TARİHÎ MİRASIMIZ

Farkında bile olmadan yürüyüp geçtiğimiz sokaklarda aslında geçmişin izlerini de geçiyoruz. Anadolu’da kentlerin hemen tamamı, önemli geçmişlere sahip yerleşim yerleridir ve dolayısıyla hemen her yerleşim yerimizde de tarihin izlerini bulmamız olasıdır. Bir kentte yürürken bir Bizans kalıntısının yanından geçtikten bir süre sonra Osmanlı dönemine ait bir camiyi ve hemen ardından da erken cumhuriyet döneminden günümüze ulaşmış bir yapıyı arka arkaya görmemiz sıra dışı değildir. Bununla pek çok kentimizde karşılaşmak mümkün ve muhtemeldir. Ancak gündelik yaşamın telaşı öylesine ağır basmaktadır ki neyin yanından geçtiğimizi fark etmeyiz bile.
İstanbul, bu kentlerin en şanslısı ve ihtişamlısıdır elbette. Birkaç adımda birkaç bin yıllık tarihe tanıklık etmek, geçmişle geleceği birlikte yaşamak belki de en kolay İstanbul’da gerçekleşebilir. Binlerce yıl imparatorluklara başkentlik yapmış bu kent, günümüzde de ülkenin en önemli, en kalabalık kentidir. Bu kentte yaşayan milyonlarca insanın ise ne yazık ki çok ama çok az bir bölümü farkındadır nerede yaşadığının. 
Bursa, Konya, Sivas gibi daha başka birçok yerleşim yerini de İstanbul’un yanına, İstanbul kadar olmasa da benzer nitelikleriyle yerleştirebiliriz. Daha önce de birçok yazımda ifade ettiğim üzere Anadolu, bir medeniyetler durağıdır ve başka hiçbir coğrafya Anadolu kadar şanslı değildir bu açıdan. Bu ülkede yaşayan bizler de binlerce yıldır bu topraklardan gelip geçmiş medeniyetlerin varisleriyiz elbette. Bunu idrak etmek, değerini bilmek önemlidir. Bizler tam olarak bilemesek de çocuklarımızın bunu öğrenmesini sağlamak da en kıymetli görevlerimizin arasında gelmektedir. En azından onlar, daha bilinçli olsunlar. Umudum bu yöndedir.