Mehmet Gökyayla
TURGUTLU Kent Müzesi Sorumlusu Mehmet Gökyayla, Dalbahçe köyünün kısa tarihini, tecrübeli foto muhabiri - gazeteci Doğan Çizmeci’nin fotoğrafları eşliğinde anlattı.
Gökyayla, Dalbahçe'nin kısa tarihini şu şekilde anlattı: "Turgutlu’nun güneyinde yer alan ve tabiri caizse son yıllarda yıldızı parlayan, arsa ve tarla fiyatlarının giderek yükseldiği köylerden birisi de Dalbahçe’dir. Yaklaşık 300 metre rakımdaki Dalbahçe, 749 kişilik nüfusuyla ilçenin büyük sayılabilecek köylerinden birisidir.[1] Geçmişte dört mahallesi olan Dalbahçe, Osmancık’ın 1950’li yıllarda ayrı bir köy statüsü kazanmasıyla birlikte günümüzde kendi merkezinde var olan üç mahalleden müteşekkil bir yerleşim yeri konumundadır. Bu mahalleler, Çürük Ali, Hacı Veli ve Gök Ali adlarını taşımaktadır. Köyde anlatıldığına göre anılan isimler, yerleşen aşiretlerin liderlerinin isimleridir.[2]
Anlatılanlara göre, üç yörük Türkmen topluluğunun iskânı ile birbirine yakın üç farklı konumda 19. yüzyılda bölgede yerleşik hayata başlanmıştır. Yörük özellikleri, anladığımız kadarıyla bir süre daha devam etmiş; çadır hayatı bir müddet daha sürdürülmüş ve ilerleyen yıllarda da tam anlamıyla yerleşik hale gelinmiştir.[3]

Köyde anlatılanlara göre yukarıda anılan üç mahallenin her biri ayrı yerlerden buraya gelip yerleşen yörük boylarıdır. Buna göre Gök Ali Mahallesi’nin kökeni Antalya Kumluca’ya, Çürük Ali Mahallesi’nin kökeni Adana Ceyhan’a, Hacı Veli Mahallesi’nin kökeni ise Konya Bozkır’a dayanmaktadır. Söz konusu üç mahalle anladığımız kadarıyla başlangıçta birbirlerine yakın olsalar da dip dibe değildir. Zamanla bu mahalleler birleşerek Dalbahçe’ye bugünkü görünümünü kazandırmışlardır.
Köy halkı, bölgedeki Yunan işgali günlerinde çok eziyet çekildiğini, Yunan askerlerinin değil ama o günlerde türeyen çetelerin köyde ikamet edenlere çok zarar verdiğini ifade etmektedirler. O günlerde köyden Koca İmam namıyla anılan kişinin bir eşkıya çetesi tarafından dövülerek uzun süre yataktan kalkamadığı ve hatta tedavi amacıyla koyun postlarına sarılarak günlerce istirahate mecbur kaldığı halen anlatılmaktadır.[4] O günlere dair anlatılan bir başka olay da anılan yıllarda köyden bir vesileyle para kazanan kişiye çetelerin rahat vermediği, derhal evinin basılarak parasına el konulduğu yönündedir. İşgal yıllarında bölgede asayişin bozulduğu ve özellikle kırsalda bu gibi olayların yaşanmış olduğu bilinmektedir. Dalbahçe’de yaşananlar da asayiş bozukluğunun bir örneği olarak kabul edilebilir.

Dalbahçe’de mazide birisinin yıkıntıları günümüze kadar ulaşan iki mescit mevcut olduğu, sonrasında ise cami inşa edilince bu mescitlerin işlevlerini yitirmeye başlayarak zamanla tamamen metruk hale geldikleri ifade edilmektedir. Bugün bir yıkıntı halinde olan mescidin haziresi bakımsız olsa da bozulmamış bir halde varlığını sürdürmektedir. Bu alanda yazılı mezar taşı, sadece bir tanedir ve sonradan yaptırılmış olan taştan anlaşılacağı üzere mezar, 1929 yılında vefat eden Osman Gümüş[5] isimli şahsa aittir. Anlatılanlara göre bu hazire daha sonraki yıllarda da kullanılmış olmalıdır ancak halen mevcut olan mezar taşları herhangi bir yazılı bilgi içermediği için bu konuda kesin bilgi vermek şu an için mümkün değildir.

Turgutlu’nun pek çok köyü, son yıllarda giderek nüfus kaybediyor olsa da bu durum, Dalbahçe için geçerli değildir. Özellikle son on yıl içerisinde burasının hem kırsal özelliklerini nispeten muhafaza ediyor olması hem de Turgutlu’ya çok yakın olması gibi nedenlerle köy, artan bir cazibeye sahip olmuştur. Özellikle Ergenekon Mahallesi’nin büyümesi ve köyün bu mahalleye bir kuş uçuşu mesafede yer alması, Dalbahçe’yi daha da öne çıkarmaktadır. Aralarında kiraz, armut, incir ve eriğin de bulunduğu pek çok meyve çeşidinin en kaliteli türlerinin yetiştirildiği köyde emlak fiyatları her geçen gün artmaktadır.
Dalbahçe’nin kırsal özelliklerini nispeten muhafaza ediyor olduğunu belirtmiş olsak da Doğan Çizmeci’nin 1984 yılında köyde çektiği fotoğraflar, o günlerden bugüne yaşanan değişimi, gözler önüne sermektedir. Fotoğraflarda da görülebileceği gibi, o günlerde atla toprak sürülmesi devam etmekte, köy çeşmesinde geleneksele yakın kıyafeti içerisinde bir kız çocuğu oyun oynamaktadır. Sonrasında ise tarımda makineleşmenin girmediği herhangi bir yer olmadığı gibi, öyle sanıyoruz ki, bugün belki çok dik yamaçlar haricinde, Dalbahçe’de de toprağın atla sürüldüğü bölge kalmamıştır. O günlerden bugüne gelinene dek makinelerin ve modern ziraat uygulamalarının sayesinde tarımsal üretim çoğalmış ve ulaşım olanaklarının da artışıyla ürünlerin piyasa değeri daha da yükselmiş olmalıdır. Ancak kültürel anlamda köy ve kent arasında artık hiçbir fark kalmamış gibidir. Kitle iletişim araçlarının ve özellikle akıllı telefonların bu ölçüde yaygınlaşması, tek tipleşmeyi, yerel özelliklerin büyük bir hızla yitip gitmesini de beraberinde getirmiştir. Dalbahçe’nin yaklaşık kırk yıl öncesinden günümüze ulaşan fotoğraflar da geniş açıdan bakıldığında bu durumun kanıtı gibidir."
Yorumlar
Kalan Karakter: