"Cumhuriyet Mektebi"ni kurtarmak
Salih Özbaran*
24 Ocak 2013 tarihinde Turgutlu Yankı'da "Cumhuriyet Mektebi"ni konu etmiş, dizelerim arasında şunları dile getirmiştim: "23 Ocak 2013 günü yine geçtim Cumhuriyet Okulu binasının önünden; 1926-21927 eğitim yılında "Cumhuriyet Mektebi" olarak aydınlık saçmaya başlayan sembol binaya yeniden ve yeniden baktım. Daha önceki aylarda/yıllarda "Kasaba"ma yaptığım ziyaretlerimde karşılaştığım manzarada içimi saran karanlıktan başka bir şey yoktu ortada. Terk edilmişliğin karamsarlığı, endişem durmaksızın çoğalıyordu".
Cumhuriyet'in simgesi olan bir eğitim yuvasının o perişan hali beni korkuya sevkediyordu. Okulun içine girip ürpererek bakmıştım çürüyen tavanına. İçimden "yok mudur kurtaracak bu simge binayı" diye haykırmak gelmişti. Kaymakamlığın 4 Şubat 2013 tarihli bir duyurusunda verdiği haber, yani Manisa Valiliği'nce 25.000 TL ile bir el uzatması da beni tatmin etmekten çok uzaktı. 26 Ekim 2013 günü -90. yıl kutlamaları çerçevesinde- Öğretmenler Evi'nde katıldığım ve yönettiğim "Cumhuriyet'i Anlamak" panelinden birkaç saat önce tanık olduğum "Cumhuriyet Mektebi" aynı görüntüyü veriyordu; kurtarıcısını bekliyordu.
Bu yılın 29 Ekim günü bir kez daha önünden geçtiğim bu okul, farklı bir görünümdeydi. Sanki dileklerim yerine getirilmişti, Cumhuriyet binası canlanmıştı. Oğlum Erdem bu yeni görüntüyü fotoğrafladı, bana bir arşiv malzemesi kazandırdı. Daha sonra, 15 Kasım günü Turgutlu Yankı'da, ressam Gönül Dinç'in eski fotoğraflara dayanarak yapmış olduğu tablonun tanıtımı vesilesiyle bir araya gelişine tanık oldum. Kaymakam, Belediye Başkanı ve başka yetkililerin bulunduğu bir heyetçe gün kutlanmıştı. Doğaldır ki, fotoğrafı görünce heyecanlandım. Ne de olsa bir tarihi eser, bir Cumhuriyet sembolü, geçmişe ilişkin bilinçli bir olay yaşanmıştı ve yapılanlar övgüye değerdi. En büyük övgüyü de restorasyon işini üslenen Altan ailesi hak ediyordu.
Ancak, anılan haber ve görüntülenen sahne aldatıcı olmamalı. Okulun, adeta, yok oluşa sürüklendiğini seyreden yetkililer ve ebeveynlerinin ve kendilerinin okuduğu bilgi bankasının yanından geçip petişanlığa aldırmayan Turgutluluların sorgulanması gerekiyordu halen ve gerekiyor. Verimli topraklarının, yeşil alanlarının ve kültür simgelerinin günbegün ufalandığı bir ortamda, başıbozuk beton yığınlarının yükselişini marifet/uygarlık sayanların çoğaldığı bir dünyada, kent yaşamında gelinen noktada -acilen- önlemlerin alınılmasını diliyorum.
Turgutlu/Kasaba küçüktü bir zamanlar; büyük yangın ve katil eylemlerinin ardından, küllerinden doğdu; devletin ve yurttaşların vefakarca çabalarıyla. Cumhuriyet rejimi ve ilkeleriyle yol aldı. Şüphesiz, bir kent için gelişme kaçınılmaz; ama çevre ile, doğa ile, kültür göstergeleriyle içiçe olduğunda makbuldür bu gelişme. Ne var ki kontrol edilemeyen nüfusun ve denetim altında tutulamayan çevre yağmasının önü alınmalıdır. Aksi halde kentler kimliklerini yitirmeye mahkumdur.
* Emekli Tarih Profesörü
Yorumlar
Kalan Karakter: