Ali Rıza Aksoy'un anılarıyla 1960'ların Turgutlu'suna yolculuk
Kasaba / Anılar ve Hikâyeler: Sinemalar ve bir sinemacı
PARA bulup yazlık sinemalara gidebilmek için ya tornacılar çarşısından demir bakır toplayıp hurdacılara satıyorduk ya da pazartesi günleri kurulan pazar yerinde kovalar içinde gazoz satıyorduk. Daha ileri yaşlarda Kasaba’yı çevreleyen tuğla fabrikalarında çalışıp bin tuğladan oluşan ‘kafesler’ yapıp kafes başı 1 TL kazanırdık. Böylece ya Zevk veya İkbal sinemalarında yabancı iki film birden ya da Bıyıklı’nın Zafer sinemasında veya Fethi’nin Tarla sinemasında Türk filmleri seyrederdik. Hem de soğuk Cansu gazozlarını zevkle yudumlayarak.
Tarla sineması deyip geçmeyelim. Hem çalıştırıcısı Fethi hem de Tarla sineması, Kasaba’nın bir dönemine damga vurmuştur. Tarla sineması, bir zamanlar karpuz tarlası olan çok geniş bir arsaya kurulmuştu. Çevreleyen duvarlar sırasınca kavak ağaçları ve daha alçak çalılıkların varlığını hatırlarım. Filmler sinemaya aileleriyle gelen çocukların ilgilerini çekmediyse, büyükler film izlerken, o çalılıklar ve ağaçların arasında saklambaç, kovalamaca oynadıklarını hatırlarım.
Bazen herkes heyecan ve ilgiyle film izlerken birden ışıklar yanıverirdi. Sanmayın film arası oldu da ışıklar yandı. Hayır, Fethi Giritlinin meyhanesinde kafayı bulmuş ve sohbet etmek ihtiyacı duymuştur. Girer makine dairesine, alır mikrofonu eline, başlar anlatmaya, delikten gördüğü tanıdıklarına takılmaya.
Tabi önce en son yaptığı define avcılığıyla ilgili serüvenleri ki bir tane hikâye şuydu:
O gün, Kasaba tarihî bir güne hazırlanıyor. Şehrin ana caddesine ilk defa asfalt dökülmüş. Bir gün sonra yapılacak açılışa vali veya bakan gelecek. Ama çılgın Fethi dinler mi? O birkaç gün daha bekleyemez. Tutturmuş, asfaltın tam da konuşmaların yapılacağı küçük parkın köşesinden ne yapıp yapıp deldirerek koca bir çukur açtırıp Cevahiryan’ın definesini bir an önce bulmak istiyor. Ha! Cevahiryan diye birisinin varlığından kimsenin haberi olmadığı gibi Fethi’nin o defineyle ilgili bilgi ve haritayı nerden ele geçirdiğini de yine hiç kimse bilemiyor. Ama Fethi o haritaya yüklü bir miktar ödediğini, kafa çektiği bir gece ağzından kaçırmış derler.
Neyse, Fethi gereken yerlere, bağışları yapmış ve belediye başkanından izni almış. 3 metre derinliğe kazıldığını hatırlıyorum, sonra kazma metal bir şeye çarptı, çıkardılar eski bir metal levha işte… Fethi de onu görünce daha fazla ısrar etmedi ve ‘hay Allah benden önce başkaları bulmuş’ diyerek çukuru kapattırdı. Hemen çukurun üstü tekrar asfaltlandı ve ertesi gün alayüvala ile asfalt yolun açılış törenleri yapılabildi.
Sinemaya dönersek, Fethi işte, lafı uzatıp can sıkmaya başlayınca anlattıklarına önce gülüp kahkahalarla dinleyen sinemadaki seyirciler başlardı bağırıp, protesto etmeye. Fethi tek tek onlara cevap verip, “ooo sayın avukat kardeşimiz de burdaymışlaaar”, ya da “kasap Arif kardeşim de şeref vermişler” gibi sözlerle gazoz ısmarlayıp özür diler ve sonunda ışıklar söndürülüp film izlemeye devam edilirdi.
***
Yazan: Ali Rıza Aksoy
Yayına Hazırlayan : Mehmet Gökyayla
Yorumlar
Kalan Karakter: