MANİSA’NIN KIYMETİ
Eşyayı da kentleri de değerli kılan orada yaşananlardır. Yaşananlar, tarih de olabilir; hatıralar da. Her ikisi de farklı değer katacaktır bu unsurlara. Kentler, bu açıdan daha büyük yaşanmışlıklar, daha ulvi hatıralar isterler hatırlanmak için. Efes gibi, Aspendos gibi, Roma gibi kentler hep böyledir.
Bunların yanında hemen yanı başımızda bir tanesi daha var ki kadrini kıymetini, onun taşıdığı hatıraların ne olduğunu hemen hiç birimiz bilmiyor. Şehzadeler Şehri Manisa’dan bahsediyorum. Manisa’nın Osmanlı Devleti’nde ki önemi, bilim adamları tarafından hep bilinmiş; bugüne kadar kimi makale kimiyse kitap boyutunda pek çok çalışma yapılmış. Fakat Manisa’da yaşayanlar dahi bu kıymeti hakkıyla bilmezken dışarıdan geleceklerin bunu bilmelerini beklemek hayal olur elbette.
1450’lerden neredeyse 1600’e kadar yaklaşık 150 yıl boyunca şehzadelere ev sahipliği yapmış; bağrında birçok padişahı yetiştirmiş bu şehir. Kimler gelip geçmemiş ki şu an bizim de adımlarımızı attığımız bu topraklardan… Fatih Sultan Mehmet’ten Kanuni Sultan Süleyman’a beş padişah ve toplamda da on beş kadar şehzade yöneticilik yapmış; devlet tecrübesi kazanmış bu coğrafyada. Yalnız tecrübe edinmemişler, aileleriyle izlerini de bırakmışlar bölgede.
Peki kaçımız yalnızca ziyaret amacıyla dahi olsa III. Murat’ın eseri olan Muradiye Camii’ne gittik? Sultan Camii’ni ibadet gayesi dışında kaçımız biliyor? Kültürümüz çok kıymetli ve bu kıymeti çocuklarımıza da kesintisiz olarak aktarabilmemiz gerekiyor. Daha önce çok yazdım, alalım onları da kendi ilimizi biraz gezelim diye. Bir kere daha yazıyorum usanmadan. Hem onlara gösterelim hem de biz görelim, tanıyalım ilimizi ve bölgemizi.