Zaman zaman eski gazeteleri karıştırmayı çok severim. 1980’li, 90’lı yılların haberlerine, haber yazımına, basım tekniğine, o yılların reklâmlarına yani kısacası mesleğimizin geçmişine doğru gittikçe değişimin ne kadar hızlı olduğunu, birkaç on yıl içerisinde yaşamın ne büyük bir süratle akıp gittiğini ve eskinin ne derece uzaklaştığını bir kere daha anlıyorum.
Yerel gazetelerin bile baskı sayılarının binlerle ifade edilebildiği, ulusal gazetelerin ise yüz binlerce, hatta bazı dönemlerde milyonlarca baskı sayısına ulaştığı günler bugün artık çok ama çok gerilerde kaldı. 2000’lerin ilk yıllarına kadar birileri çıkıp da basılı gazetelerin sonuna yaklaşıldığını söylese hepimiz de dalga geçerdik muhtemelen bu iddianın sahibiyle. O günlerde gazetenin rakibi en fazla televizyon olabilirdi ki televizyon kanallarında bile gazetelerin köşe yazılarından yola çıkılarak üretilen yorum bölümleri, haber bültenlerinde başköşedeydi o yıllarda.
İnternetin böylesine yaygınlaşacağı, yaşamımızın böylesine merkezine oturacağı kesinlikle hiçbirimizin aklına gelebilecek, kolay kolay kabul edebileceğimiz bir durum değildi o yıllarda. Sonra Steve Jobs’un dehası girdi devreye ve ilk nesil IPhone ile dünyanın dönüşümü bambaşka bir hale geldi. O ilk dokunmatik telefonlar piyasaya sürüldüğünde hâlâ birçoğumuz süreci kestirememiştik açıkçası. Derken akıllı telefon çılgınlığı başladı ve sosyal medyanın böylesine egemen olması her şeyi değiştirdi. Basın da bundan nasibini alacaktı elbette ve bugün artık basılı gazetelerin daha ne kadar ömrü olduğunu tartışır pozisyona geldik.
On yıl öncesinde internet basınını öcü gibi gören birçok eski gazeteci dahi şu anda bu akışın önünde durulamayacağının farkına vardı. Son olarak diyeceğim şu ki; halen basılı olarak erişebildiğiniz gazetelere iyi bakmamız ve hatta belki de onları türünün son örnekleri olduğu için birer koleksiyon objesi gibi muhafaza etmemiz gerekiyor. Çünkü herhalde birkaç yıl sonra ne bu tür gazeteler kalacak ne de eski tip gazetecilik…
Yorumlar
Kalan Karakter: