“Kızların yazıyı öğrenmesi Kafirliktir” derlerTURGUTLU; öyküleri, anıları, hüzünleri, gariplikleri bol olan bir kasaba.. Kasaba ileri gelenlerinin yâda eski deyimle eşrafının zaman zaman bazı konularda ayak direttikleri, “bu Kasaba’da bu olmaz, bu Kasaba’ya yakışmaz” dedikleri çok görülmüştür.
Tanzimat’tan itibaren devlet memuru yetiştirmek amacı güdüldüğünden ortaöğretime ağırlık verilir. Bu nedenle 1892 yılında Turgutlu’da da modern anlamda ilk Müslüman Rüştiye Okulu ( Kasaba Mekteb-i Rüştiye) açılır. Bu okulun ismi bazı kayıtlarda ise Necm-ül Maarif Mektebi olarak geçer.
Aslında o tarihlerde Kasaba’da elle tutulur ilkokul da yoktur. Hepsi mahalle mektebi dediğimiz dinsel temele dayalı sıbyan mektepleridir. 1878 yılı Aydın Vilayeti Salnamesi’ne göre Turgutlu’da 26 sıbyan mektebi görülür. Ondan sonrakilerde yine dinsel temele dayalı medreselerdir. 1898 yılına göre Kasaba’nın en fazla öğrencisi olan (o günkü adıyla Yenice Mahallesi) medrese Dereköy Camiinin himayesinde kurulu olan medresedir.
Turgutlu’da bir ortaokul açılmıştır ama kız çocuklarının gidebileceği bir ilkokul bile yoktur. Kızlar için ne zaman bir okul açılması düşünülse; Turgutlu’nun bazı eşraf kesimi; “kız çocuklarının ne işi var okulda, kızlar okuyup ta ne yapacak? Onlar Kur’anı Kerim, Mevlit ve namaz sürelerini öğrensinler yeter. Kızların yazıyı öğrenmesi kâfirliktir” derler. Bunların öncülüğünü de Kasaba’’nın eşrafından Mutaf Halil Ağa yapar. Kasaba eşrafının bu direnişine bu tarihlerde kentte kaymakam olan Ahmet Şakir Bey’de bir türlü kıramaz.
Rüştiye Mektebi’nin müdürü İsmail Hakkı Efendi ve ünlü eski İzmir Müftüsü Ahmet Hamdi Efendi, kızlar için bir okulun açılması gerektiğini karar verirler. Konuyu o tarihlerin aydınlarından Dr. Poyraz zade Hilmi’yi aktarırlar. Olumlu cevap alınca Kız Okulu konusunu bu defa enine boyuna Çakıcı Mehmet Efe’ye iletirler. Rivayete göre Mehmet efe: “Hı, mesele paramı yoksa eşrafın burnumu” der. Bir süre sonra, 1907 yılının Ekim ayında bir gece ansızın Turgutlu’ya baskın düzenler. Şehirde kız okulu açılmasını istemeyenlerin başı olan Mutaf Halil Ağa’nın oğlunu dağa kaldırarak ondan gereken parayı temin eder. Ve haber salar eski müftü Ahmet Hamdi Bey’e. Haberde “Tez gelsinler. Hem parayı bulduk hem de burunlarını kırdık.” yazılıdır. Kızlar Mektebi yaptırılır. Bu defada korkudan okula gelen kız öğrenci yoktur. Okulun yalnızca iki öğrencisi vardır. Birisi Cüher Hoca ismiyle anılan eski İzmir Müftüsü’nün (Ahmet H. Öztarhan) kızı emine diğeri ise Rüştiye Mektebi’nin beden eğitimi öğretmeni Ali Efendi’nin (Özdamar) kızı Edibe. Bu durumu gören Cüher Hoca ismiyle bilinen müftü, Kasaba halkının okula karşı boykotunu kırmak için bir Cuma günü minbere çıkıp vaaz verir: “Kız mektebi açıldı. Okulun açıldığını biz vilayete bildirdik. Vilayet de Saraya bildirmiş. Gelen yazıda, kızını okula yazdıracakların listesi istenmektedir. Bu listede ismi olan kızların babalarına nişan verilecekmiş”
Saray sözü, Padişah sözü hele nişan sözü Kasaba halkı üzerinde öylesine etkili olur ki kız okulu bir anda dolar. Sevinç Meydanı’na yakın yerde açılan bu Kızlar Okulu, Yunanlıların Turgutlu’yu işgalinde kız öğrencileri ile beraber el konulur. Yine bu okul, büyük yangında yakılıp kül edilir. Ali Şentürk
Tanzimat’tan itibaren devlet memuru yetiştirmek amacı güdüldüğünden ortaöğretime ağırlık verilir. Bu nedenle 1892 yılında Turgutlu’da da modern anlamda ilk Müslüman Rüştiye Okulu ( Kasaba Mekteb-i Rüştiye) açılır. Bu okulun ismi bazı kayıtlarda ise Necm-ül Maarif Mektebi olarak geçer.
Aslında o tarihlerde Kasaba’da elle tutulur ilkokul da yoktur. Hepsi mahalle mektebi dediğimiz dinsel temele dayalı sıbyan mektepleridir. 1878 yılı Aydın Vilayeti Salnamesi’ne göre Turgutlu’da 26 sıbyan mektebi görülür. Ondan sonrakilerde yine dinsel temele dayalı medreselerdir. 1898 yılına göre Kasaba’nın en fazla öğrencisi olan (o günkü adıyla Yenice Mahallesi) medrese Dereköy Camiinin himayesinde kurulu olan medresedir.
Turgutlu’da bir ortaokul açılmıştır ama kız çocuklarının gidebileceği bir ilkokul bile yoktur. Kızlar için ne zaman bir okul açılması düşünülse; Turgutlu’nun bazı eşraf kesimi; “kız çocuklarının ne işi var okulda, kızlar okuyup ta ne yapacak? Onlar Kur’anı Kerim, Mevlit ve namaz sürelerini öğrensinler yeter. Kızların yazıyı öğrenmesi kâfirliktir” derler. Bunların öncülüğünü de Kasaba’’nın eşrafından Mutaf Halil Ağa yapar. Kasaba eşrafının bu direnişine bu tarihlerde kentte kaymakam olan Ahmet Şakir Bey’de bir türlü kıramaz.
Rüştiye Mektebi’nin müdürü İsmail Hakkı Efendi ve ünlü eski İzmir Müftüsü Ahmet Hamdi Efendi, kızlar için bir okulun açılması gerektiğini karar verirler. Konuyu o tarihlerin aydınlarından Dr. Poyraz zade Hilmi’yi aktarırlar. Olumlu cevap alınca Kız Okulu konusunu bu defa enine boyuna Çakıcı Mehmet Efe’ye iletirler. Rivayete göre Mehmet efe: “Hı, mesele paramı yoksa eşrafın burnumu” der. Bir süre sonra, 1907 yılının Ekim ayında bir gece ansızın Turgutlu’ya baskın düzenler. Şehirde kız okulu açılmasını istemeyenlerin başı olan Mutaf Halil Ağa’nın oğlunu dağa kaldırarak ondan gereken parayı temin eder. Ve haber salar eski müftü Ahmet Hamdi Bey’e. Haberde “Tez gelsinler. Hem parayı bulduk hem de burunlarını kırdık.” yazılıdır. Kızlar Mektebi yaptırılır. Bu defada korkudan okula gelen kız öğrenci yoktur. Okulun yalnızca iki öğrencisi vardır. Birisi Cüher Hoca ismiyle anılan eski İzmir Müftüsü’nün (Ahmet H. Öztarhan) kızı emine diğeri ise Rüştiye Mektebi’nin beden eğitimi öğretmeni Ali Efendi’nin (Özdamar) kızı Edibe. Bu durumu gören Cüher Hoca ismiyle bilinen müftü, Kasaba halkının okula karşı boykotunu kırmak için bir Cuma günü minbere çıkıp vaaz verir: “Kız mektebi açıldı. Okulun açıldığını biz vilayete bildirdik. Vilayet de Saraya bildirmiş. Gelen yazıda, kızını okula yazdıracakların listesi istenmektedir. Bu listede ismi olan kızların babalarına nişan verilecekmiş”
Saray sözü, Padişah sözü hele nişan sözü Kasaba halkı üzerinde öylesine etkili olur ki kız okulu bir anda dolar. Sevinç Meydanı’na yakın yerde açılan bu Kızlar Okulu, Yunanlıların Turgutlu’yu işgalinde kız öğrencileri ile beraber el konulur. Yine bu okul, büyük yangında yakılıp kül edilir. Ali Şentürk