Turdak ; Yoğun Yağmur, Rüzgarda Yine Doğa Yürüyüşündeydi.
Turdak Dağcıları olumsuz hava koşulunda Turgutlu Güney köyünden Yunusdere köyüne yürüdü.
Etkinlikle ilgili izlenimleri Kulüp yöneticilerinden Perihan Hasergin’den dinledik
Turdak, Turgutlu Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübümüz bu pazar Bozdağlar’ın uzantısı Çatma dağında idi. Geçen hafta küçük bir kaza atlatan başkanımız bu hafta aramızda değildi. Bu yüzden üzgündük. Pazar sabahı hava yağışlı olmasına rağmen otuz kişilik bir ekiple yolculuk başladı. Çıkrıkçı Köyünden yukarılara doğru aracımızın içinde tırmanırken yağmuru geride bırakmıştık.
Hava kapalı olsa da yağmur tek tük atıştırıyordu. Kurudere, İğneciler, Ayvacık, Kıran mahallelerini geçtik. Güneyköy Mahallesine gelince aracımızdan inip köy kahvesinde sütümüzü, çayımızı içtik. Kaloriferli köy kahvesi yan masadaki bilgisayarı ve yazıcısıyla bizi şaşırttı ve mutlu etti. Soba sigara içenler bölümüne atılmıştı .Güneyköy’den aracımızla ayrılıp bir süre daha yoldan devam ettik. Parkurun başladığı yeri saptayınca sırt çantalarımızı yüklenip yola indik. Hayvan çiftliğinin az ilerisinden karşıya geçip toprak yolda ilerledik. Araziler azalıp yerini meşeliklere bıraktı. Tepeye ulaştığımızda bir yanımızda yangın gözetleme binası, bir yanımızda yangın için su havuzu vardı. Yağmurla birlikte müthiş bir ayaz yüzümüze çarparken sıkıca giyinip yola devam ettik. Zaman zaman yoldan ayrılıp meşelikler arasındaki patikalardan yürüyorduk. Yere dökülen meşe yaprakları üzerinde yürümek halıda yürümek gibi keyifliydi. Bu arada yürüyüş ekibimizin çok düzenli olduğunu, rehberimizin ve artçımızın haberleşerek kopmayı önlediğini belirtmeden geçemeyeceğim. Çalılar ardımızdan gelene çarpmasın diye dikkat ederken zor dalları tutup yol veren arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.
Meşeliklerin arasında koca mezarlık çıktı karşımıza. Onun çevresindeki meşe ağaçları kesilip budanmadığı için dev gibi büyümüşlerdi. Bu ilginç mezarın çevresinde dolanıp yola devam ettik. Çevrede yerleşim yeri olmadığına göre buraları “Yurt” tutan Yörüklerden kalma olduğu anlaşılıyordu..
Meşeliklerin arasındaki yolda, az kuytu bir noktada meyve molası verdik. Sırt çantalarımızdaki ağırlıklardan az kurtulduk böylece. Karşılıklı ikramlarla epey atıştırdık. Yola devam etmemizden az sonra başlayan yağışla nerdeyse kıyamet koptu, yağmurluklar giyildi, üst üste bereler takılıp kapüşonlar geçirildi. Yağmur sanki damlalar halinde değil de buz iğnecikleri gibi düşüyor, yüzümüze, gözümüze çarparken az da olsa canımızı yakıyordu. Gözlüklerden görmek zorlaşsa da çıkarmayı düşünmemiştim yoksa bu damlacıklar gözümüze de girecekti.
Çatma Dağının Kayrak Köyü ile Güneyköy arasında kalan kısmının ilginç bir bitki örtüsü genelde meşelik. Bazı yerlerde çam ağaçlarına rastlanmıyor neredeyse. Aralarda, yerdeki kararmış kalıntılardan burada bir kömür ocağı yapıldığını anlıyoruz. Sürekli aralanıp kesilen meşelerden bu ocaklarda mangal kömürü elde ediliyor. Bu yüzden ağaç haline gelemeyen meşeler çalılıklar olarak yol boyunca uzanıyor.
İnişe başlayıp, yüzümüzü ip gibi inen yağmurdan korumaya çalışırken bitki örtüsü de değişiverdi. Yer yer iri gövdeli kestane ağaçlarıyla karşılaştık. Çamurlu patikalardan sonra çam ormanları da başladı. Yağmurda evine dönmeye çalışan Yunusdere Köyünün sığırları yan tarafımızdan salınarak geçtiler. Ürkmüş olan birkaçı da üst patikadan koşarak evlerinin yolunu tuttular. Aşağılarda köy evlerinin görünmesi parkuru tamamladığımızın müjdecisi gibiydi. Köy o kadar aşağılardaydı ki çam ağaçlarının altındaki dik patikadan hızlı bir iniş başladı. Sağ tarafımızda 500-600 metre ödede yine camisi ve dağınık evleriyle benim şirin köyüm Dağ Ören görünüyordu. Evlerinin önündeki balkondan bize merakla bakan genç bir çiftle hızlı bir sohbet geçti aramızda. Köyün içinden geçen ana yola ulaşınca aracımızı bekledik. Yağmurluklarımızı çıkarıp sırt çantalarımıza yerleştirdik. Dönüş yolculuğu yine yoğun yağmur altındaydı. Yağmuru camdan seyretmenin sıcak keyfini yaşıyorduk.
Bu gün aramıza katılan Elif kızımız bu etkinliği kendince özetledi “Soğuksa na’palım hava? Daha çok sarılırım sevdiklerime. Ihlamur kaynatırım, elma kabuğuyla, tarçınla. Soğuksa na’palım? Eldivenlerimi bulurum dolabın en arkalarından, gevrek alırım köşedeki fırından, camın buğusuna kalp çizerim... Soğuk diye bunalıma girmem, karlar ülkesindeki ‘ Olaf ‘ misali "yaz günü" şarkıları söylemem. Severim seni kış; Çileni çeker zevkini çıkarırım”
Haftaya Ahmetli Çıplak Değirmen parkurundayız. Görüşmek dileğiyle.”HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: