Mehmet Gökyayla
Kurtuluş Savaşı zaferle tamamlanmış, Osmanlı Devleti’nin küllerinden yepyeni bir devlet doğmaktadır. Sevr Anlaşması’yla tamamen yok olma safhasına giren bir devlet ve millet, Kurtuluş Savaşı süreci ve ardından imzalanan Lozan Anlaşması’yla birlikte artık yepyeni bir varoluş mücadelesini başlatmışlardır. Yalnızca devletin adı değildir değişen. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki yeni Türkiye Cumhuriyeti, memleket saat ayarını da kontrollü bir üslupla alaturkadan alafrangaya doğru yöneltmiştir. Fakat tabiidir ki yüzlerce yıldır “Padişahım çok yaşa!” diye tezahürat eden; babalarından, dedelerinden kendilerine intikal eden ananevi unsurları toplumsal hafızasında barındıran milyonların bir millet haline dönüştürülmesi hiç de kolay olmayacaktır. Bu süreç kimi zaman ciddi sıkıntıları da beraberinde getirecektir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren çok uzun bir süre boyunca devletin, arzu edilen yani ideal vatandaşları yetiştirmek için kullandığı en önemli vasıtalardan birisi de bayram törenleri olmuştur. Törenlerde nutuklarla, kullanılan sloganlarla, yapılan açılışlarla ve dolayısıyla mevcut yönetimin ülkeye kazandırdıklarıyla beraber, yalnızca seyrediyor bile olsalar bayramların katılımcıları, farkında olmadan sayısız mesajlar almaktadırlar. Böylelikle genç devlet, bu törenlerde kendisini vatandaşına aktarabilme fırsatını en iyi şekilde değerlendirmektedir.
Bayrama katılanlar ister öğrenci olsun, ister yetişkin, belki de yapılanın farkında bile olmadan çeşitli ritüeller icra etmektedirler. Zafer taklarının altından geçilmesi, protokolün geçit resmi esnasında belirli kurallar dâhilinde selamlanması bu ritüellere örnek olarak gösterilebilir. O günlerden itibaren yayılmaya başlayan bir diğer ritüel de heykel, büst ya da anıtlara çiçek ya da çelenk sunulması ve bu anıtın selamlanmasıdır. Osmanlı döneminde örnekleri çok kısıtlı olmasına rağmen, “Millî Mücadele’nin zaferle tamamlanmasından sonra bütün Türkiye’de Atatürk ve zaferi somutlaştırmak adına anıt ve heykel yaptırma konusunda bir hareketlilik yaşanmıştır.”[1] Bayram törenlerinde ve çeşitli özel günlerde selamlanan, saygı sunulan anıtlar da bunlar olmaktadır.
İşgal dönemini en acı, en sıkıntılı yönleriyle yaşamış olan Turgutlu’da bayramlar, müthiş bir coşkuyla ve büyük kalabalıkların katılımlarıyla kutlanmaktadır. İşgal günlerinin ve yangının bıraktığı tahribat, zamanla giderilmeye başlamıştır. Artık şehir, fiziksel olarak da dikkate değer gelişme kaydetmektedir. Ancak önemli bir eksiklik bulunmaktadır. O da resmî kutlamaların yapılabileceği bir tören alanı ve çelenklerin sunulacağı bir anıt, büst veya heykeldir.
1930’lu yıllar, Turgutlu’da önemli kamu yatırımlarının yapıldığı, şehrin çehresinin sivil mimarî örnekleri yanında kamu binalarıyla da değiştiği dönem olacaktır. İmar açısından günümüz Turgutlu’sunun temelleri, 1923-24 yıllarında hazırlanan ilk planla atılırken bu planın, inşa edilen kamusal yapılarla somutlaştığı dönem, işte o yıllar, yani 1930’lu yıllar olmuştur. Bu dönemde Halkevi, Hükümet Konağı ve eğitim kurumları gibi yapıların yanında dört tane de anıt yaptırılmıştır. Tüm bu imar ve inşa faaliyetleri, yeni devlet sisteminin ve ideolojinin Turgutlu’da daha somut bir görünüme kavuşmasını sağlamıştır.
Anıtların ilki, 1932’de yaptırılan bir Atatürk büstüdür. Bu tür eserlerin günümüzdeki kadar yaygın olmadığı, hatta taşrada henüz oldukça ender olduğu o dönemde Turgutlu’daki büstün açılışı, Anadolu gazetesine de haber olarak yansımıştır. ‘Gazi Hz.’nin Bir Heykeli Dikildi’ başlığını taşıyan haberde şu ifadelere yer verilmiştir: “Kasaba halkı tarafından yapılan askerî daire önüne Gazi Hazretlerinin büyük kıt’ada bir büstü konmuş ve küşat merasimi parlak bir surette yapılmıştır. Kumandan Remzi Beyefendi küşat merasiminde bir nutuk irat ettikten sonra Kaymakam Haşim Şerif Bey tarafından kordelâ kesilmiş ve kıymetli eser halk tarafından heyecanla seyredilmiştir. Halkın ve zabitan beylerin yardımları ve Kumandan Remzi ve Kaymakam Haşim Şerif Beylerin gayretleriyle meydana getirilen Gazi heykeli, Kasaba halkı tarafından her gün ziyaret edilmektedir.”[2]


(Foto 1 ve 2: 1932 yılında yaptırılan Turgutlu’daki ilk Atatürk büstü)
Bu büst, Turgutlu için bir ilk olduğu gibi, Manisa vilayeti açısından da öncü örneklerden birisi durumundadır. 1927 yılında Manisa İl Genel Meclisi, il merkezinde yapılması hedeflenen bir Atatürk heykeli için ödenek ayırmıştır. Ancak, “1927’de bu şekilde bir karar alınmış olmasına rağmen somut bir adım atılmamıştır. Bir anlamda gündemden de düşen Manisa’ya bir Atatürk heykeli yaptırma konusu 1930’ların sonuna doğru yeniden gündeme gelmiştir. Turgutlu’da bir Atatürk büstünün yaptırılmasından sonra Manisa bir heykel yaptırılması için heykeltıraş arayışına girişildi ve bir model de beğenildi.”[3] İşte Manisa’da da bir Atatürk heykeli yaptırılması düşüncesinin yeniden gündeme gelmesine vesile olan Turgutlu’daki bu ilk büst, kısa süre öncesine dek Zübeyde Hanım Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi’nin olduğu yerde mevcut olan, bir dönem alay karargâhı, bir dönem askerî gazino ve yıkılıp yerine okul yapılana dek son olarak da askerlik şubesi olarak kullanılan binanın bahçesine rekzedilmişti.
Günümüze ulaşmayan bu büst, fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla yaklaşık üç metre yüksekliğindeki bir mermer kaidenin üzerinde yer almaktaydı. Kaidenin sağında, solunda ve kaideye takriben birer metre mesafede, kendileri için hazırlanmış platformlarda birer tane de küçük çaplı top mevcuttu. Bu topların, Atatürk büstünün de arazisinin içerisinde bulunduğu Turgutlu 25. Topçu Alayı’nın sembolü olduğu düşünülebilir. Anılan büst, dört yıl kadar bir süre boyunca Turgutlu’daki tek anıt olma özelliğini sürdürmüştür.
1936 yılında Turgutlu’da iki anıt birden yaptırılacaktır. Bunların birisi, 7 Eylül 1936 tarihinde açılışı yapılan Karpuz Kaldıran Parkı’ndaki anıt ve Atatürk büstüdür. Kurtuluş Savaşı’nın son günlerinde Turgutlu’nun işgalden kurtarılışını müteakip Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Türk ordusunun üst düzey kumandanları, o bölgede kurulan geçici karargâhta bir araya gelmişler ve İzmir’in kurtarılışına dair son planlamayı burada yapmışlardır. Turgutlu Belediyesi tarafından yaptırılan anıt ve Atatürk büstü ile anılan tarihî olay yâd edilmekte, bu olayın unutulmamasının sağlanmasına çalışılmaktadır. Anıtın kitabesinde de bu olay anlatılmaktadır.[4]


(Foto 3 ve 4: Karpuz Kaldıran Parkı’ndaki anıt ve çevresi)
Yaklaşık dört metre yükseklikte olan bu anıt, büyük ölçüde mermerden yapılmıştır. Zemindeki platformun üzerine üç kademeli bir kaide yerleştirilmiş ve kaidenin üzerinde de anıtın kitabesinin olduğu bölüme yer verilmiştir. Her ne kadar anıtın açıldığı günlerde kitabenin üst kısmında Cumhuriyet Halk Partisi’nin sembolü olan altı ok mevcut idiyse de olasılıkla bu figür, siyasal iktidarın el değiştirdiği 1950 sonrasında kaldırılarak altı okun yerine bir ay yıldız figürü işlenmiştir. Anıt, üzerindeki Atatürk büstü ile bütünleştirilmiştir.

(Foto 7)
Aynı yıl yaptırılan diğer anıt da belediye tarafından birkaç yıl öncesinde fidanlık haline getirilen alanın demiryoluna bakan kısmındaki Şehitlik’tir. Zemindeki kürsünün üzerindeki iki kademeli bir kaidenin üzerinde yükselen anıt, yukarıya doğru incelen üstüvanî yani silindirik formdadır. Anıtın üzerine küçük boyutta bir ay yıldız işlenmiştir ve ay yıldızın altında da “Şehitlerimiz 1922” yazısı mevcuttur. Anıtın kaidesinde ise daha küçük harflerle işlenmiş “Yapılışı 1936” ifadesi yer almakta ve böylelikle tabiri caizse tarih düşülmektedir.

(Foto 5)
29 Mart 1937 tarihli Yeni Asır gazetesinde yayınlanan ‘Turgutlu Belediyesi Fidanlığı / Bu Sene Binlerce Ağaç Tevzi Edilmiştir’ başlıklı haberde, fidanlığın yanı sıra şehitlikten de bahsedilmektedir. Habere göre, “Bu latif bahçenin önünde memleketimizin istirdadı esnasında düşmanlar tarafından şehid edilen bir kısım askerlerimiz için belediyemiz tarafından çok muntazam ve sırf mermerden mamul bir abide rekzedilerek bahçenin kıymeti bir kat daha arttırılmıştır.”[5] Zaman içerisinde ‘Şehitlik’ adıyla anılmaya başlayan bu anıtın, demiryolunun neredeyse hemen yanında olması da ayrı bir anlam taşımaktadır. Konumundan dolayı Turgutlulu olsun ya da olmasın demiryolunu kullanan hemen herkes bu anıtı görecek ve böylelikle bir taraftan Kurtuluş Savaşı esnasında yaşananlar bir kez daha hatırlanacak; diğer taraftan da ilçenin bu konudaki hassasiyeti herkese yeniden gösterilmiş olacaktır.

(Foto 6)
Turgutlu Çevre İncelemesi adlı kitapta, “Şehre giren ilk Türk süvarileri şehit edildiler. Şehitler o gün Salhane yakınlarına[6] gömüldüler. Sonra yerlerinden çıkarılarak bugünkü şehitliğe defnedildiler.”[7] ifadeleri yer almaktadır. Fakat bu bilgiyi teyit etmek mümkün olmadığı gibi, dönemin kaynaklarında da böyle bir cenaze naklinden bahsedilmemektedir. Dolayısıyla anılan kitapta bu konuda verilen bilgiye temkinli yaklaşmak gerektiği kanaatindeyiz.
Anılan büst ve anıtların yanı sıra aynı yıllarda bir büstün de Dr. Lütfi Kırdar İlkokulu’nun bahçesine yaptırılması düşünülmüştür. Anadolu gazetesinin haberine göre, “Küşad resmi Cumhuriyet Bayramı’nda yapılan ilkokul binasının bahçesine, Büyük Şefin bir büstü dikilecektir. Turgutlu halkı, bu anıtı minnet ve şükran borcu olarak inşa ettirmeğe karar vermiştir.”[8] Haberde belirtilen bu niyete rağmen ya büst yaptırılamamıştır ya da yalnızca okula hitap edecek ölçülerde ve şekilde bir büst oluşturmak mümkün olmuştur. Zira takip eden aylarda bu okulun bahçesinde bir büst yaptırıldığına dair herhangi bir kayda rastlamamız mümkün olmamıştır.
1937 yılı sona ererken artık Turgutlu’da beş yıl kadar öncesinde örneğine rastlamanın mümkün olmadığı üç adet anıt mevcuttur. Üç anıt da resmî törenlerde ziyaret edilmekte; hatta anıtların önünde nutuklar atılmaktadır. Lakin anıtların bulunduğu alanların hiçbirisi geniş kitleleri ağırlamaya müsait değildir. Dolayısıyla törenlerin anıtlara yansıyan kısmı, yalnızca dönemin yönetici ve asker, öğretmen veya memur gibi elitlerine hitap edebilmekte; halkın çoğunluğu bayram ve özel günlerin bu yönünden uzakta kalmaktadırlar. Artık yapılması gereken, geniş bir tören alanının oluşturularak bayram kutlamalarının böyle bir alanda gerçekleştirilmeye başlamasıdır. Böylelikle halkın tamamı, kutlamaların her aşamasına dâhil olabilecektir.
Dönemin yöneticileri tarafından tören alanı haline getirilmek üzere belirlenen yer, hem genişliği hem de çevresinde inşa edilecek yahut da zaten var olan binalar itibariyle dört dörtlüktür. Cumhuriyet Meydanı adı verilen alanın doğusunda ilave inşaatla Halkevi haline getirilecek yapı, batısında ise Turgutlu’nun ilk modern eğitim kurumu olan Cumhuriyet İlkokulu bulunmaktadır. Alanın güneyine de kısa süre içerisinde Hükümet Konağı inşa edilecektir. Söz konusu alan günümüzde Orta Park adıyla bildiğimiz alandır. 1930’ların ortalarından itibaren, henüz tam anlamıyla bir düzenleme yapılmamışken bayram kutlamaları burada yapılmaya başlamıştır.
Cumhuriyet Meydanı olarak adlandırılan bu alanın tam merkezine 1938 yılında bir anıt inşasına karar verilmiş ve anıtın kaidesi ile alanın çevre düzenleme projeleri, o yılın sonunda teslim edilmek üzere Turgutlu Belediyesi tarafından Mimar Ferruh Bey’e havale edilmiştir.[9] Takip eden süreçte de Ferruh Bey’in projesi doğrultusunda imalat çalışmalarına başlanmıştır. Üzerine Atatürk büstünün yerleştirileceği kaide, kare tabanlıdır ve her bir kenarı yaklaşık olarak iki buçuk metredir. Kaide yukarıya doğru incelmekte ve takriben üç buçuk metre yükseklikte yer alan Atatürk büstü ile anıt tamamlanmaktadır. Cumhuriyet Meydanı ve buradaki Atatürk büstünün 1939 yılında tamamlanmasıyla birlikte Turgutlu artık, özlenen tören alanına kavuşmuştur. Günümüzde 15 Temmuz Demokrasi Şehitleri Alanı adını taşıyan, daha çok bilinen adıyla 50. Yıl Alanı’ndaki Hürriyet Kalesi adlı heykel grubunun 29 Ekim 1973’te, yani Cumhuriyet’in 50. yıldönümünde açılışı yapılana dek burası, 24 yıl boyunca Turgutlu’daki bayramların kutlandığı mekân olacaktır.


(Foto 8 ve 9: Kaidenin inşa edildiği dönem, henüz üzerine Atatürk büstü yerleştirilmemiş ve diğer fotoğraf da büstün kaldırılıp yerine havuz inşa edilmesinden hemen önceki günlerde çekilmiş.)
Cumhuriyet’in ilk yılları diyebileceğimiz 1940 öncesi yıllarda Turgutlu’da yaptırılan bu anıtlardan günümüze yalnızca iki tanesi ulaşabilmiştir. Bunlar, hatırlanacağı üzere Karpuz Kaldıran Parkı’ndaki anıt ile eski fidanlığın yanındaki Şehitlik’tir. Önce eski askerlik şubesi olan binanın önündeki büst kaldırılmıştır. Bu büstün tam olarak ne zaman yerinden kaldırıldığı meçhul ise de 1970’li yıllarda çekilen fotoğraflarda büstün yerinde olmadığı görülmektedir. Cumhuriyet Meydanı yani Orta Park’taki Atatürk büstü ise 1992 yılında kaldırılarak büstün bulunduğu yere bir havuz yapılmıştır. O günlerde parkın peyzajı tamamen yenilenmiştir. Alandaki çalışmalar tamamlanırken 13 Mayıs 1992 tarihli Belediye Meclisi toplantısında, “Başkan İsmail Kırdar çalışmalar esnasında mecbur kalındığı için kaldırılan Atatürk heykelinin eksikliğinin giderilmesi için ve bu vesile ile Yüce Önder Atatürk’ün ebediyen anılması amacı ile Orta Park’ın isminin Atatürk Parkı olarak belirlenmesini teklif etmiş”[10] ve bu teklif doğrultusunda parkın adı resmî olarak değiştirilmiştir.
Bu anıtlardan günümüze ulaşan iki tanesinden birisi olan Şehitlik, 2000’li yıllara dek özel günlerde ziyaret edilen, çevresinde törenlerin yapıldığı, çelenklerin sunulduğu bir anıt olma özelliğini sürdürmüştür. Ancak mezarlığın merkezindeki şehitlik anıtının inşa edilmesi ve çevresine de iç güvenlik operasyonlarında şehit düşen askerlerin cenazelerinin defnedilmeye başlamasıyla birlikte daha önce 1936’da yaptırılan Şehitlik çevresinde yapılan törenler, mezarlıktaki bu yeni Şehitlik’e taşınmıştır. Karpuz Kaldıran Parkı’ndaki anıt ve Atatürk büstü ile ilk Şehitlik, İzmir II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararları ile birkaç yıl öncesinde taşınmaz kültür varlıkları olarak tescillenmiş ve koruma altına alınmıştır. Bu iki anıt, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki bakışın, o günlerin Turgutlulularının yaklaşımlarının sembolleri olarak günümüzde varlıklarını sürdürmektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: