BUGÜN 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kurtuluş Savaşı’na emek veren, gösterdikleri fedakârlıkla Anadolu’ya örnek olan, savaş süresince acı çeken Kasabalı Kadınlarımızı saygıyla anıyoruz. Bu yaşanmış hikâye Kasabalı Kadınlarla ilgilidir.
Kasabalılar İzmir’in işgali olayını İzmir'den gelen sabah treniyle öğrenirler. Yerli Rum ve Ermenilerinin, Turgutlu’nun da işgal edileceği beklentisiyle kiliselerinin çanlarını vakitsiz çalmaları Kasabalı kadınları telaşlandırır. Kasaba’nın işgal öncesi telaşını Dr. Niyazi Dinçsoy şöyle aktarır:
“Ben Hafız Mektebi’nin Sıbyan bölümünde öğrenci idim. Dedem, 25 Mayıs 1919 Pazar günü büyük bir telaşla Kasaba’mızın Yunan güçlerince işgal edilmek üzere olduğunu belediye meclis üyesi Kosti’den duyduğunu heyecanla söyledi. Biz çocuklar beraberce okulun avlusuna çıktık. Gökte bir uçak dolaşıyordu. Ninem Ayşe Hoca, beraber olduğu hanımları ve bize dua ettirdi. Dua sonrası en kısa yoldan evlerimize gittik.”1
Kasabalılar, İzmir’in işgalini öğrenir öğrenmez kurdukları Müdafaayı Hukuk-ı Osmaniye ve Kasaba Ahaliyi İslâmi’ye Cemiyeti üyeleri kanalıyla ulaşabildilderi her yere ve kuruma tepkilerini iletirler. İzmir’in işgaliyle beraber Turgutlu halkı adına yapılan protestoların, direnmelerin dikkate değer bir yönü, Kasabalı kadınların bir cemiyet kurarak aktif bir şekilde bu protesto hareketlerine katılmış olmalarıdır. “Kasaba İslâm Kadınları Cemiyeti” adı altında örgütlenen Kasabalı kadınlar Saruhan sancağında beklide en sert ve en etkili tepkiyi gösterirler. Onların bu tepkisi gazetelere yansır. Örneğin; 28 Mayıs 1335 (1919) tarihli Hâdisat gazetesinde "Anadolu'nun Tuğya¬nı" (İsyanı, coşması) başlıklı bir haberde Ankara'daki gelişmeler anlatılırken, hemen devamın¬da Kasaba İslâm Kadınları Cemiyeti’nin İzmir İtalya Temsilciliğine gönderdikleri telgraftan söz edilir. Gönderilen telgraf şöyledir:
"İzmir olduğu gibi mülhakat vilâyet de peyderpey Yunan askeri ta¬rafından işgal ediliyor. Dünyada medeniyet ve adaletin henüz kalkmadı¬ğını ümit etmek istiyoruz. Pek büyük ekseriyeti teşkil eden milyonla yavrularımızı iki yüz bin Rum'a terk etmek ölümden beter bir hâldir. Kadınlara pek büyük hürmetle muameleleri bilinen Avrupalılara ve bü¬tün insaniyet âleminde de biz Türk Müslüman kadınları Hak başımızda olduğu halde haykırıyoruz. Buralarda daima âdil bir Türk hükümeti idaresi görmek isteriz. Medeni¬yetinizden, insaniyetinizden beklediğimiz budur. Hak ve hakikate ha¬dim olursanız, insaniyet ol vakit sizi ta'zîz eder. Cevap bekliyoruz.2
Kasaba İslâm Kadınları Cemiyeti”
Bu yazı 28 Mayıs 1919'da yayınlandığına göre, Mustafa Kemal Paşa'nın Sam¬sun'a çıkışından kısa bir süre geçmiş demektir. Buna dayanarak Cemiyet'in daha önce kurulduğu söylenebilir. Aynı zamanda Meşrutiyet dönemi kadın cemiyetlerinin sadece İstanbul'da değil, Anadolu'da da uzantısı olduğuna da¬ir bir kanaat hâsıl olmaktadır. Bu durumda Millî Mücadele döneminin bilinen en eski cemiyeti Kasaba İslâm Kadınları Cemiyeti'dir denilebilir.
Turgutlu’da kurulan Müdafaayı Hukuk-ı Osmaniye, Kasaba Ahaliyi İslâmi’ye nede Kasaba İslâm Kadınları Cemiyeti’nin direnişleri kentin işgalini engel olabilir. Savaş sonrası Kasaba yakılır yıkılır. En çok acıyı kadınlar çeker. Amerikalı Gazeteci Ellison, yangın sonrası Turgutlu’ya geldiğinde dehşetle irkilir. Grace Mary Ellison Kasabalı kadınların halini şöyle aktarır:
"Kasaba’nın kadınlarını harabeleri içindeki kavuklarda oturmuş, ellerine yiyecek olarak geçirebildiklerini pişirirken gördüm. Suları akıtılmış çeşme yalaklarının içinde, saman ve kilimlerini koyarak gecelerini geçiren kadınlar vardı. Yalakların üstü de yine saman ve kilimle örtülmüştü. Çok ince elbiseleriyle kadınları bu çatı koruyordu soğuktan. Soğuktan kaç çocuğun öldüğünü soramıyordum. Nasıl oluyor da bu kadınlar gözyaşlarını silip çocuklarının ağlayışlarını susturuyor ve kendilerini erkeklerine verebiliyordu? Onlarınki, bir ideal uğruna Ana Vatanlarının ve Kasaba’nın bağımsızlığı ve özgürlüğü adına gönüllü bir fedakârlıktı"3
Kasabalı kadınların bu acılarını, sefilliğini görmüş olan Yakup Kadri’de Yaban isimli eserinde onlara şöyle seslenir:
“Hanginiz daha az sefil idi? Hanginiz daha merhamete layıktı? Bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa o da, sizin gözleriniz benim gözlerime değdikçe, başımın önüme eğilmesi ve yüzümün kızarmış olmasıdır. (...)
Ey, evladının mezar taşından başına yastık yapan ana; ey, geceleri, köpeklerle beraber uluyan aç çocuk; ey, bekâreti iğrenç bir yara halinde kanayan genç kız, Allah cümlenizi bizim düştüğümüz dertten masun eylesin.” 4
Yangın sonrası, Turgutlu’da incelemelerde bulunan yerli ve yabancı basın mensupları Kasaba’dan ayrılmak üzeredirler. Belediye reisinin eşi kendilerini şu sözlerle uğurlar: “Muhterem efendiler, medeni insanlarsınız. İyi dost kötü günlerde belli olur. Şu felaketi gördünüz.
Bizi bu ziyaretinizle memnun ettiniz. Halk sizi görünce memnun oldu. Türkleri yakından gördünüz. Hakkı dile getiren yayınlarınızı bekliyoruz. Size halkım adına teşekkür ederim.”5
Ali Şentürk -
Cep: 0537 714 25 35
Yorumlar
Kalan Karakter: