Turdakla Bir Günde Üç Mevsim- Dağmarmara Çoban Dede
TURDAK Kulübü yöneticilerinden Perihan Hasergin; Kulübün bu haftaki etkinliğini Gazetemize anlattı “Birlikte Etkinliklerine katıldığım Turdak sporcularının Pazar günü toplanma yerimize vardığımda çok şaşırdım. Ne zamandır yürüyüşe katılmak isteyen arkadaşım hazır bekliyordu. Nasıl sevindim anlatamam. Uzun süredir gelemeyen bir çok arkadaşımızla sevgiyle selamlaştık. Bu hafta iki araçla yola çıktık.
Hedef; Dağmarmara Çoban Dede idi. Kıvrıla kıvrıla giden dağ yolunda aracımız hızla ilerliyordu. Güney Köy'de çay ve süt molası verdik. Cıvıl cıvıl sohbet, gülen yüzler, dostluk, sevgi her şey vardı köy kahvesinde. Tekrar aracımıza binip yola devam ediyoruz. Çocukluğumun geçtiği Dağmarmara köylerine doğru yol alıyoruz. Dağın kıyısından geçen yolun bir yanı uçurum. Aşağılarda şırıldayan bir dere var kesin. Dağların yamaçları çam ağaçlarıyla kaplı.
Aracımız inişe geçti, yol kenarında küçük bahçeler başladı. Bir çeşmenin kıyısında araçtan indik. Arkadaşlar "Bu çeşmeden su içenler gençleşiyormuş" dediler. Cihan Çeşmesiymiş adı. Sular dolduruldu, sırt çantalarımızı yüklendik. Yan taraftan dere kenarına indik. Tek sıra yardımlaşarak çağış çağıl akan dereden karşıya geçtik. Tarla kıyısından Gücükburun'a tırmandık. Her yer daha yapraklarını bile çıkaramamış Meşeliklerle kaplıydı.Her yerde gördüğümüz bu kış yağan yoğun kardan kırılıp devrilen çam ağaçları burada da yoktu. Yerlerde sahlep orkideleri çiçek açmıştı. Bazen meşeliklerden bazen çam ağaçlarının altından zorlu bir tırmanış yaptık. Küçük bir düzlükte grup fotoğrafı çekildik,sabah sporumuzu yaptık. Güneş hem içimizi hem dışımızı ısıtıyordu. Keyifle yola devam ettik. Belki güneş görmeyen yerlerde kar vardır diyorduk ama önümüzdeki meşelikte yerler karla kaplıydı. Manzara çok güzeldi. Ben görmek istemediğim biriyle karşılaşmış gibi hoşnutsuzdum. Nisan ayının on ikisiydi ve kış ortasında gibiydik.
Bembeyaz karda bata çıka ilerledik. Çam ağaçlarının altında iyice yığılmıştı. Batonum nerdeyse yirmi santim kadar kara batıyordu. Yolda güneşle eriyen karlar yüzünden yumuşak çamur olmuştu. Karşı dağların eteğinde Hacıisalar köyü ve benim köyüm Ören görünüyordu. Biz ise Kuşlar, Karaköy, Kabaçınar hizasında ilerliyorduk sanırım.
Ağaçların arasından çıkıp bir yol ayrımına geldik. Kuşlar Köyü kavşağıydı. Geniş toprak yol aşağıdan gelip dağa doğru devam ediyordu. Sağ tarafımızdaki düzlük Küçük Ovacık'tı ve sürülmüştü. Çevremiz yine bembeyaz karla kaplıydı. Yolu geçip devam ettik. Daha dar bir araç yoluydu ,çamurlu ve buzluydu. Bata çıka yürüyorduk.Ara sıra küçük dereciklerden atlıyor fotoğraflar çekiyorduk. Önümüze bir kömür ocağı çıktı. Sahipleri de başındaydı. Kolay gelsin deyip biraz sohbet ettik. Karaköy'denmişler. Ocak hafif hafif tütüyor. Neredeyse
sönmek üzereymiş. İlerde ilk sırası kalın meşe odunlarıyla döşenmiş yeni bir ocak hazırlanıyor.
Yanlarından geçiyoruz. Yolumuz devam ediyor. Çam ağaçlarının altından, karların içinden ilerliyoruz. Yemek molası yerimiz Kuzu Çeşmesi. Sucuk pişireceğimiz için kontrollü bir ateş yakıldı. Tutuşuncaya kadar sofralarımızı kurduk. Yer çok uygun olmadığı için dağınıktık. Büyük bir Turdak sofrası oluşturamamıştık ama karşılıklı ikramlarla telafi ettik. İyice dinlendik ve doyduk. Ateşimizi kar ve suyla söndürdük, çöplerimizi topladık. Çoban Dedeye çıkamadık çünkü dönüş zamanı gelmişti. Meşeliklerin arasındaki yoldan inişe geçtik ve yine Küçük Ovacık'a geldik. Bu kez Kuşlar yolundan hızlı bir iniş başladı. Geniş yolda şarkılar söyleyerek sohbet ederek yürüdük. Çevredeki bahçeler, hayvan damları köye yaklaştığımızın habercisiydi.
Köyün su deposunun yanında bir toplu fotoğraf daha çekiliyoruz. Sert bir yokuşu dikkatle iniyoruz. Köyün içine giriyoruz. Taş döşeli yollardan taş evlerin arasından geçiyoruz. Köyün kadınları bize selam veriyor, güler yüzle karşılık veriyoruz. Köy kahvesinde toplanıyoruz.
Burada küçük bir törenimiz var. Küçük dağcımız Efe Tercan'ın 7. yaş günü. Masalar sıralanmış, pastayı hazırlıyoruz. Sevgili Efe mumları " iyi ki doğdun Efe " sözleri arasında üflüyor. Dağıtılan pastalar yeniyor. Eve dönüş zamanı geldi. Araçlarımıza yerleşiyoruz. Yorgun ama mutlu bir yolculuk başlıyor. Dağ yolunun dönüşü hep iniş aşağı oluyor. Aşağı Bozkır Köyünden geçerken köy kahvesinin önündeki sarmaşık otu demetleri satın alınıyor. İsteyenler paylaşıyorlar. Bir demet de benim payıma düşüyor. Bir kez daha Ege Köylüsü olduğum için mutlu oluyorum.
Gelecek Pazar Selçuk, Belevi köyünden Şirince Köyüne yürümek için sözleşlip ayrılıyoruz.”HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: