Mehmet Gökyayla
Yerleşim yerlerinin hafızası, oranın en tecrübeli bireyleri olan büyüklerimizde yaşamaya devam ediyor. Biz de Turgutlu tarihi ile ilgili elimizdeki bilgilerin önemli bölümünü büyüklerimizden öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Turgutlu ile ilgili bazı resmî belgelerde Yörük Ali Efe ismi, daha önceleri zaman zaman karşımıza çıksa da bu irtibatın üzerine düşmeme vesile olan kıvılcım, Kâzım Bütüner’in bize aktardıklarının arasından çıktı. Yörük Ali Efe ismi ilk olarak Turgutlu’nun erken dönem sanayi tesislerini çalışırken konuya dair incelediğim kaynaklarda sayılan fabrikalardan birisi ile ilişkili olduğu için dikkatimi çekmişti. Ancak o çalışma esnasında anılan Yörük Ali Efe’nin, Millî Mücadele günlerinin meşhur zeybeği Yörük Ali Efe ile aynı kişi olmayabileceğini, bunun ancak bir isim benzerliği olduğunu düşünmüştüm.
Hatırlanacağı üzere, Millî Mücadele’nin başlangıç safhasında işgal bölgeleri ile çevresinde örgütlenerek çarpışmaya başlayan ilk birlikler, büyük ölçüde milisler ve zeybeklerden oluşmaktadır. Düzenli birliklerle mücadeleye geçilmesi ve bu seyyar güçlerin düzenli orduya dâhil edilmesi ise daha sonraki aşamalarda gerçekleşecektir. O dönemde ön saflarda olan ve bir açıdan milis komutanı denebilecek bu isimlerin en çok bilinenleri arasında Gökçen Efe, Poslu Mestan Efe, Demirci Mehmet Efe ve Sökeli Cafer Efe gibi isimler yer almaktadır. Bu kişilerin belki de en meşhuru, adına pek çok türkü de yakılan Yörük Ali Efe’dir.
Yörük Ali Efe, 1895’te Nazilli’nin Sultanhisar nahiyesine bağlı Kavaklı köyü yakınlarındaki Sarıtekeli Yaylası’nda doğmuştur. Efe, askerdeyken bir gayrimüslim subayın haksız muamelesine uğrar ve bu olay, ordudan firar ederek zeybekler arasına karışmasına neden olur. Temmuz 1331’de (M. 1919) Molla Ahmet Efe’nin çetesine katılır. Ahmet Efe’nin maiyetinde bir buçuk yıl kadar kızanlık yaptıktan sonra Ahmet Efe’nin ölümünün ardından çetenin lideri yani ‘efe’si seçilir.[1]
Yörük Ali Efe’nin çete reisliği ekibini diğer zeybek gruplarından farklılaştırmıştır. “Yörük Ali Efe, efe sıfatını hak ettikten sonra dağlarda vurgunculuk yapmayı ilkelerine uymadığı için tamamen bırakmış, devlet güçleriyle girdiği müsademelerde de mümkün olduğu kadar askerlere kurşun atmamaya özen göstermiş, kızanlarının da bu kurala uymasını sağlamıştır.”[2] Yörük Ali ve onun gibi düşünen pek çok zeybeğin bakışına göre ‘devlet’ mefhumu, çok özel bir konumdadır ve devletin tehlikede dönemde Millî Mücadele saflarına katılmaları, içten içe taşıdıkları bu milliyetçi yaklaşımın tezahürü olarak değerlendirilebilir. Yörük Ali Efe ve çetesi, 1919 yılı haziran ayının ilk günlerinde yani İzmir’in işgalinden iki üç hafta gibi çok kısa bir zaman sonra Millî Mücadele’ye katılır. Onun dâhil olduğu Çine’deki ilk teşkilatlanma, efelerin liderliğinde kurulan ilk Kuva-yı Milliye birliğidir. Bu birliğin ilk liderlik şerefi de Yörük Ali Efe’ye ait olmuştur.[3]
Yörük Ali Efe’nin komutasındaki birlik, başlangıçta subaylarla beraber 15-20 mevcutlu iken gönüllülerin katılımıyla sayı kısa sürede 100’ü geçmiştir. Yörük Ali Efe ve birliği, Malgaç baskınından Aydın’ın ilk kurtarılışına varana kadar Millî Mücadele’nin bölgedeki pek çok faaliyetinde etkinlik göstermiştir.[4] Düzenli orduya geçiş süreci ve sonrasında da Efe, hükümet erkânı ve Mustafa Kemal Paşa ile irtibatını devam ettirmiş; aldığı talimatları yerine getirmeyi sürdürmüştür. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Yörük Ali Efe, Millî Mücadele’deki hizmetlerinden dolayı Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir.
Ulusal kurtuluş mücadelesinin zaferle sonuçlanmasının ardından bambaşka bir Yörük Ali Efe çıkacaktır karşımıza. Efe, önce Sultanhisar’a yerleşir. Bir süre sonra da anladığımız kadarıyla yeni yönetimin talebiyle İzmir’e taşınır.[5] Oğlu Erdoğan Yörük’ün ifadesine göre İzmir’de, “Kendisine her türlü imkân ve kolaylığı sağlarlar. Şimdiki Umurbey İlkokulu, beş dekar bahçesiyle babama verilir. Emrine bir araba tahsis edilir. // Yemiş Çarşısı’nda bir dükkân açan babam, yerli ürünleri satmaktadır. Sultanhisar ve çevresindeki dostları kuru incir, badem, kuru üzüm vesaire alıp İzmir’e gönderirler. Lale, Elhamra, Tayyare Sinemalarını da işletir, çok para kazanmaktadır.”[6]
Yörük Ali Efe, bu dönemden itibaren zeybeklikten ticaret erbaplığına evrilmiştir. 1925’te geçirdiği bir tramvay kazası, Efe’nin hayatının yönünü bir kez daha değiştirmiştir. Kaza sonucunda iki bacağını da kaybetmiştir. Tedavisinin tamamlanmasını müteakip Aydın’ın Yenipazar ilçesine taşınır. İzmir’deki günlerinde kazandıklarını sermaye yaparak Yenipazar’da bir ev ile bir çırçır fabrikası satın alır.[7] O yıllardaki birçok benzer işletme gibi bu fabrika da çırçır işlemenin yanında un ve elektrik de üretmektedir.[8] Ayrıca Sultanhisar bir de değirmen işletmektedir.
Yörük Ali Efe ile ilgili buraya kadar aktardıklarımız, çeşitli kaynaklardan ulaştığımız bilgilerin kısa bir özetini içermektedir. Turgutlu’da Yörük Ali Efe Fabrikası adıyla anılan tesis ise Efe’ye dair bilgi veren ulaştığımız kaynaklarda zikredilmemektedir. İlk olarak 1927-1928 yıllarına ait Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnâmesi’nde karşımıza çıkan bu tesisin tam adı Yörük Ali Efe ve Şürekâsı Fabrikası’dır. 1340 (1923-24) yılında tesis edilen fabrikanın yıllık üretim kapasitesi 100.000 kilo pamuk ve 52.000 kilo undur. 60 beygir gücündeki bir motorla çalışan fabrika, İstasyon Caddesi üzerindedir.[9] 1931 yılına gelindiğinde ise fabrikanın bir yıldan uzun bir süredir kapalı olduğunu öğreniriz.[10]
Önceki makalelerimizde de değindiğimiz üzere 1940’lı yıllarda İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle birçok ürün karneye bağlanmış ya da tüketimleri ciddi şekilde sınırlandırılarak takibe alınmıştır. Fabrikalara tahsis edilecek mazot ve makine yağı da bu ürünlerdendir. 1945 tarihli bir belgede Yörük Ali Efe Fabrikası adıyla bahsedilen bu tesisin karşımıza çıkması, aylık olarak tahsis edilen 150.000 kilo makine yağı vesilesiyledir.[11]
Değerli büyüğümüz Kâzım Bütüner’in ricamızı geri çevirmeyerek yazdığı hatıraları arasında Yörük Ali Efe Fabrikası hakkında şunlar kayıtlıdır: “İstasyon binasının doğu tarafının demir yolu kenarındaki çınar ağaçlarının karşı tarafındaki TOKİ evlerinin olduğu yerde, kurtuluş savaşından sonra cumhuriyetin kurulmasında Yunan askerleriyle savaşırken Aydın’ın o dönemdeki çarpışmalarda fedakârlık ve başarı gösteren efelerden Yörük Ali Efe’ye şimdiki TOKİ evlerinin yerinde olan Turgutlu’daki Rumlara ait eski çırçır fabrikasını mükâfat olarak Atatürk ve arkadaşları ile millet birliğiyle kurulmuş olan Cumhuriyet Devleti hediye etmişti. Sonra oranın tamiratında ve çalıştırılmasında babam 1940’lı yıllar civarında o fabrikanın genç ustası olarak çalışmış.”[12]
Kâzım Amca’nın babasının da bir dönem çalıştığını belirttiği bu fabrika, sonraki yıllarda Leylek Kiremit ve Evin Konserve Fabrikalarının kurulacağı alandadır. Bu iki fabrika da, 1946-1948 yılları arasında Turgutlu Belediye Başkanlığı görevinde bulunan Sıtkı Evin’e aittir. Sıtkı Evin’in yeğeni olan Sayın Coşkun Görçiz, görüşmemizde amcasının bu fabrikayı Yörük Ali Efe’den satın aldığını ifade etmiştir. Sıtkı Bey, fabrikayı satın aldıktan sonra bölgede pamuk üretiminin o yıllarda fazla olmamasından dolayı çalıştırmamış; kısa süre sonra üretimin artmasıyla çırçır tezgâhlarını yeniden faal hale getirmiştir.[13] Aradan çok da zaman geçmeden fabrikanın arsasında Sıtkı Evin tarafından Leylek Kiremit kurulmuştur. Daha sonra da yine aynı yerde Evin Konserve Fabrikası tesis edilmiştir.
Turgutlu’daki Yörük Ali Efe Fabrikası’na dair ulaştığımız bilgileri teyit eden bir diğer kişi de Efe Erginer oldu. Yörük Ali Efe’nin torununun eşi olan Efe Bey, Turgutlu’da Yörük Ali Efe’nin bir fabrika çalıştırdığını aile olarak bildiklerini fakat fabrikanın mülkiyetinin Efe’ye ait olup olmadığını bilmediklerini ifade etmektedir.[14]
Toparlayacak olursak, tüm bunlardan anladığımız kadarıyla, Millî Mücadele günlerinde yararlılık gösteren diğer zeybeklerle birlikte Yörük Ali Efe de, Kurtuluş Savaşı’nın ardından devlet tarafından çeşitli gayrimenkuller armağan edilerek ödüllendirilmiştir. Bu gayrimenkullerden birisi de Turgutlu’daki emval-i metruke mallarından olan un ve çırçır fabrikasıdır. Olasılıkla yangın sonrasında harap durumda olan fabrika Yörük Ali Efe tarafından onarılarak yeniden işletilebilir duruma getirilmiştir ve bu yüzden 1927-1928 Devlet Salnamesi’nde kuruluş tarihi olarak 1340 (1923-24) yılı belirtilmiştir. Efe, bu fabrikayı muhtemelen 1940’lı yıllara kadar çalıştırmış ve bu dönemde Sıtkı Evin’e satmıştır.
Yörük Ali Efe’nin Turgutlu ile olan ilişkisi, bu fabrika ile de sınırlı değildir. Onun Millî Mücadele döneminde yaptıkları ve kahramanlıkları, Turgutlu’da da unutulmamış ve burada Yörük Ali Efe adı verilen kır zeybeği formunda bir halk oyunu üretilmiştir. Oyunun bestesi İbrahim Acet tarafından Halil Çokyürekli ve Coşkun Orumca’dan derlenerek notaya aktarılmıştır.[15]
Toplulukları millet yapan unsurlardan birisi de kanaatimce kahramanlardır. Yörük Ali Efe, işte bu kahramanlardan birisidir. Onun kendisine devlet tarafından armağan edilen bir fabrika vesilesiyle Turgutlu ile olan irtibatı da bu şehir için günümüzde maalesef unutulmuş bir onurdur.
Not:Fotoğrafın renklendirmesi değerli kardeşim Yavuz Kırbıyık tarafından yapılmıştır. Kendisine teşekkür ederim...
Yorumlar
Kalan Karakter: