
“Kasaba” (Anılar, Fotoğraflar, Belgeler) - Ali ŞENTÜRK
Kasaba’nın isimsiz kahramanları - Sayı:45
MEHMET Akif’in son durağı Adana’dır. O, bu bölgeyi de şöyle betimler:
“Yönümüzü Anadolu’ya çevirmiştik. Önce, Adana’ya geldik. Oradan Ulukışla’ya geçtik. Burada bir yıl bekletildik. Ulukışla denilen yer küçük bir kasabadır. Bu kasabanın batı kenarında Ilıksu Çayı akmakta. Zamanımızı, istasyon garı ile Ilıksu Çayı arasında geçirdik.
Bir yıl sonra Pozantı’ya vardık. Pozantı, 27 Aralık’ta Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Burada, Çiftehan istasyonunda çetin bir muharebeye girdik. 23 Mayıs’ta Pozantı’dan yola çıktık. Burada alayımız, 8’nci Fırka emrine verildi. Fırka kumandanımız Albay Kazım’dı (Sevüktekin). 3 yıl, 2 ay 5 gün olmuştu Kasaba’dan ayrılalı. Bu ne garip bir savaştı ki ömrümüz yollarda geçmişti. Ardından Sakarya Muharebesi’ne katıldım. Artık ser çavuş olmuştum. Bölük komutanım yine Yüzbaşı Reşit Bey’di. Bölüğümüz Haymana’daydı. 1 Ekim 1921 Afyon’un kuzeydoğusundaki Güzelim Dağı’nda Türk-Yunan savaşı başladı. Ben ser çavuşluktan asteğmenliğe terfi ettirildim.
Son taarruz günleri, Afyon’un gerisinde, Deper Köyü yakınındaydık. Aniden ağır toplar ateşe başladı. Namlulardan duman ve ateş püskürüyordu. Yeri göğü yerinden oynatan patlamalar, göklere savrulan taş, toprak bu taraflardan görünüyordu.
Bir ikindi vakti, Ahmetli’den Kasaba’ya yöneldik. Çocuklar, babalar, analar yürüyüş halinde kaçıyorlardı. Sel gibi akmaktaydı Kasaba. Beni en çok hüzünlendiren, belleğimde özellikle kalan Kasaba’ya girerken gördüğüm bir kız çocuğun vurulmuş haliydi. Küçük bir kız başı, yolun kenarına yuvarlanmış, oyuk gözleri, sırıtmış dişleriyle karanlıklar içinde ağlıyor gibiydi. Elinde bir torbanın kulpunu tutuyordu.
Her taraf yanmıştı. Çocukluğumu geçirdiğim evimiz kül olmuştu. Ne varsa yanmış yakılmıştı. Ailemi, Alaca Hamam’ın karşısında bulunan Arap Yusuf’un bahçesinde buldum. İlk eniştem gördü beni.
“Mehmet gelmiş” dedi. Annem, “Kim Mehmet” dedi. Sonra bayıldı.
O geceyi ailemle birlikte geçirdim. Ertesi günü, yine yola koyulduk. Aldığım emir üzerine, Mezarlık Başı Emniyet Karakolu’nu teslim aldım. Bu bölgenin asayişinden sorumluydum. Bir yıla yakın burada kaldım. 25. Ağustos 1923 tarihinde terhis oldum. 26 Ağustos 1923 tarihinde Kasaba’ya döndüm.”
Millî Mücadele’den önce bir biri ardına Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’na katılmış olan Türk Milleti, bu savaşlarda birçok evladını esir bırakmıştır. Dünyanın dört bucağındaki esir kamplarına dağılan bu gençlerin arasında Kasabalı gençlerde yer alır. İngilizler, Irak, Filistin, Arabistan Cephelerinde esir aldıkları Osmanlıları Basra’da bir süre tuttuktan sonra gemilere bindirerek Burma’ya, yani bugünkü adıyla Myanmar’a getirilirler. Irrawady ırmağı üzerinden Thatmyo (Tatmiyo) kasabasına getirilen esirler kasabadan 1,5 mil uzaktaki esir kampına götürülürler.
Bu kampta esir olarak tutulanlardan birisi de Kasabalı, Yüzbaşı Yusuf Ziya Efendi’dir. Turgutlu’da bulunan Eşi Duriye Hanım’ın Yusuf Ziya Efendi’ye yazdığı mektuplarından birisi aşağıdadır: “Muhterem Eşim Efendim; 7 Mart 1920 tarihli mektubunuz ile Kızılay Cemiyeti Komisyonu vasıtasıyla Kasaba kaymakamlığından sormaktasınız. Bundan on beş yirmi gün önce birkaç defa takip ettirmişsiniz. Kaymakam bey efendinin vasıtasıyla bir tane postahaneye teslimen sıhhat ve afiyet haberimizi işarette bulunmuş idik. Maalesef bu haberi almadığınızı hissediyorum. Bu defa mektubumu yazarak kaymakam beyin vasıtasıyla takdim ediyorum.
Artık sıhhat ve afiyette olduğunuzu, göndermiş olduğumuz mektuplar ulaşınca, kalbinizin rahatlamış olacağını eminim. İhtimal ki, daha önce gönderdiğim mektupları aldığınız zaman, tabii olarak daha çok sevinçlere boğulacaksınız. Bu sevincinize çaresiz ve kimsesiz olan eşinizde iştirak ediyor. 15 Ocak 1920 tarihli göndermiş olduğunuz sevimli mektubunuzla büyük bir müjde gönderdiniz. Çok teşekkür ederim. Pek yakın bir zamanda hareket edeceğinizi, İstanbul’a dönüşünüzü telgraf ile bildireceğinizi artık merak değil, daima sevinmem için tavsiye ediyorsunuz. Buna emin olunuz. Bu sevinçli haberiniz bu aciz eşinizi o derece ihya eder ki, bu sevinci kalemim ile tarif edemem. Bu haber bana yeni hayat bahşetti. Artık Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinden gece gündüz tekrar karşılaşmamız için duacıyım. Sevinci

mden ne yazacağımı hissedemiyorum. Bizim için katiyen merak etmeyiniz. Ailece sıhhatteyiz. Bizim bir kederimiz var ise, yalnız sizin hasret ve özleminizden başka bir üzüntümüz yoktur. Kayınpederim Cemal Efendi yanımdadır.
Büyükler gözlerinden küçükler ellerinden öperler. Müsaadenizle mektubumu son vermeyi arzu ederken, Cenab-ı Hakk-ın birliğine emanet eder, yakın zamanda gelmenizi beklerim muhterem efendim. Sizi daima surette düşünen eşiniz Duriye.2
Manisa – Turgutlu Hacı Muharrem Mahallesinden.
Ali Şentürk
Cep: 0537 714 25 35
(Devam edecek)
Yorumlar
Kalan Karakter: