. Kuru üzüm, bölgedeki binlerce insana ekmek kapısı olduğu gibi diğer taraftan da en önemli ihracat ürünlerimizden birisini teşkil ediyor. Her yıl üzüm kesimi başladığında, bağbozumu zamanı geldiğinde içimde bir tedirginlik olur. Her ne kadar çiftçinin artık bir yıllık emeğinin karşılığını alacağı dönemden söz ediyor olsak da bir yandan da ‘ya bir afat olur da üzümler kurumadan zarar görürse’ diye düşünürüm.
Ne yazık ki geçtiğimiz gün yağan yağmur, tam da bu korkumu haklı çıkardı. Binlerce dönüme yayılan bağlarımızda pek çok bölge neredeyse sel altında kaldı. Sergide kurumayı bekleyen üzümler, çok ciddi zarar gördü. Çiftçilerimizin birçoğunun umutları, yine bir sonraki yıla kaldı. Her ne kadar son yıllarda bu tür durumlara yönelik tarımsal sigorta uygulamaları yaygınlaşmış olsa bile her üreticinin sigortasını yaptırmadığını ya da yaptıramadığını biliyoruz.
Her yıl olmasa bile birkaç yılda bir yaşanan bu felaketlerin, bu maddi zararların önüne geçebilmek için yapılabilecek bir şey var mı; farklı tekniklerle kurutma yapılabilir mi; mahsulün bu felaketlerden etkilenmemesi adına uygulanabilecek yöntem var mı; bunları bilmiyorum. Fakat bir taraftan da bu tür uygulama ya da uygulamaları geliştirmemiz gerekiyor. Yok ise de bulmamız ve mümkünse önümüzdeki sezondan itibaren uygulamaya geçmemiz gerekiyor. Eğer yapmazsak üzümün de çiftçinin de çilesi bitmeyecek…