“Kasaba” (Anılar, Fotoğraflar, Belgeler) - Ali ŞENTÜRK
Turgutlu'da depremler, kıtlıklar ve seller - Sayı:22
TARİH içinde Kasaba, yalnızca eşkıyalar, zaptiyeler ve düzen bozucuları tarafından talan edilmez. Bazen tabiat ananın korkutan yüzü de bu kenti ya da onun çevresini harap eder. Lydia döneminde, Kral Atys zamanında bölgede kıyıcı bir kıtlık baş gösterir. 18 yıl süren bu kıtlık nedeniyle halkın bir kısmı bölgeden ayrılmak zorunda kalır. Heredot bu olayı şöyle anlatır:
“Manes oğlu Atys zamanında kıyıcı bir kıtlık sarmıştı bütün Lydia’yı. Bir süre dişlerini sıktılar. Sonra kıtlık sürüp gittiği için çareler aradılar. Kötülük azalacağı yerde kırımını büsbütün artırınca kral, Lydia’lıları ikiye ayırdı. Ülkeden çıkmak üzere ayrılacak olanların başına oğlu Tyrsenos’u veriyordu. Onlar İzmir’e indiler.” 1
İ.S. 2’ici yüzyılda, Troketta kasabasının da içinde bulunduğu bölgede veba salgını olduğu bu nedenle bazı kentlerin ya da halkının şifalı suları ile ünlü Ahmetbeyli’de bulunan Asklepios’a gittikleri görülmektedir.2
Tarih boyunca ve yakın tarihlere kadar insan sağlığının en önemli konusunu bulaşıcı hastalıklar teşkil eder.18 ve 19. asırlarda veba, kolera, tifüs gibi hastalıklar Anadolu’nun çeşitli bölgelerini kasıp kavurmuş, yüzlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.
Bulaşıcı hastalıklardan birisi olan Kolera salgınının zaman zaman Kasaba’yı tedirgin ettiği görülür. İzmir'de bilinen ilk kolera salgını 1831 yılına ait olanıdır. 1865 kolerası ise oldukça ağır geçer. Yaklaşık 3 ay süren salgında 3500 kişi hastalığa yakalanır, 1950 kişi ölür. 1893 yılının baharında İzmir’de yine kolera salgını başlar Bunun üzerine Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit, Polonya kökenli sıhhiye müfettişi (1893’te paşa olur) Charles Bonkowski’yi İzmir’e gönderir. İzmir’de gerekli tedbirleri almak üzere çalışmalarda bulunan Charles Bonkowski kötü bir haberle karşılaşır.“Turgutlu’da kolera salgını görülmüştür.” Haberi alan Paşa, 18 Ağustos 1893 tarihinde bizzat Turgutlu’ya gelir. Kolera hastalığı İzmir’den Turgutlu’daki evine dönen bir Yahudi’de görülmüştür. Kasaba’nın çarşıları, sokakları ve hanları elden geçirilir. Hastalık salgın hale gelmeden önlenir.3
Turgutlu halkı yıllarca sıtma belasından da çok çekmiştir. Özellikle Millî Mücadele dönemi ve takip eden yıllarda sıtma hastalığı Kasaba halkına zor günler yaşatır. Gazetelere yansıyan sıtma haberlerinden birisi 1931 yılana ait olanıdır. Bu tarihte özellikle evlerden akan pis suların sokaklarda su birikintileri meydana getirmesi sıtma mikrobunun yayılmasına zemin hazırlar. Hastalığın belirli boyutlara ulaşması söz konusu olunca belediye gerekli tedbirleri alır. Her evde bir kör kuyu açtırarak suların buralara akıtılmasını sağlar.4
Turgutlu’nun içinde yer aldığı bu bölge belli başlı deprem kuşakları üzerindedir. Tarih boyunca da başta Manisa olmak üzere Alaşehir, Salihli, Turgutlu, Akhisar, Soma ve Kırkağaç yöreleri sık sık depremlerle sarsılmıştır.
Türklerin Anadolu’yu tanımalarından çok önceki yüzyıllarda Batı Anadolu ve olası ki Turgutlu çevresi doğal afetlerden oldukça etkilenmiş, bölge birinci yüzyıldan itibaren debremler ve sel felaketleri nedeniyle harap olmuştur. Roma İmparatoru August zamanında (M.Ö 44 – M.S 17) Tiberus döneminde (M.S 14 – 34) meydana gelen depremlerden sonra 238, 244, 262 ve 747 yıllarındaki depremlerde bölgede altı yüz şehir yerle bir olmuş bölgenin görkemli görüntüsü alt üst olmuştur.1 Milattan sonra 17 yılında Kasaba’nın da içinde bulunduğu bu bölgede bir deprem olur. Tacitus’a göre; deprem gece olmuştur. Ön-Asya’daki 12 önemli şehir yıkılmış, açıklığa çıkarak kaçmaya çalışanlar derin yarıklar tarafından yutulmuştur. Felaket en çok Sart’ı etkiler. Turgutlu’nun yakın kentleri olan; Manisa (Magnesia), Temnus (Menemen, civarı), Alaşehir (Philadelphia), Mostene, Hyrcania, Hierocaesarea, Tmolus (Boz Dağlar) bu depremden etkilenir. Strabon; Magnesia’daki (Manisa) Sardeis’teki (Salihli) ve diğer önemli şehirlerdeki yıkımlardan bahseder. Pliny, sadece bir gecede on iki Asya şehrinin harap olmasından dolayı Tiberius’un imparatorluğu zamanında, insanlığın hatırasındaki en büyük depremin bu deprem olduğunu söyler.2
1500’lü yılların ortalarına doğru Turgutlu Ovası ve onun alanı içinde birçok olumsuz tabiat olaylarının yaşandığını nakledenler tarafından Manisa’nın 1 Numaralı Şer’iyye Sicili’nden öğreniyoruz:
“Sene 951. (1544) Cemaziyü’l - evvel’inin beşinci gün şiddetli bad ve kasırgalar peyda olup akabince rüzgârla bir mertebe dolu ve yağmur yağdı ki yüzyıldan beri kimesneler görmemiştir. Mesela rüzgârdan kerkesler yere urup ve nice tuyür doludan ve rüzgârdan helak oldu. Bağlar ve bostanlar hod doludan kat’iyyen meyva vermediler.”3
“Sene 952 (1545). Şevvalinin on ikinci gecesi sabahtan yarındası kuşluğa değin kar yağdı. (...) Gedüz dahi buz olup üstünden katarlarla deve geçüp batmadı. Bu kar erimeden mah-ı mezkûrun 13 gün yine yağdı. (...)Tarlalarda mahsul donup gök don kesdi. Ve İncir ve nar ve turunç ve zeytin ağacı kurudu. Mevaşi ve Hayvanat ve tuyür kesretle kırıldı” 3
1555 yılında Manisa ve Turgutlu’da (hatta bütün ülkede) büyük kıtlık baş gösterir. Buğday fiyatları görülmemiş ölçüde artar. Gediz ovasını çekirge sürüleri basar. Ovada yeşil olarak ne varsa yok olur. Manisa kadısına gönderilen bir hükümde, Manisa şehrinin ihtiyacı karşılanmadan başka yerlere hububat satılmaması emredilir.3, 4
(Devam edecek)
Yorumlar
Kalan Karakter: