“YANGIN VE DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞ”
TURGUTLU Kent Müzesi sorumlusu Mehmet Gökyayla Turgutlu’nun düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde büyük yangını ve kurtuluşu Yankı Gazetesi’ne anlattı. Gökyayla kaleme aldığı yazıda şunları aktardı. “29 Mayıs 1919’da başlayan Turgutlu’daki Yunan işgali süreci, kesintisiz olarak neredeyse üç buçuk yıl sürmüştür. Türk Ordusu’nun 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’daki Başkumandanlık Zaferi’nin ardından Yunan birlikleri tamamen dağılmış ve bozulmuş olarak kaçmaya başlamışlardı. Ancak bu kaçış, sadece kendi canlarını kurtarmak amacını taşımıyordu.
Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından Yunan birlikleri, ilerleyen süreçte buraları terk etmek zorunda kalırlarsa uygulamak üzere korkunç bir plan hazırlamışlardı. Bu plana göre, işgal altında tutup da çekilmek zorunda kalacakları yerleşim yerlerini tamamen yakacaklar; tabiri caizse, kendilerine yâr olmayanın başkasına da kalmamasını sağlayacaklardı. İlkçağlardan itibaren savaşlarda kimi zaman uygulanan bu barbarlık, kendilerini medeniyetin ev sahibi olarak kabul eden bir ordu tarafından 30 Ağustos sonrasında uygulanmaya başlandı. Turgutlu’nun da üzerinde bulunduğu, Uşak’tan İzmir’e kadar olan güzergâhtaki tüm yerleşim yerleri yangından, yıkımdan etkilendi. Oransal olarak bakıldığında en büyük kaybın yaşandığı yerleşim yerlerinden birisi de Turgutlu olacaktı.

Mehmet Asım’ın ifade ettiğine göre,
“Yunanlılar tahrip taburlarını biri süvari ve ikisi yaya olarak üçer kişilik yangın postalarından teşkil etmişlerdir. Yangın postalarının önündeki süvariler arasındaki iki yayanın komutanı olanlar göğüslerinde kırmızı bir işaret, başlarında siyah bir kalpak, ellerinde boruya benzer sarı parlak bir teneke ile ayrılırlardı. Yayalara gelince bunların birisi içi bomba dolu bir sepet, ikincisi dezenfekte tulumbalarını andıran benzin ile dolu bir aleti taşıyorlardı. Öndeki komutan yangın çıkarma emrini veriyor, sokak üzerinde olan evler benzin dökülerek, bahçe veya avlu içerisinde olan evler ise penceresinden bomba atılarak yakılıyorlardı. Tamamıyla ateşe verilen bir ev yanmazsa yakılması için yeniden bomba atılıyor yahut benzin dökülüyordu. Yangın postaları sokak sokak dolaşarak yanmamış tek bir ev kalmamasına özen gösteriyorlardı.”[2]
4 Eylül akşamı istasyon civarındaki patlamaların ardından 5 Eylül salı gecesi, çarşı ortasında yer alan büyük bir bina ateşe verilir ve sonrasında sokak sokak, mahalle mahalle evler yakılmaya başlar. Yangın postalarına Turgutlu’yu çok iyi tanıyan yerli Rumlar rehberlik yaparlar. Bunların başlıcaları Kasaba Jandarma Çavuşu Pandeli, Kasaba eczacısı Kosti, Yoğurtçu Taçbi Yanko, Reji Hamalı ve Kantarcısı İstilyo, Kunduracı Yordan, Urganlı’dan Topuz, Pabuççu Dimitro, Hekim oğlu Dimitro ve kardeşi Dimitridir.[3] Bunlardan ve düşman güçlerine yardımcı olanlardan sekizi yakalanarak kurtuluşun sonrasında Koza Pazarı’nda idam edilmiştir.[4]
Şehrin dört bir tarafında yangınlar devam ederken bir yandan da hırsızlık, gasp ve ırza tecavüzler sayılamayacak yoğunlukta sürüyordu. Bu esnada, “birçok kadın ve kız namuslarını korumak için ölmeyi göze almışlardır. Derelere sürüklenen bakirelerden bir bölümü birbirlerine bağlanarak öldürülmüş ve cesetleri Nif Çayı’na atılmıştır…..Yağma, asıp kesme, ırza geçme Türk Ordusu yetişinceye dek sürdü.”[5] Ayrıca yangının üç gün öncesinden itibaren kimsenin şehir dışına çıkmasına müsaade edilmeyerek katliam ve soygunların boyutunun da iyiden iyiye arttırılmasına çalışılmıştır. Bu esnada yerli Rum ve Ermeniler ise bozgun halinde kaçmakta olan Yunan birlikleri ile birlikte trenlerle İzmir’e gitmektedirler.
4 Eylül pazartesi akşamı istasyon civarındaki cephanelik ve gazhanelerin infilak ettirilmesiyle başlatılan yangın, üç güne yakın devam etmiştir. Falih Rıfkı Atay’ın ifadesiyle, “Ateş, yağma, soygun ve kıtal iki gün iki gece devam etti. Burada da ölmekten ve yanmaktan kurtulabilenler, ağlaşarak, bağrışarak dağa bayıra kaçtılar ve perşembe günü ordumuzla beraber Kasaba’nın henüz tüten harabelerine avdet ettiler.”[6]
Yangın neticesinde Turgutlu’daki zayiat, benzeri felaketlerin yaşandığı diğer şehirlere oranla çok daha fazla olmuştur. Uluslararası Kızılhaç ve Uluslararası Çocuk Esirgeme Birliği’nden iki temsilcinin raporlarına göre Turgutlu’daki 6328 evden yangın sonrasına ayakta kalabilen bina sayısı yalnızca 201’dir ve burada yangından sonra sağ kalanlar ekmeklerini yıkıntılar altından çıkardıkları yanmış buğdaylardan yapmaktadırlar.[7]

Ayrıca yangın sonucunda oluşan can ve mal kayıplarının, yok olan binaların ya da meydana gelen manevî zararın yanı sıra binlerce hayvan, değerli eşyalar ve binlerce altından fazla para Yunan askerleri tarafından gasp edilerek götürülmüştür. Turgutlu’nun tüm bu yaşananlar sonrasında zararının o günün rakamları ile 30 milyon altın olduğu belirtilmektedir.[8]
Maddî kayıpların yanında, tespit edilemeyen sayıda sivil de bu süreçte Yunan birlikleri tarafından katledilmiş ya da yaralanmıştır. Ayrıca yangın ve bombalamalar, yalnızca evleri değil; aynı zamanda birçok cami ve mescidi de yok etmiştir.
Tatar ve Pazar Camileri bombalanarak neredeyse taş yığını haline getirilmiş (kurtuluştan sonraki günlerde bu camiler tadil edilmiştir)[9]; Limoncu Camii tamamen enkaza çevrilmiş (bu cami ilerleyen tarihlerde mahalleli tarafından yeniden inşa edilmiştir); bugün Sevinç Parkı’nın bulunduğu alanda yer alan Paşa (Beşir Ağa) Camii, yine günümüzde Namık Kemal İlkokulu’nun arka cephesine komşu olan Koltuk Camii, Bozkurt Mahallesi’ndeki Yeni Camii ve daha birçokları ile çok sayıda mescit, yangın ve bombalamalar neticesinde kullanılamaz hale gelmişler ve bir kısmı yüzlerce yıllık olan bu ibadethaneler, tamamen yok olmuşlardır. Kurtuluştan sonraki günlerde, zamanında camileri yaşatmak adına kurulmuş olan birçok vakıf, ibadethaneler bu süreçte yok olduğu için işlevsiz kalmış; yangın sonrasına bir şekilde ulaşabilen camilerin ise vakıf malları yandığından ibadethanelerin ayakta kalabilmesi için gerekli olan gelirler yok olmuştur. Bu açıdan bakıldığında sistemin tamamen çöktüğü, hayatın devam edebilmesi için pek çok alandaki kamusal işleyiş çarklarının yeniden ve en baştan kurulması mecburiyetinin ortaya çıktığı görülecektir.
Turgutlu yangını yaklaşık iki gün devam etmiştir. Yunan askerleri, yanan binalardaki ateşin sönmemesi ve hatta artarak sürmesi için zaman zaman bombalarla tahribatı arttırmışlardır. 7 Eylül günü sabaha karşı Türk Ordusu şehre iki farklı istikametten girdiğinde karşılaştıkları manzara tam anlamıyla bir harabedir. Türk Ordusu’nun öncü birlikleri şehrin kuzeyinden, Hacı Zeynel Camii’nin civarındaki, ‘Küllük’ olarak adlandırılan mahallin yakınlarından Turgutlu’ya girerler. Bölgede ordunun girişi öncesinde Grebo Hamza Çavuş ve arkadaşları ile biraz ilerilerinde Arnavut Zeynel, saatlerce Yunan askerleriyle çatışmışlar ve bölgedeki evlerin yanmasına engel olmuşlardır.[10] Türk ordusunun öncüleri de, Grebolar ve Arnavut Zeynel’in mücadelesi neticesinde, bu bölgede ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan Turgutlu’ya girmişlerdir.
Türk askerinin Turgutlu’ya geldiği diğer istikamet ise şehrin güney kesimindedir. Bugün Selvili Tepe olarak adlandırılan bölgenin alt kısmında Yunan ve Türk kuvvetleri arasında küçük çaplı bir müsademe yaşanmış ve çatışmada Turgutlu’da halk arasında anlatılanlara göre üç ya da beş Türk askeri şehit olmuştur. Şehitlerin defnedildikleri bölgede, mezarlarının başına, mezarları kaybolmasın diye servi fidanları dikilmiştir ve halen iki yaşlı servi ağacının var olduğu bölgeye Şehitler Tepesi ya da Şehitler Parkı denilmektedir.[11]
Turgutlu, bilindiği gibi 7 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtulmuştur ancak işgalin son günlerindeki katliamın, yangının zararlarının telafi edilebilmesi onlarca yıla yayılacak; bazı kayıplar bir daha asla yerine konamayacaktır. Tüm bunlara, yaşanan acılara rağmen, erken cumhuriyet döneminde Turgutlu, kısa bir zaman içerisinde yeniden yaşanabilecek bir şehir haline getirilecektir. Bulunduğu coğrafyanın getirdiği avantajlar, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin dinamikleriyle bu şehir, giderek artan nüfusu ve ekonomik imkânlarıyla günümüze uzanan süreçte ülkenin en güzide yerleşim birisi haline gelmiştir. Ancak yüz yıl önce yaşanan acılar, hafızalarda varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
https://www.youtube.com/watch?v=Wi7lXKZ-fGA&t=55s adresinde yayınlanan Turgutlu Tarihi – Kasaba’nın Belgeseli’nin 13. bölümü izlenebilir.
Türk ordusunun Turgutlu’ya gireceği esnada yaşanan çatışmaya dair halk arasında ifade edilen bir diğer rivayete göre bu çatışma esnasında şehit olan on kadar Türk askeri, günümüzde Atatepe olarak adlandırılan mevkide tepenin doğu eteklerine defnedilmişlerdir. (Mustafa Muharrem Aksoy ile 30 Haziran 2021’de yapılan görüşme.)
Yorumlar
Kalan Karakter: