KASABA’NIN KAVUNLARI
Şimdilerde her güz mevsiminde Kasaba Ovasından toplanan sonra traktörlere yüklenen kavunlar şehrin sokaklarında görücüye çıktığı gibi uzak kentlerin pazarlarında da tezgâhlara süslemektedir. Çığırtkan pazarcılarda; “Kasaba kavunu, Kasaba kavunu” diye müşteri ayartmağa çalışmaktadırlar. 1870’li yıllardan itibaren de Kasaba kavunları vagonlara yüklenip İzmir’e gönderilir bir kısmı da oradan teknelerle İstanbul’a yollanırmış. Oysa şimdilerde ovadan toplanıp traktörlere yüklenen kavunlar Kasaba kavunu değildir. Kasaba Kavunu, o vagonlara yüklenen eski kavunlardır. O yıllarda Kasaba kavunu öylesine meşhurdur ki tohumları Amerikalı bir misyoner tarafından toplanıp kendi ülkesine gönderilir. Bunu, yazar Burton O. Lum’un 4 Aralık 1960 yılında Tri-City Herald gazetesinde yayınladığı bir makaleden öğreniyoruz. Yazar uzun bir makalesinde: “Küçük Asya’dan, İzmir’e yakın Kasaba’dan alınıp, kurutularak bir zarfın içinde gönderilen bu tohumlar, burada Kennewick şehrinin topraklarında öncü bir çiftçi tarafından üretildi “ demektedir. Yazara göre bu kavunlar sarı sert kabuklu, yuvarlak, çok tatlı, beyaz etli ve eti son derece suludur.
Kasaba kavunu ile ilgili öyküler oldukça çokçadır.
Paris’te büyükelçi olarak bulunan ünlü Ahmet Vefik Paşa, diğer yabancı ülke elçilerinin de katıldığı resmi bir yemeğe davet edilir. Yemekten sonra tatlı olarak kavun sunulur. Kavunların yanına da bıçaklar ve çatallar konulur. Oysa onun ülkesinde kavun kaşıkla yenmektedir. Paşa, gelen çatal ve bıçağı bir kenara koyup, garsondan kaşık ister. Kaşık getirilir, fakat o sert Fransız kavunlarını kaşıkla yemek ne mümkün! Büyük elçimiz, çatal ve bıçak yerine, kavunu kaşıkla yemeye çalışmasına diğer zevatın alaycı bir gülümsemeyle baktığını görünce, kaşığı bırakıp çatal ve bıçakla birkaç parça yer. Bir süre sonra benzer bir yemeği bu sefer kendi elçiliğinde düzenler. Masada diğer ülke elçileri de vardır. Ancak bu defa masada sulu Turgutlu kavunları vardır. Yemek sonrası sulu kavunlar elçilerin önüne sürülür. Paşanın dışındaki konukların önüne çatal bıçak konmuştur. Kavunlar geldiğinde paşa kaşığını yumuşak ve sulu Kasaba kavununa daldırıp kolaylıkla yer. Büyük elçi diğer davetlilerin kavunları çatal ve bıçakla döke saça yemeye çalışmalarını izler ve kıs kıs güler. Konuklar daha fazla dayanamayıp Ahmet Vefik Paşa’dan özür dileyerek kaşık isterler.
Şimdi nerede o eski Kasaba kavunları? Kasaba’nın ak saçlıları, şimdi ova damlarında yediğiniz o tatlı, sulu eski Kasaba kavunlardan söz etme sırası sizde!
Ali Şentürk
Yorumlar
Kalan Karakter: