TÜKETİM ÇILGINLIĞI
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan ve yine aynı ülkenin teşvikiyle Avrupa’ya da yayılan tüketim kültürü 1980’lerin sonlarından itibaren ülkemizde de kendisini gösterir oldu. Önceleri yavaş bir ilerleme gösteren bu tavır, son yıllarda giderek başka bir seviyeye yükseldi.
Günümüzde hemen hepimizin evinde hiçbir zaman kullanmadığımız ve kuvvetli ihtimalle de kullanmayacağımız pek çok eşya bulunuyor. Bunun yanında hevesle satın alınıp birkaç defa kullanıldıktan sonra bir kenara kaldırılanlar da cabası… Bir taraftan dünya üzerindeki çok sayıda ülkede yaşayan milyarlarca insan açlık sınırında ya da altında yaşarken özellikle Batı ülkelerinde yaşayanlar böylesi bir refah, hatta refah fazlası ile yaşamlarını sürdürüyorlar.
Tarihte insanların yerleşik yaşama geçmeleri sonrasında ortaya çıkan toplumsal adaletsizlik yirminci yüzyılın sonlarından itibaren çok daha üst düzeye gelmiş durumda bulunuyor. Örneğin Hindistan’da parasının hesabını bile bilmeyen bir kitlenin yanında milyonlarca insan ev denemeyecek mahallerde yaşamlarını sürdürmek zorundalar. Kaynağın adaletsiz dağılımı sonucunda oluşan bu durum, birçok toplumun olmayacak yerlere harcadığı paralar ile de kendisini gösteriyor. Ne yazık ki çoğunluğumuz da bu çılgınlığın bir parçası olmuş durumda bugün. Birkaç parça kıyafetle yaşamımızı sürdürebilecekken dolaplara sığmayan gömlek, pantolon ve kazaklarımız bunun belki de en çarpıcı göstergesi. Sistem öylesine işliyor ki tasarrufa gitmek istesek dahi çevremizin bilinçli ya da bilinçsiz etkisiyle bunu başaramıyoruz. Bu bolluğun böyle gidemeyeceği ise aşikâr.
Yorumlar
Kalan Karakter: