TURDAK, SPİLDEKİ TANTOLOS KALINTILARINA TIRMANDI
Celalettin ÖLGÜN -
Sabah erkenden toplanan Turdaklılar, Tantolos kalıntılarını özellikle de Poleps’in tahtının görebilme heyecanı içindeydiler. Sıcak bir ortamda başlayan yürüyüşün zorlu kısmı Turgutlu-Manisa yolu üzerindeki Akpınar mevkiinde dağcılarının yaptığı Dağcılar Çeşmesi’nde Manisa gurubuyla birleştikten sonra başladı. İki grubun karşılaşması ilginçti. Yıllardır birbirlerini görmeyen yakın dostlar gibi kucaklaştılar, şakalaştılar, hasret giderdiler. Bu grupla yılda birkaç kez birlikte etkinlik gerçekleştiriyoruz. Birbirimizi tanıyıp sevmemiz dağlar sayesinde oldu. Zirve45 gurubunun başkanı ve parkurun kılavuzu Fahrettin Gündüz’e herkesin baba demesi dikkatimizi çekiyor. Akpınar sosyal tesislerin aşağıda bırakarak patikadan yandan yandan ilerliyoruz. Sarıin yamacındaki kayalıklara yer yer ip kullanarak tırmanıyoruz. Manisa grubunun daha önceden belirlediği parkur oldukça zor. Zaman zaman Kılavuz Fahrettin baba bile şaşırıyor. Yamaç sonuna çıkmadan patikadan doğuya yöneliyoruz. TANTOLOS kalıntılarına ulaşma amacındayız. PELOPS TAHTI ve kale kalıntılarını göreceğiz. Aslında patika falan da yok. Kayalara yapışarak, sürünerek, korkarak ilerliyoruz. Patika kapanmış çalılar kollarımızı yırtıyor. Yüreğimiz ağzımızda. Birkaç gündür yağan yağmur kayaları ıslatmış, yosunlar büyümüş dolayısıyla kayganlaşmış. Dönsek olmayacak. İniş daha tehlikeli. Gurup ikiye ayrıldı. Çılgınlar Pelops’un tahtını görecekler. Düşme, kayma tehlikesiyle baş başayız, ama aldıran yok. Zorlukla Tantolos kalıntılarına ulaşıyoruz. Herkes bir “Oh!” çekiyor. Güzellikleri görünce ‘iyi ki de bu zorluğa katlanıp buraya gelmişiz’ diyoruz. Kalıntılar ilgimizi çekiyor. Tahtı, su sarnıcını bulduk. Kuzeyde, hemen dibimizde koca Gediz ovası sanki ilkbahar gelmiş gibi- ağaçlarda çiçekler olmasa da- yeşilliğe bürünmüş. İlk çağlarda adı HERMOS olan Gediz ırmağı Uşak’tan bu yana Kula, Sarıgöl, Alaşehir, Salihli’nin hatta Nif çayı ile Kemalpaşa’nın tüm evsel ve sanayi atık sularıyla yüklenmiş, simsiyah akıyor. Son dolumunu da Manisa kanalizasyondan alarak Menemen’e doğru akıp gidecek. Bu kalıntıların 1880 yılında İngiliz araştırmacı Carl Hunmann bulmuş ve tanıtmış. Aslında Poleps ve Tantolos’u günümüzden 1850 yıl önce Manisalı antik dönem yazarı Pausanıas anlatmış, tarihe not düşmüş. Doğusunda Bakacak Kalesi, arka sırtında muhteşem Spil’in kayalıkları ve Toprağın derinliklerinde kaybolan Tantalis kentini hayal ediyoruz. Dağcılarımız tahta oturmanın zevkini çıkarıyorlar. Muhteşem bir kaleyi yeniden keşfetmenin gururunu yaşıyorlar. Edindiğimiz efsanevi bilgilere göre Tantalos baş Tanrı Zeus'un oğluydu. Annesi güzeller güzeli Pluto'ydu. Pluto'nun babasının da Atlantis'in ilk kralı Atlas olduğu söylenmektedir. Tantalos'un egemenlik alanı Tantalis kenti, Manisa dolayları ve İda dağına kadar olan bölgeye kadar uzanıyordu. Antik kaynaklara göre Tantalos çok zengindi. Sarayı ise Spil ve Tantalis kentindeydi. Bir gece ansızın çok şiddetli depremle çatırdayan Spil dağı kendi içine çöktü. Tantalos ve kenti yarıklardan fışkıran sular sonucu yerde açılan büyük bir yarığın içinde halkı ile birlikte sulara gömüldü. Hemen yanımızdaki Yarıkkaya ve altımızdaki sıcak su kaynağı Akpınar bu depremin izi olabilir diye düşünüyoruz. Tantolos kalesi, Poleps’in tahtı, su sarnıçları gibi kalıntıları hayret ve dikkatle inceleyip fotoğraflar çekiyoruz.
Önümüzde yine zorlu bir tırmanış daha var. Yarıkkaya’nın üstünden güneye yöneliyoruz. İleride “Sarıahmetliyurdu” mevkisi var. Bir zamanlar Sarıahmetli yörüklerinin terk ettiği, geldiğimiz yere göre biraz daha düz, ormanlık bir alan burası. Buz gibi tertemiz suyu olan küçük bir çeşmenin başında geride kalanları beklemek için kısa bir mola daha veriyoruz. Adının Kokarca çeşmesi olduğunu öğreniyoruz. Manisa Zirve45 grubuyla burada vedalaşıyoruz. Fahrettin baba gideceğimiz yön ve yolu tarif edip ayrılıyor. Çam ve bodur pinar meşeliklerin arasından, patikadan tek sıra ilerliyoruz. Kimi arkadaşlar keyfinden bağırıyor. Onların sesleri kayalardan yansıyıp yine bize dönüyor. Bir sırt daha aşıp doğuya yönelip Sülüklügöl’e ulaşacağız. Sülüklügöl, küçük bir göl. Yazın sıcağında suyunun çoğu buharlaşmış küçük bir su birikintisi durumunu almış. Nisan ayında buradan geçtiğimizde göl taşmıştı ve çevresinden geçecek yeri zor bulmuştuk. Burada, yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri birbirimize ikram ederek, hep birlikte sofralar kurarak açlığımızı gideriyoruz. Manisa Zirve45 grubuyla burada ayrılıyoruz. Onlar Hamalınkırı’na inecekler. Biz doğuya yönelerek Sancaklıkayadibi Köyü’ne varacağız. Parkurumuzun sonu burası. Yokuş, tırmanış yok ama sert ve tehlikeli inişler var. Yine patikalardan ilerliyoruz. Kaya tırmanışında zorlananlar kolay yerlerde öne geçiyorlar. Kanyon gibi büyük bir dereye girdik. Sağımız solumuz uçurum. Yine iplerle iniyoruz, çıkıyoruz. Dereleri ve küçük tepeleri aşarak köye ulaşıyoruz. Kayadibi küçük bir köy. Köyün tüm halkı zeytin toplamak için arazilerine dağılmış. Kahve bile kapalı. Arabamızı bekler buluyoruz. Terden ıslanmış giysilerimizi değiştirip dönüşe geçiyoruz.
Turgutlu’ya geldiğimizde her zaman oılduğu gibi. Yeni
etkinliğimizi kararlaştırarak yani gelecek pazara Ahmetli, Gümbürdek,
Çıplakdeğirmen, Çakıcı Köprüsü, Alahıdır Köyü parkurunda buluşmak için
sözleşerek ayrılıyoruz. HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: