EGEUMUT Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanı Uzm.Dr. Hüseyin Mullaaziz, Vitiligo hakkında gazetemize bilgilendirici açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Hüseyin Mullaaziz yaptığı açıklamada: “Vitiligo vücutta keskin sınırlı genellikle çapları 0,5 -5 cm arasında değişen tebeşir beyazı lekelerle seyreden bir hastalıktır. Halk arasında ala hastalığı veya sedef diye de bilinir. Esasen sedef pullanmalarla seyreden bizlerin tıpta psoriasis dediğimiz bir hastalığın halkça ismidir. Ama her iki hastalığında sedef denildiğini görüyoruz. Hastalığın temel sebebi melanosit dediğimiz cildimize renk veren melanin denilen maddeyi salgılayan hücrelerin belli bölgelerde yıkıma uğramasıyla ortaya çıkar.
Bu yıkımın ne sebeble olduğuysa tıpta kesin olarak hala bilinmemektedir. İnsidersi %1-2 civarında olan hastalık her ırkta görülebilir. Sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte ırsiyet, bağışıklılık siteminde gelişen bir defekt ,nörolojik olaylar ve çevresel faktörler üzerinde durulmaktadır. Son olarak hitrojin penoksit toplanmasına bağlı reaksiyonlarla oluştuğu üzerinde durulmaktadır. Olguların % 30 da ailesel hastalık öyküsü vardır. Genetik geçiş şekli tam olarak bilinmemektedir. Vitiligo çeşitli otoimmum hastalıklarla birlikte olabilmesi otoimmum etiyoloji lehine değerlendirilmelidir. Stres, travma gibi faktörlerin tetikleyici olabileceği öne sürülmektedir. Genellikle ani ortaya çıkan lezyonlar, uzun süre değişmeden kalır veya yavaş yavaş artış gösterir .
Bazen kısa süre içinde vücudun önemli bir kısmına yayılma da gösterebilir. Erken lezyonlar ağız çevresinde daha sık görülür. Ülserasyon, sıkatris, ekskoriasyon veya friksiyon bölgelerinden başlayabilir. Bölgesel pigment yokluğu açık tenli kişilerde çok daha zor seçilebilir. Koyu tenli kişilerde dikkat çekici olabilir. Açık tenliler yazın lezyonları daha rahat fark ederler çünkü güneşin etkisi ile diğer bölgeler koyulaşırken lezyonlu bölgeler beyaz kalıp dikkat çekerler. Hastalığın şiddeti değişken olup hastaların tüm yaşamı boyunca sadece bir veya birkaç lezyonla seyredebilir veya vücudun büyük bir kısmını tutabilir. Böyle durumlarda sağlam deri bölgeleri esmer alanlar şeklinde hastalıklı deri üzerinde adalar tarzında görünüm verir. Bazen ameliyat kistlerinde gelişen sıkatriks üzerinde görülür. Bazı hastalarda önemli bir kozmatik sorun yaratabilir ve psikolojik bozukluklara yol açabilir. Depigmente bölgeler ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerine açık olmakla birlikle vitiligonun deri kanserleri ile bir ilişkisi gösterilememiştir. Diyabet, pernisiyözanemi ,tiroidit ve addison hastalığı gibi otoimmun hastalıklarla birlikte olsabile vitiligonun seyri bu hastalıklardan bağımsızdır. Tanısı genellikle görünümle bile konulabilir.
Saç ve kıllı bölgelerle yerleşen lezyonlar genellikle o bölgenin kıllarının da ağarmasına sebep olur. Kadın ve erkek genital organlarında yerleşimi de çok sıktır. Hastalığın bulaşıcı yönü yoktur, kaşıntı, akıntı gibi septonları olmaz. Sadece görünümde bozukluk yaratır. Bazen zaman içinde kendiliğinde düzelebilir. Tedavide steroitli topikaller ,vitaminoterapi kullanılır. Yeni gelişen Takrolimuz ve Pimekrolimuz gibi topikal ilaçlar ümit vericidir. Vücut yüzeyinin % 20 sinden fazlasını kaplamışsa PUVA tedavisi uygulanır. Bu tedavide hastaya Psorolen grubu ilaç verilip2 saat sonra ultra viyole A ışını uygulanır. Bu hastalığın en etkili tedavisi budur. Lakin külfetli bir uygulamadır. Haftada 3-4 kez olmak üzere 6 ay kadar devam etmek gerekir.
Hastanın sedatize edilmesi hastalığı hakkında derinlemesine bilgilendirilmesi de tedavide yararlı olur. Hastanın düşüncesindeki sorulara cevap bulduğu ölçüde rahatlayıp psikolojik stresten kurtulmuş olur.” İfadelerini kullandı. Emrah KANIK
Yorumlar
Kalan Karakter: