Son yıllarda bayramların yaşamımızdaki karşılığı önceki yıllara göre bambaşka bir hale geldi. Geçmişte dinî bayramlar, akraba ve ahbap ziyaretleri ile geçirilirken artık tamamen tatil yaptığımız, deniz kıyısına gittiğimiz boş günlere dönüştü.
Özellikle dokuz günlük tatile dönüştürülen bayramlar, turizm sektörü için de bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Milyonlarca insan bu sürenin en azından bir kısmını tatil yaparak ve böylelikle turizm sektörüne maddî katkı sunarak geçiriyor. Tam da burada bir şeyler yanlış gidiyor gibi geliyor bana. Öncelikle yaz boyu nispeten rahatlıkla denize girilebilen tatil beldeleri, bu bir hafta içerisinde birer kâbus alanına dönüşüyor.
Yaşayanlar bilir: Bu tür dönemlerde Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Ayvalık gibi tatil beldelerinde kumsalda çocuğunuzu kaybetseniz kalabalıktan dolayı zor bulursunuz. Neredeyse insanlar denizde üst üste yüzmeye çalışıyor.
Bu yoğun kalabalığın, bayramların mazideki niteliğinden uzaklaşmasının birçok nedeni var elbette. Eskiden pek çok ailenin yaşamında bu tür bir tatil anlayışı yoktu. Ortanın üzerinde gelire sahip ailelerde dahi denize gitmek, pek öyle sıklıkla yapılan bir şey değildi. Ayrıca içinde bulunduğumuz dönemin zorunlu kıldığı yoğun çalışma yaşamı, bireylerin yoğun bir şekilde dinlenmelerini de gerektiriyor. Fakat yine de tüm bu süreç, bana doğru gelmiyor.
Her bayram, kendi ritüelleriyle güzeldir. Toplumsal yaşamımızda da bu ritüellerle birlikte var olarak günü ve yarını şekillendirirler. Günümüzdeki bayramlar da bunu yapıyor. Aylarca durup dinlenmeden çalışan bireyler, yalnızca kendilerini öne çıkararak bedenlerini ve zihinlerini dinlendiriyorlar. Bu esnada çekirdek aile dışında kalanlar, geniş ailenin üyeleri ve diğer akrabalara, arkadaşlara ayıracak zaman kalmıyor. Oysa yaşam yalnızca bizden ibaret değil ki…
Birbirimizden ayrılmayacağımız, birbirimize verdiğimiz değeri göstereceğimiz nice bayramlar diliyorum. Bayramımız şimdiden kutlu olsun...
Yorumlar
Kalan Karakter: