Turdaklılar Mahmutdağı'nda
GEÇEN Pazar , Turdak grubuyla yeni bir parkurdayız. Kemalpaşa Bayramlı köyünden Mahmutdağı zirvesi yapıp Yukarıkızılca köyüne ineceğiz.
Oldukça güzel, güneşli bir gün. 07.00 sabah çıkış saatinde hiç şaşma yok. Kemalpşa Armutlu kasabasından Bayramlı köyüne varıyoruz. Bayramlı; Mahmutdağının güney doğusunda 90-100 evlik, 600 m. rakımlı küçük bir orman arası köyü. Varılan, geçilen her köye bir çay parası olsun bırakmak Turdak grubunda gelenekselleşmiş. Kahvede çaylarla birlikte kahvaltımızı yapıyoruz. Halkın kökeni; Bir zamanlar buralara yerleştirilen Pomak’lardan oluşuyor. Orman kesim işçiliği, meyvecilik ve hayvancılıkla geçim sağlıyorlar.
Saat 08.20. Mahmut dağına bu kez değişik bir parkurdan çıkacağımız bilgisi veriliyor. Mahmutdağı hemen önümüzde gibi görünüyor. Orman yolundan yandan yandan acelesiz tırmanıyoruz. Mahmut Dağından beri eriyip akan kar suları dereleri coşturmuş, deli deli akıyorlar. Artçı ile sürekli telsiz haberleşmesi sağlanıp geride kalanlar bekleniyor. Sırta çıktık. Uzaktan gördüğümüz Res’lerin yanındayız. İki yıl önce buradan geçtiğimizde yoktu. Şimdi saydık 10’dan fazla “Res” kurulmuş. Dağcı gruplarının ve Mahmutdede ziyaretine gidenlerin kullandığı patikadayız. İleride kayalıklar var ama azimliyiz, İki gruba ayrılmak zorunda kalıyoruz. Kayalık çok dik ve tehlikeli. Grubun zayıf olanı etekten dolaşıp Yellice sırtına varacak. Korkarak, kayalara yapışarak, kimi yerde tehlikeler atlatarak 1320 metre rakımlı zirveye vardık. Her yer ayak altında. Görünüm müthiş; çıkışta zorlananlar bile mutlu. Bol bol resimler çekip az ileride orman yangın gözetleme kulesinin bulunduğu tepeye doğru inişe geçiyoruz. Kimse burayı terk etmek istemiyor. Nerdeyse küçük taşların, otların bile resimleri çekiliyor. Konaklayıp her geldiğimizde ateş yaktığımız “Yellice” sırtında kimi yerde kayarak, düşerek iniyoruz. Dağın eteğinden gidenler çoktan inip ateşi yakmışlar bile. Hava güneşli pırıl pırıl. Her geldiğimizde burada gördüğümüz kar kümeleri bu yıl yok. Kayalar, taşlar, kalın gövdeli çam ve meşe ağaçları havanın neminden yoğun bir şekilde yosun bağlamış. Çamların iğne yaprakları ile gövdelerdeki yosun bir renk cümbüşü oluşturuyor. Kafasını yere eğmiş beyaz kardelenler; sarılı, beyazlı çiğdem çiçekleri; kırmızı, beyaz, mor laleler hoş görüntüleriyle sanki bize görsel bir şölen sunuyorlar. Yükseldikçe ufkumuz genişliyor. Kimi arkadaşlar bu görüntüyü “Sadece uçaktan bakanların görebileceği manzara” şeklinde değerlendiriyor. Öbür grup bir çeşme başında mola vermiş bizi bekliyor. Yellice sırtı; gerçekten de “yellice”; Sanki çevrenin tüm rüzgarı buradan dağılıyor. Terliyiz, neredeyse koşarak inip arkadaşlara yetişiyoruz.
Dönüşe geçiyoruz. İniş, tırmanıştan daha zor. Kayanlar, düşenler oluyor. Kızılca köyünü hedef seçiyoruz. Kimi zaman uçurumların başından dönüp daha az tehlikeli geçitler deneyerek iniyoruz.. Ama grup oldukça keyifli..
Akkaya’daki Kestane Çeşmesi’ne indik. Çeşme bu kez akmıyor. Artık çok az bir yolumuz kaldı. Koca bir kanyondan geçerek Yukarıkızılca köyü üstündeki Haydaroluk mevkisine varıyoruz. Arabamız bizi orada bekliyor. Otuz dakika sonra Turgutlu’dayız. Gelecek pazara Sancaklıkayadibi köyünden Spil dağına çıkış yapmak üzere sözleşip ayrılıyoruz. HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: