“Kasaba” (Anılar, Fotoğraflar, Belgeler) - Ali ŞENTÜRK
Kasaba’nın isimsiz kahramanları - Sayı:44
DAYAK olayından sonra, BMTH’nin İzmir’e geldiği günlerde, bir Yunan generali özel olarak Kasaba’ya gelir, Müftü Hasan Basri Efendi, Turgutlu Kaymakamı ve Belediye Başkanını makamına çağırıp, “Turgutlu’da meydana gelen bazı olayların ferdi olduğunu söyleyip, gelecek heyete Yunan Hükümeti’ne zarar vermeyecek şekilde ifade vermelerini” ister. Bununla da yetinilmez müftü’nün Turgutlu’da kalması zararlı görülüp, kendisi Yunanistan’a sürgüne gönderilir.1
Direniş hareketlerinde görev alanlardan bir başkası Muallim Ali Efendi’dir. Ali Efendi, 1887 tarihinde Girit’te doğmuş, ailesi, 1899 yılında İzmir’e, oradan da Turgutlu’ya gelmiştir. Kızı Zühre Hanım (Demirel), babasının Kurtuluş Savaşı yıllarını şöyle aktarır:
“Babama “Sider Ali” derlerdi. Rumca da “sider” demir demekmiş. Soyadı Kanunu çıkınca, babamda demir soy ismini almış. Kendisi, çok iyi Rumca, Fransızca ve Arapça bilirdi. Son yıllarda İngilizce de öğrenmişti. Evimiz, eski adıyla Kızılırmak Sokak No 11 deydi. Savaş başlamadan önce Turgutlu’da, Cemiyet-i İslamiye teşkilatının bir şubesi açılır. Bu cemiyetin üyeleri arasında Kasaba müftüsü ve Rüştiye Mektebi öğretmenleri vardır. Babam Ali Efendi de bu cemiyetin kurucuları arasında yer alır. Aslında babam İttihat ve Terakki taraflısıydı. Çünkü İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Girit Türkleri arasında geçmişe dayanan siyasi işbirliği vardır. Bu birliktelik dedemi de etkilemiş, oda babamı bu hava içinde büyütmüş.
Savaş başlamadan önce Turgutlu’da, Kasaba Cemiyet-i İslamiye haricinde başka bir gizli teşkilat daha kurulur. Bu cemiyet kanalıyla makbuz karşılığı, varlıklı ailelerden yardım toplanmağa başlanır. “Turgutlu Maarif Cemiyeti” olarak isimlendirilen bu teşkilatın amacı, Yerel Kuvvetlere para temin etmektir. Savaş başlamadan önce Kasaba’da, Menba-yı Füyuzad ismi ile anılan bir özel mektep (Olası ki İzmir’de bulunan okulun şubesi olarak) faaliyete başlar.1 Rüştiye denginde olan bu mektep varlıklı kişilerin çocuklarını okutmaktadır. Rüştiye Okulu ile rekabete giren bu okulun idarecisi İbrahim Efendi‘dir. İbrahim Efendi, gidip Yunan komutana şikâyette bulunur. Der ki: “Bunlar halktan zorla para topluyorlar, okula da Yunan bayrağı asmıyorlar.”
İki Yunanlı er, bir akşamüstü okul müdürünün evine gelip, “yarın karakola geleceksiniz” der. Okul müdürü, birkaç öğretmeni çağırıp “beraber gidelim” der. Bunların içinde babam da vardır. Ertesi gün öğretmenler Yunan komutanının karşısına çıkarlar. Komutan, gelen öğretmenlerin arasında babamı görünce parlar.
“Yine mi sen! “
Birkaç gün içeride tutulurlar. Babam çok iyi Rumca bilmektedir. Yunanlı komutana “biz bu cemiyeti, fakir çocuklara yardım etmek için kurduk” şeklinde savunma yapar. Bu savunma, Yunan komutan tarafından inandırıcı bulunur. Babam ve arkadaşları serbest bırakılırlar. Savaş döneminde, öğretmen olduğu için Turgutlu’da kalan babamın Yunanlılar tarafından çok defa evi aranır. Birkaç defa okuldan tutuklanarak karakola götürülür.”2
Turgutlu’nun milli kahramanları yalnızca Kasaba’dan Alaşehir’e gidenler değildir. Çanakkale’ye gidenler, Galiçya’da çarpışanlar, Irak Cephesi’nde ömür tüketenlerde vardır.
Bunlardan birisi Yunus oğlu, Mehmet Akif’tir.1
Mehmet Akif Erkan, 1 Nisan 1916 tarihinde Galiçya’ya götürülmek üzere orduya alınır. 15 Haziran 1332’de Yeşilköy depo talimgâhına girer. 30 Temmuz günü talim biter. Önce 15’inci Kolordu, 20’nci Tümen’e verilir. Rütbesi onbaşıdır. Ağustos 1332 tarihinde tümeni Galiçya’ya gitmek üzere emir alır. Mehmet Akif, bu defa 63’ncü Alay’ın, 2’nci Tabur’un, 4’ncü Bölüğü’ne verilir. Alay komutanı Binbaşı Ahmet Muhtar’dır. Mehmet Akif, tren yolculuğunu oğluna şöyle anlatır:
“Tren kafilemiz, Balkanları baştanbaşa kat ederek, kısa aralıklarla dinlenme faslı vererek kuzeye doğru gitti. Sonra Karpat dağlarının kuzeyine doğru dönüp, küçük bir kasabada mola verdi. Ben, 3 Taburdan Kerim, 4 Taburdan Hüseyin beraberce Kasabada dolaştık. Şehrin halkı bizi seyrediyordu. Her halde, bu kavruk Anadolu çocuklarının ne işi var burada diyorlardı”
Türkiye’den giden birlikler, Berezhany Kasabası’nın güneyine, Zlota Lipa (Altın Ihlamur) nehri boyuna yerleşirler. Tarih 1916 yılının Eylül’üdür. Bu daracık alanda, çok kanlı savaşlar yaşanır. Çetin çarpışmalar bir yıla yakın devam eder. Kıran kırana geçen bu savaşları sona erdiren olay, Ekim devrimi olur. 15. kolordu, 30.000 askerle gittiği Galiçya cephesinden, ardında binlerce şehit bırakarak geri döner. Bu şehitlerin arasında Turgutlu’dan gidenler de vardır.
Galiçya’da savaş sona biter. Ardından Gazze’ye gitme emri gelir. Mehmet Akif’in birliği, Galiçya’dan ayrılıp, 28 Temmuz 1333 tarihinde İstanbul Bakırköy’e iner. Oradan vapurla Gazze’ye geçerler. Bir süre sonra Halep’e yönelirler.
İngilizler, 6 Kasım 1917'deki Üçüncü Gazze Savaşı'nda kesin üstünlük elde ederler. 17 Kasım'da Yafa, 9 Aralık'ta da Kudüs düşer. 21 Şubat 1918'de Eriha elden çıkar. Mehmet Akif Efendi, Irak cephesini şöyle anlatır:
“Gazze’de, günler, haftalar geçiyordu. Cephane, ayakkabı, yazlık giysi yoktu Topçu bataryaları atacak mermi bulamıyordu Mevsim yazdı. Bu çöllerde mevsimin değişimi hiç de belli olmuyordu. Yaz mevsiminin gündüzleri kavurucu sıcaklığına karşılık geceleri serinlikten kaputsuz durulmuyordu. Kışlık yün giysiler ile 55-60 derece sıcakta ayakkabısız olarak savaşıyorduk Atlara ve yük taşıyan hayvanlara birkaç aydan beri yeterli yiyecek ve su da verilemiyordu. En büyük şikâyetimiz susuzluktu. Öyle ki susuzluğumuzu gidermek için bulduğumuz her taşı ağzımıza atıyor, kuruyan dudaklarımızı bu taşlarla serinletmeğe çalışıyorduk.”
Ali Şentürk
Cep: 0537 714 25 35
(Devam edecek)
Yorumlar
Kalan Karakter: