Turgutlu Belediyesi tarafından hazırlanan Turgutlu Tarihi belgeselinin 24. bölümü yayınlandı. Turgutlu'nun ilk su kaynağının bânisi olan Baltacı Mahmut Ağa'nın hayır hizmetleri ve hayatının ele alındığı bölümün metnini yayınlamak için istedik. Turgutlu Kent Müzesi Sorumlusu Mehmet Gökyayla'nın yazdığı metin şu şekilde.
Başlangıçta ‘Turudlu’ olarak anılan ve günümüz Turgutlusunun atası diyebileceğimiz köy, bugün demiryolunun geçtiği alan ve biraz daha kuzeyinde ortaya çıkıp büyümeye başlamıştır. Köy kasabaya, kasaba şehre evrilirken büyüme yönü her zaman güney olmuştur ve güneye yani yukarıya doğru büyüme halen devam etmektedir. Yerleşim yerinin ortaya çıkışından itibaren büyüme istikametinin güney yönlü olması, yerleşimin kuzeyinde verimli tarım arazilerinin mevcudiyetinden kaynaklanmış olmalıdır.
15. yüzyılda küçük, 16. yüzyılda giderek büyüyen bir köy olarak karşımıza çıkan Turgutlu’nun o dönemdeki su kaynakları hakkında bilgi sahibi değiliz. Ancak 1960’lı, hatta 70’li yıllara kadar Turgutlu Ovası’nın pek çok yerinde çok basit tekniklerle ve yüzeye çok yakın bir derinlikten çıkarılan ve ‘burgu’ denilen sondaj sularının varlığı, bize tahmin şansı vermektedir. Olasılıkla derin olmayan kuyular veyahut bahsettiğimiz yüzeye çok yakın sondajlar, erken dönem Turgutlusunun su ihtiyacını karşılamaya yeterli gelmekteydi. Köyün kasabaya evrildiği, nüfusun büyük bir hızla artmakta olduğu 17. yüzyıla gelindiğinde ise artık bireysel ya da bölgesel ihtiyaca yetebilen kuyular yerine yerleşim yerinin geneline hitap edebilecek bir su kaynağı ve dağıtım şebekesi, önemli bir ihtiyaç haline geliyordu.
İşte bu ihtiyacı, Baltacı Mahmut Ağa karşılayacaktı. Baltacı Mahmut Ağa’nın babası ve hayatının ilk yılları ile ilgili olarak elimizde kuvvetli tahminlerden başka bilgi bulunmamaktadır. Murat Yıldız’ın Bir Saray Görevlisinin Hayratı Baltacı Mahmud Ağa Vakfı isimli eserinde geçen bu bilgileri şöyle sıralayabiliriz: Muhtemelen Hıristiyanlıktan devşirilen babasının adı Ali’dir. Mahmut Ağa, küçük yaşlarda iken acemi oğlanlar ocağına kaydedilmiş, sonrasında da baltacılar sınıfına ayrılmış ve burada da baltacılar kethüdalığına yükselmiş olmalıdır. Buradan da dergâh-ı âli müteferrikaları zümresine terfi ettiği anlaşılmaktadır.[2] Doğrudan padişaha bağlı olarak çalışan dergâh-ı âli müteferrikaları “tecrübeli, liyakatli, sadık, iş bilen, güngörmüş devlet görevlilerinden meydana”[3] gelmekteydi. Mültezimlik, vergi tahsildarlığı ve tersane eminliği gibi görevlerde bulunan Baltacı Mahmut Ağa, son olarak surre emini olarak karşımıza çıkmaktadır. Surre emini, her yıl hac döneminden önce Mekke ve Medine halkına dağıtılmak üzere yollanan para, altın ve diğer eşyaların güven içerisinde yerine ulaşmasını ve ilgililere dağıtımını sağlamakla mükellef olan görevlidir.[4] Baltacı Mahmut Ağa’nın söz konusu dönemde çok önem verilen bu görevdeyken ve hacca varamadan vefat ettiği anlaşılmaktadır. Mahmut Ağa, çok muhtemelen 1648 yılının ikinci yarısında vefat etmiştir.[5]
Çok zengin ve hayırsever bir insan olan Baltacı Mahmut Ağa, 20 Mayıs 1643 tarihli vakfiye ile İstanbul, Akşehir, İzmir, Eskişehir gibi Osmanlı Devleti’nin farklı yerleşim yerlerindeki gayrimenkullerini ve nakit parasını hayır hizmetlerine vakfetmiştir. Anılan vakfiyede sözü geçmese bile bu merkezlerden birisi de Turgutlu’dur.

Mahmut Ağa, Turgutlu’da oluşturduğu tesis ve bu tesisin masrafının karşılanabilmesi için vakfettiği gayrimenkullerle büyümekte olan bu kasabanın su ihtiyacını neredeyse tek başına karşılamıştır. Söz konusu tesis, dönemi için ileri denebilecek mühendislik bilgisi ile inşa edilmiştir. Irlamaz Çayı’nın suyu, çakıl taşları arasından süzülerek çay yatağının altında inşa edilen galerilerde toplanmaktadır. Cazibe ile kasabaya doğru yolculuğuna başlayan su, özel olarak keskin açılarla döndürülen galerilerde köşelere çarpıp dalgalanarak köpürmekte ve böylelikle havalandırma bacalarından gelen hava ile daha çok temas ederek kalitesi artmaktadır. Bu şekilde Turgutlu’ya aktarılan suyun ilk durağı, günümüzün Karpuzkaldıran Parkı olacaktır. Suyun fazla kısmı buradan tahliye edilerek bir dönemin hatıralarını süsleyen Leylek Çayı’nın başlangıcını oluşturmaktadır. Fazla suyun bu şekilde tahliye edilmesi, galerilerin zarar görmemesini sağlamaktadır.
Yeraltındaki galerilerde taşınan ve Baltacı Mahmut Ağa ile onun kurduğu vakıf tarafından Turgutlu’nun çeşitli yerlerindeki çeşme ve kuyulardan halka ulaştırılan bu su, çok muhtemelen yerleşim yerinin en alt kısmına kadar yolculuğunu sürdürmektedir. Her geçen gün büyüyen Turgutlu’ya yeni ve döneminin şartlarında büyük bir ibadethane inşa ettiren Piyaleoğlu Mustafa Ağa, camiye gelir getirmesi amacıyla yaptırdığı hamamda kullanılacak olan suyu, Baltacı Mahmut Ağa’nın suyollarından yani galerilerden temin edecektir. Piyaleoğlu’nun yaptırdığı ibadethane günümüzde Pazar Camii, hamam da Koca Hamam adını taşımaktadır. Dolayısıyla Mahmut Ağa’nın getirdiği su, bu bölgeye kesintisiz olarak ve hamamın ihtiyacı düşünülecek olursa bol miktarda gelmektedir. Yine günümüzün Piyaleoğlu adını taşıyan caddesinde farklı noktalarda kuyular bulunmaktadır ve bu kuyuların suyu da büyük ihtimalle aynı suyolu vasıtasıyla taşınmaktadır. 1990’lı, hatta 2000’li yıllara kadar Turgutlu’nun çeşitli sokaklarında yürütülen altyapı çalışmaları esnasında toprak altında karşılaşılan kemerli galeri yapıları, işte bu suyolları olmalıdır.
Osmanlı Devleti’nde gerilemenin başladığı ve bozulmanın devletin her kademesine yayıldığı 17. yüzyıl ve sonrasında vakıf sisteminde de sıkıntılar baş göstermiş ve birçok vakıf, zaman içerisinde kendiliğinden yok olup gitmiştir. Ancak Baltacı Mahmut Ağa’nın Turgutlu’daki su vakfının çok iyi yönetildiği anlaşılmaktadır ve böylelikle vakıf ile sürdürdüğü hizmet, yüzyıllar boyunca devam edegelmiştir. İlerleyen dönemde Mâ-i Leziz yani Lezzetli Su Vakfı olarak anılan bu hayır kurumu, 19. yüzyılın Turgutlusunda çok büyük bir ekonomik güç durumundadır. 1836 yılında vakfa ait olan 53’ü dükkân, 2’si kahvehane ve 1 de han olmak üzere 63 gayrimenkul mevcuttu. Haliyle vakfın nakit geliri de çok ciddi rakamlara ulaşıyordu.

Tanzimat’tan sonraki dönemde Baltacı Mahmut Ağa’nın Turgutlu’daki vakfının idaresi, Evkaf Nezareti’nin tayin ettiği memurlar tarafından yürütülmeye başlanmıştır.[6] 1922’deki Yunan yangını ise vakfa ait gayrimenkullerin sonunu getirmiştir. 1923 ve 1924 yıllarında gerçekleşen bazı yazışmalardan yangın günlerinden yaşananlardan dolayı birçok kuyunun kullanılamaz hale geldiği[7], vakıf gayrimenkullerinin yanarak yok olduğu, bunların arsalarının da farklı amaçlarla kullanılmaya başladığı anlaşılmaktadır. Ancak Irlamaz Çayı yatağındaki galeriler ve oluşturulan sistem, varlığını sürdürmüştür.
Cumhuriyet döneminde içme suyu temini tamamen belediyeler eliyle yürütülmeye başlanınca su galerilerinin mülkiyet ve kontrolü, Turgutlu Belediyesi’ne geçmiştir. Galerilerde belki de o güne kadarki en kapsamlı bakım ve onarım da bu tarihten sonra gerçekleşmiştir. İlçenin ilk ana su dağıtım hattının inşa edildiği Zahit Zühtü Akıncı’nın belediye başkanı olduğu 1932-33 yıllarında galeriler, esaslı bir tadilattan geçirilmiştir. Sonraki yıllarda da şebeke düzenli olarak bakım ve onarıma tabi tutulmuştur. Halen kış ve bahar aylarında ilçenin içme suyu ihtiyacının belirli bir bölümü, Baltacı Mahmut Ağa’nın neredeyse dört yüz yıl önce inşa ettirdiği bu sistem tarafından karşılanmaktadır.
Önemli bir devlet görevlisi olan ve Turgutlu’yla doğrudan bir irtibatı bulunmayan Baltacı Mahmut Ağa’nın bahsettiğimiz hayır hizmetini neden burada yaptığı sorusu, güncelliğini korumaktadır. Sorunun cevabını Turgutlu’nun 1600’lü yıllarda Valide Sultanların has arazilerinden olması ile bağlantılandırmak gerektiği kanaatindeyiz. Baltacı Mahmut Ağa, yaklaşık olarak onunla aynı dönemlerde yaşayan Piyaleoğlu Mustafa Ağa, Beşir Ağa ve Tatar Camii’nin bânisi Zât Ağa gibi isimlerle birlikte Turgutlu’nun geleceğine yön vermiş müstesna kişilerdendir. Turgutlu, onun yaptıklarını unutmamış ve bir vefa göstergesi olarak onun adı, belediyesinden doğusundan Fayton Pazarı Meydanı’na kadar devam eden sokağa verilmiştir.”
Yorumlar
Kalan Karakter: