TURDAK’LA ÇEVREYİ FARKLI TANIMAK
Celalettin ÖLGÜN, TURDAK Başkanı
Turgutlu ilçemizde Dağcılık ve doğa sporları etkinliği yapan TURDAK kulübümüzün cesur, yürekli sporcularıyla, bu pazar sezonun dokuzuncu etkinliği olan Turgutlu, Gökgedik köyü- Kemalpaşa, Sarılar-Ovacık parkurundayız.
Bu pazar etkinlik takvimimize yeni kattığımız bir parkurda yürüyeceğiz, tırmanacağız, sert inişlerden ineceğiz. Turgutlu’ya 15 km. uzaklıktaki Gökgedik köyünden başlayacak etkinliğimiz. Gökgedik köyü, adından da anlaşılacağı gibi çevresi orman ve meyve bahçeleriyle çevrili hem de yüksekliğinden dolayı göklere daha yakın, dağın eteğine kurulmuş küçük, şirin bir Yörük köyü.
Her yıl buraya Hamzababa köyü yürüyüşünde uğrar, kısa bir mola da çay içeriz. Çalışkan, sıcak kanlı, konuksever bir halkı var. Bizi hep ilgiyle karşıladılar. Bu kez etkinliğimiz buradan başlayacak, fazla durucu değiliz. Saat 07.25. Bu saatte kahveler daha açılmadığı gibi ortalıkta dolaşan fazla insan da yok. Güneş, ufuktan daha yeni çıkmaya başladı. Caminin yanında gördüğümüz- yakaladığımız- yaşlı nineye Parkuru tarif edip başlangıç yerini öğrenip oraya yöneliyoruz. Bu kez orman yangın önleme yolarından yürüyeceğiz. Patika yok. Varsa da biz bilmiyoruz. Bu parkur ilk. Nereleri , neleri göreceğimizi biz de merak ediyoruz. Merak, insanları yeni buluşlara yöneltirmiş. Bizde bu çevreyi tanıyacağız.
Yola düştük. Kurban Bayramı dolayısıyla bu pazarı etkinlik programında boş bırakmış, üç beş kişiyle kendi aramızda özel etkinlik düzenleriz diye düşünmüştük. İnternette “Parkur sert ve uzun, kendine güvenenler” duyurusu yapılmasına karşın yine kalabalığız. ‘Bu yokuşlu, inişli parkuru yürüyebilecek kimseler gelmiştir’ diye düşünüyor hedefe çabuk varacağımızı var sayıyoruz.
Yumurtataş, Kanlıtarla sırtlarını bir solukta aştık. Hamzababa köyüne inen Tekke deresi ne koşut ilerliyoruz. Buradan güneye yönelerek Çukurcak deresinin aşağısı uçurum olan doğu yamacındaki orman yolundan sık sık molalar vererek ilerliyoruz. Her ne kadar ‘kendine güvenen, etkin dağcılar gelsin denmesine karşın yine de aramızda düşük yetkinlikte olanlar da var. Hızımız yarışta olmasak da zaman zaman düşüyor.Nitekim Katılımcılardan Ateş bey fazla gidemeyeceğini söyleyerek geri dönüyor. Sağ yanımız içinden akan suyun sesini duyduğumuz uçurumlu dere; derenin yamaçları meşe ağaçlarıyla kaplı olsa genelde Pinar, Çitlenbik, Davulga, sakız, böğürtlen, kuşburnu ve adlarını bilmediğimiz bodur ağaçlarla kaplı. Sonbaharı burada daha iyi gözlemlemek daha olası. Yapraklar kimi yerde yeşilden sarı, kahverengi renklerini almış. Ahlat, Alıç, Kırmızıçalı gibi ağaçlar tümden yapraklarını dökmüş, sanki birer kuru ağaç olmuşlar. Kimi açık yerleri Karağın gibi yüksek boylu otlar kaplamış. Onlarda da kızıla çalan renkler oluşmaya başlamış. Yol kenarında yeni büyümeye başlamış Kuzukulakları kimi arkadaşların ilgisini çekiyor, toplayıp yemekle meşguller. ‘Yağan yağmur yıkamıştır’ diye kimse yıkamayı aklına getirmiyor. İleride, sol yanda tarlalar var. Burasının Çukurcak yaylası olduğunu anlıyoruz. Yol doğuya yöneldi ve sırt çıkıyoruz. Sırta çıktığımızda doğuda Kayrak köyünün arazileri göründü. Burasının adı Yorganlı gediği. Önceki yıllarda; her yıl bir kez geldiğimiz Manisa, Turgutlu - İzmir, Bayındır ilçelerini ayıran Sınırkavağı çok uzakta değil. Ama biz o yöne gitmiyoruz. Sırttan sırta giden yoldan güneye doğru gidiyoruz. Sonra batıya yönelip Çukurcak deresinin başlangıç yerlerini etekten geçiyoruz. Önümüzde bir tek Akçaoluk sırtı var. Onu da aştık mı, artık Ovacık köyüne değin tümden sert iniş. Sağ yanımız, kuzey yönünde her yerden görünen Karlık dağının tepeleri. 960 rakımlı Ericek tepe ve daha kuzeyde en yüksek yeri 1160 metre rakımlı Sarıkaya tepesi. Sol yanda, güneyde Gelinmezarı tepesi tüm azametleriyle görünmekte. Sekiz arkadaşımız bu tepeye çıkıp oradan inmeye karar vererek ayrıldılar. Sırta vardık; Burası Akçaoluk; Çok eski bir çeşme var. Çeşme, su varsa molada var. Buradan sonra tümden inişe geçeceğiz. Sularımızı yeniliyoruz. Telefonlara kaydedilmiş müzikle oynamaz, kısacık da olsa eğlenmezsek olmaz. Batıda, çok aşağılarda Ovacık köyü tüm güzelliğiyle görünüyor. Arada bir görünen insanlar, hayvanlar karınca gibi, ufacık. Oyun, eğlence de olsa molayı kısa tutuyoruz. Hedefe belirlenen zamanda varmalıyız. İnişe geçiyoruz. Kalkamaçtaşı mevkisindeyiz. Yol güneyden yavaş yavaş alçalarak köye iniyor, uzun. Ama kestirmeden bir patika olmalı. Hem yürüyor hem de patikanın başlangıç yerini arıyoruz. Bulduk. Kimi arkadaşlar uzun ve tehlikesiz yoldan gitmek istiyor. Kimisi ki her yerde en zor, en tehlikeli, en sert yerleri deneyen çılgınlar patikaya yöneldi bile. Kurtuluş savaşında yunan askerleriyle girdiği çatışmada şehit olan Eskinin Mezarına birer fatiha okuyup devam ediyoruz. Ovacık piknik alanında buluşup bir şeyler atıştırıp açlığımızı körleyeceğiz. Bizi götürecek Dolmuş gelmiş, Şoför Hüseyin Zengin bizi bekliyor buluyoruz.
Saat 12.30. Ovacık Piknik alanında onbir kişinin ancak kucaklayabildiği, koruma altına alınmış ulu kestane ağaçlarının altında yemeklerimizi birleştirdiğimiz masalarda getirdiklerimizi paylaşarak yedikten sonra Kahveye uğruyoruz. Bir yorgunluk çayı iyi gelir. Hem de bir çay parası dahi olsa köyde bırakmak görevimiz. Çaylar içildikten sonra dönüş için arabamıza biniyoruz. Turgutlu’ya geldik. Gelecek hafta Spildağı; Tantolos, kokarca, Sülüklügöl, Kayadibi parkurunda buluşmak üzere vedalaşıp ayrılıyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: