Turdaklılar, Hindistan; Jaipur ve Yenidelhi’de
(Devamla) İkindi, saatlerinde “Tata” marka halk otobüsüyle Hindistan’da göreceğimiz üçüncü kent Jaipur’a hareket ettik. Otobüs deyince Türkiye’deki otobüsler aklımıza gelmesi. “Demir Yığını” sağda çiftli –kirli- koltuklar, bir karış üstü kapatılmış yatak yerleri, solda iki kat yatma için ayrılmış kabinler ve tıklım tıklım doluyuz. Türkiye’de olsa bunları ancak hurdalıkta görebilirsiniz. Korna çala çala pek de hızlı olmayan biçim 240 km’lik yolu 7 saatte alabildik. Geçtiğimiz yerler dümdüz ve ekilip biçilen ova. Jaipur’a vardığımızda akşam olmuş karanlık çökmüştü. Çevremiz bir anda “Tuktuk’ çularca kuşatıldı. Birkaç cadde, sokak dolaştırıldıktan sonra bulduğumuz Gouste House yerleştik. Gece çıkıp Jaipur’la caddelerinde gezindik. İşletmeden aldığımız sıcak su ile hazırladığımız “Hazır Çorba” ile kahvaltımızdan sonra şehri dolaşmaya çıktık. Burada iki gün kalacağız. Jaipur; Raca, Mihrace ülkesi demekmiş. Aynı zamanda Hindistan’ın Racestan eyaletinin de başkentiymiş. Aynı zamanda “Pembe Şehir” olarak da anılmaktaymış. Diğer bir bilgi de Babür devletini hüküm sürdüğü “Altın üçgen” olarak tanımlanan Agra-Jaipur-Yenidelhi bölgesinin önemli bir tarih kokan bir kenti özelliğinde. Önce Kente 16 km uzaktaki “Amber Sarayı (Kalesi ), Kanak Vrindavan Mahal (Bahçeler/Park) , Jal Mahal (Göldeki saray), Royal Gaitor Tumbas , Nahargarh fort” gezmek için Tuktuk la yola çıktık. Amber Sarayı/ Kalesi bir tepe üzerine kurulmuş , uzun süren Mihracelerin yaşadığı bir Kale-Saray. Kiremit rengi, Pembe ye yakın taşlarla yapışmış çok görkemli bir saray. Saraya çıkış yolunda gölgeye oturmuş iki gençle karşılaşıyoruz. 23-24 yaşlarında kendi başlarına geziye çıkmışlar. İkisi de burada tanışmışlar. Böylece (5) Türkiyeli olduk. Amber Sarayını köşe bucak dolaştık. İnip Fil Çiftliğine, oradan Maymun tapınağı (Monkey Temple)na çıkıyoruz. Tapınağın ayrı bir biriminde “Hint Fakirleri” kalıyorlardı. Ziyaretçilerin yardımlarıyla yaşadıklarını öğreniyoruz. Hemen yakında dünyaca ünlü “Chand Baori” kuyusuna gidiyoruz. Burası Hindistan’da gezilebilecek en ilginç yerlerden biri. Birbirine simetrik farklı kademeye sahip, 3.500 basamaktan oluşan kuyunun derinliği ise 30 metre, yaklaşık 10 katlı bir bina yüksekliğinde bir kuyu. Gün bitmek üzere; Tuktukla Nagargah turu yapıyoruz. Nagargah 1734 yılında Babürler tarafından yapılmış yüksek bir tepenin üzerinde kurulmuş pembe bir yapı. ”Kaplan Yuvası” anlamındaymış. Aşağı inip “Jal Mahal” e gideceğiz. Gölün ortasında bir saray. Ancak gölün kıyısı pikniğe, hava almaya gelen çoğu yerel giysiler giyinmiş insanlarla ve satıcılarla dolu. Onlarla resim çektirmek, sohbet etmek göl sarayına gitmekten daha ilgi çekici geldi. Akşamda oldu. Yanımızdan ayrılmayan genç Türklerle kente dönüyoruz. Soğuk bir şeyler içip. Ayrılıyoruz. Jaipur da ikinci gün; Çok sıcak. Bu gün ,Gençlerle buluştuk. “Hawal Mahal, Jantar Mantar” ı ve Daracık sokaklarda “Old City/Eski Kent” gezeceğiz. Hawal Mahal diğer yapılar gibi Kiremit rengine yakın pembe taşlarla yapılmış yüzlerce ilginç penceresi olan bir yapı rüzgarların sarayı demekmiş. 1799 yılında Mihrace Sawai Pratap Singh için inşa edilmiş. 953 kemerli penceresi, Rajput Hanedanına özgü mimari sitili ile göz kamaştırıcı. Rengarenk pencerelerden harem kadınlarının sokağı izlemeleri için özel tasarlanmış. Ön cephesi “Vishnu tanrısının tacı formunu taşıyormuş. Girip, bir saate yakın gezdikten sonra hemen karşısında dönemin astronomi merkezi. Saati tam vaktinde ölçebilen düzenekler, yıldızların konumlarını gösteren şemalar, enlem ve boylamları belirleyen aletler, yıldızlarla ilgili burç analizleri, gök cisimlerinin uzaklıklarını belirlemeye yarayan aletlern sergilendiği “Jantar Mantar” ı geziyoruz. İlginç bir yer. Gün bitiyor akşama Yenidelhi’ye yolcuyuz. Araçların arkalarında “Horn Plase” yazıları okuyarak ve bütün yol boyunca havalı korna seslerini dinlemekten uykusuz kalarak çok erken saatlerde Yeni Delhi’ye varıyoruz. Yine çevremiz Tuktukçularla sarıldı. Tuktukçumuz “Lal Muhammet” bize eski kent içinde bir Hostel buldu. Yerleştik Delhi’de ilk gittiğimiz yer; Babürlerden kama “Jama Mescid /Cuma Camisi” Kocaman bir avlu çevresine yapılmış yine kiremit renkli taşlarla yapılmış bir Cami. Kapalı alanı yok. İç duvarlar, tavan süslenmiş. Ziyaretçisi çok. İki katlı bir yapı. Cam ide bir saatten fazla zaman geçirdikten sonra çok yakın bir yerdeki “Red Fort / Kızıl Kale / Lal Quila” ye gittik. Bu yapı da 5. Babür Şahı Cihan Şah tarafından büyük bir ırmağın kenarına yaptırılmış. Amber kalesi gibi hem Kale hem Saray olarak kullanılmış Kale surları Su hendeği ile çevrelenmiş. Kale içindeki Labirent gibi iç içe geçen odalar, ince mermer işçilikli görkemli taht ve ilginç bahçesi dikkatimizi çekti. 1947 yılında Gandi tarafından Hindistan’ın bağımsızlık duyurusunun da buradan yapıldığını öğreniyoruz. Levent Uslu öğretmenin dediği gibi “Bir kenti tanımanın yolu; Kentin sokaklarında kaybolmaktan geçer.” Sözünü yerine getirip Kale çıkışından sonra dar sokaklara dalıyoruz. . Önceden araştırmalarımızda “Yeryüzünde bir cennet varsa orası kesinlikle Yeni Delhi değildir. sokakları pislik ve sefalet kokar.” Okumuştum. Sokaklarda bu sefaleti gerçekten gördük. Açıkta hazırlanıp satılan yiyecek maddeleri karasineklerin istilası altındaydı. Sokaklarda başıboş gezip çöplüklerden beslenen İnekler, sokakların gerçek sahipleri gibiydiler. İhtiyaç gidermek girdiğimiz bir Cami tuvaletinde hiç kapı olmadığını hayretle gözlemledik. Ancak bu pislik ve sefalete karşın kadınların temiz çok renkli giysileri göz alıcıydı. Cami ve Hindu tapınaklarının yan yana oluşları hoş görü ve kabullenme ortamının var olduğu kanısın vardık. Kurucu; Gandi’ye ait heykeller, yapılar oldukça çoktu. Dönüş saatimize yakın hiçbir yerde korkudan çok bir şey yememişti. Müslüman kebapçıdan yediğimiz yemekle perhizi bozduk .Kebap da bizi bozdu. Uçağımız ertesi gün erken saatlerde kalkacak. Akşamdan Havaalanına varıp orada dinlendik.14 temmuz günü; Delhi’den Abudabiye, Abudabi’den İstanbul, Atatürk Havalimanına ulaşarak gezimizi bitirdik.HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: