KÖŞE YAZISI YAZMAK
Ülkemizde çok yaygın bir tür köşe yazısı. Gazetelerin neredeyse ilk yayılmaya başladığı dönemden itibaren sözüne itibar edilen, acaba bugün ne demiş, diye takip edilen, merakla yeni yazısı beklenen birçok usta isim gelip geçti; hâlâ da çok kıymetli isimlerimiz bu alanda varlıklarını sürdürüyorlar.
Dünyanın hemen hiçbir yerinde haftada birden fazla köşe yazısı yazan yazar yok gibidir. Çünkü bu yazıların her birisi kendine göre ciddi bir hazırlık, bir okuma ve sentez sürecini gerektirmektedir. Fakat ülkemizde haftada altı gün yazan, hatta bazen müstear isimlerle farklı gazetelerde bazen haftada on, on iki yazı kaleme alan çok yazar olmuştur. Elbette ekmek parası derdi var işin içerisinde. Fakat bir başka yönü daha var bunun. Öyle güzel bir ülkede yaşıyoruz ki yazı konusu hiçbir zaman bitmiyor. Bir taraftan espri de yapıyorum bunu söylerken elbette. Ne yazık ki sorunların bitmediği bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu toprakların kaderi biraz da bu. Tarih boyunca insanlar birbirlerini yemişler buralarda, hep savaşmışlar ama en büyük keşifler, tarihi değiştiren gelişmeler de yine buralarda yaşanmış bir taraftan. En önemli filozofların birçoğu, en büyük bilim adamlarının önemli kısmı buralarda yetişmiş; Anadolu’nun havasını teneffüs etmiş.
Belki de bizler bu ülkede yaşayan köşe yazarları olarak onlardan aldığımız eli geleceğe sunmaya gayret eden kişileriz. Kendimi büyük gördüğümü düşünmeyin. Ben sadece içinden gelenleri kimseyi kırmadan, incitmeden anlatmaya gayret eden içinizden birisiyim. Belki bazı yazdıklarımla aranızdan bir kişiye mesaj verebiliyorsam ne mutlu bana. Yazmanın en güzel tarafı da bu zaten…