Turdak dağcıları Bozdağ’da
kayboldu
TURGUTLU ilçemizin tek Dağcılık ve Doğa Sporları yapan kulübü, TURDAK dağcıları pazar günü ilk denedikleri Salihli Bozdağ, Gölcük köyünden Sart arasındaki parkurda yoğun siste kayboldular
TURDAK grubuyla yine yollardayız. Salihli’den Bozdağ kasabasına, oradan Gölcük köyüne gidiyoruz. Salihli, Allahdiyen köyünden itibaren yoğun sis var, görüş mesafesi yer yer 10 metreye düşüyor. Bozdağ kasabasını geçip Gölcük’e vardık. Hava soğuk ve sis burada daha yoğun, çevremizde hiçbir yeri net olarak göremiyoruz.Yürüyüş parkurunun Google eart’tan çıktısı Başkan Celalettin Hocanın elinde; parkurun başlangıcı olan orman yangın şeridi başlangıcını arıyor. Köyün batısındaki yoldan kuzeye doğru yürüyüş başlatıldı, gözümüz hep yangın şeridinde; Bir yol bulduk tırmanış başladı. Zorlanarak da olsa tepeye çıktık. Burada bir yangın şeridi var ama bizi Şirinyer köyüne götürecek yangın şeridi mi değimli? Bilmiyoruz. İki yanı da meşe, çam ağaçlarıyla kaplı şeritten bir saate yakın yürüdük.Tepelere çıktıkça sis daha da yoğunlaştı. Bir boşlukta kahvaltı yapıp yeniden ırmak gibi akan bir derenin kenarındaki yoldan ‘gitmemiz gereken yol budur’ diyerek yürüyüşe başladık.Dere, hemen sağ yanımızda azgın azgın akıyor, yer yer şelaleler oluşturuyordu. Bir anda yol bitti, şaşırıp kaldık. Kimi arkadaşlar derenin en dar yerine büyük kayalar yuvarlayarak atlayıp geçti. Birkaç tanesi atlayamayıp dereye düşüp ıslandı. Dereyi geçenler karşıdan gitmeye karar verdiler. Yolun devamı vardır düşüncesiyle bizim grup kayalıklara tırmandık. Yol değil patika bile yoktu. Kayalık, kayaların arasından keçilerin bile zorlukla geçebileceği aralıklar bularak kan ter içinde ilerlemeye çalışıyorduk. Sisten nerede olduğumuzu, nereden gittiğimizi bile bilmiyorduk. Bu koşullar altında bile grubun neşesi yerindeydi. Kısa molalarda bile şarkı, türkü söyleyenler, onlara grubun eşlik etmesi gözden kaçmıyordu. Gruptan Ahmet Arıtürk’ün “ Hava açık olsa, aşağıdaki uçurumu görerek beni kesseler buraya adım atmam.” Demesi yürüdüğümüz yerin ne denli tehlikeli olduğunu açıkça anlatmaktaydı. Bu korkunç yerden bir yola inerek sonunda kurtulduk ama, ‘nerdeyiz?’ kesinlikle bilen yok. Dereyi izleyerek giden diğer gurupta bize katıldı. Yolu izleyerek ilerliyoruz, saat 16.00 oldu. Eğer bir yerleşim yeri bulamazsak karanlığa kalıp tümden perişan olacağız. Cep telefonları kapsam dışı. Bir tepeye vardığımızda zayıf bir sinyalle Serkan( Irkıl), cep telefonundan 2222 yi arayıp nerede olduğumuzu sorguladı. Bulunduğumuz yerin koordinatları verildi ama. TURDAK’lıları bunu çözecek donanımları yok. Sonunda kesişen bir yolda bir araç izi gördük. Onu izlersek bizi en azından bir yerleşim yerine gidebileceğimizi hesaplayarak daha hızlı biçimde yürümeye başladık. Saat 17.00. Herkeste ‘Bir yerleşim yerine varamadan karanlığa kalacağız’ bir korkusu başladı. Panik olmasa dahi ifadelerden seziliyordu. Yol bizi bir düzlüğe indirdi.Saat 18.00; Tamam burası insanların yaşadığı bir alan, Tarlalar, çam fidanlıkları ile kaplı. Subatan köyü olduğunu öğreniyoruz. Subatan köyü Ödemiş’e bağlı, bir uçtan bir uca 5 km alana yayılmış uzun ince bir ova üzerinde kurulmuş şirin bir yer. Bu alanın yarısını da yürüyerek geçtik. Bittik. Subasan köyüne çağırdığımız araç gelesiye değin hava kararamaya başlamıştı bile. Aracımızı gördüğümüzde grubun sevincine diyecek yoktu HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: