İZ BIRAKMAK
Her gün yeniliklerle, değişikliklerle, hayatımızdaki bir takım gelişmelerle karşılaşıyoruz. Hiç aklımıza gelmeyenleri yaşayıp sonra da çoğunlukla şaşırıyoruz. Bu durum, bulunduğumuz görevler ve yaptığımız işler için de sonuna kadar geçerliliğini koruyor. Ne iş yapıyor olursak olalım, bir gün geliyor ve sonuna ulaşıyoruz. Ya başka bir işe geçiyoruz ya da artık gün geliyor ve çalışma hayatımızın sonuna geliyoruz.
İster bir devlet dairesinde yönetici olalım ister herhangi bir esnaf dükkânında bir çalışan; ne iş yaptığımız çok da önemli değil. Biz o işten, o pozisyondan ayrıldıktan sonra nasıl anılacağımız, ne gibi izler bırakmış olduğumuz hepsinden daha önemli. Çevremizdeki insanları düşünürsek bunu çok daha açık olarak anlayacağız. Market çalışanlarından tutun da otomobilimizi tamire götürdüğümüz ustaya, evimizi güzelleştiren boyacıya ve hatta çoğunlukla kişisel olarak tanımasak dahi yaşadığımız yerin yöneticilerine varana dek herkes, hepimiz zamanla o yerleri bırakıyoruz veya o işler bir şekilde sona eriyor.
Tüm bu sona erişlerin ardından nasıl bir iz bıraktığımız değil mi önemli olan? Nasıl anılacağımızı, iyi veya kötü olarak nasıl hatırlanacağımızı bizler o işleri yürütürken kendimiz belirliyoruz. Yeri geliyor hayatımızdan çoktan çıkıp gitmiş birisi için o kadar güzel şeyler düşünüyoruz ve işte o zaman anlıyoruz o insanın bizde bıraktığı yeri. Tüm bunları düşünerek bizler de hayatımızı ona göre kurgulasak, çevremizdeki insanlara ona göre davransak ardımızda olumlu izler, izlenimler bıraksak hepimiz için, hatta insanlık için en iyisi bu olmaz mı?