TURDAK’lılar Güney Köyü Beşikkayası Kanyonunda
Yine sabahın erken saatlerinde Turgutlu Belediyesi eski binası önünde toplanan grup, birkaç günden beri yağan ve bu gün de yağış olasılığına karşın tek araca sığmayacak kadar kalabalıktı. Derbent, Çıkrıkçı, Ayvacık köylerinin dönemeçli yollarındaki ilerleyişimiz araçlardakilerin neşeli sohbeti ve şakalaşmalarının yarattığı sıcak ortam sayesinde bir otobanda gidiliyormuş hissi veriyordu.
Güney’de kısa bir –süt içme- molası vererek hareket ediyoruz. Kısa sürede yürüyüşün başlayacağı 780 rakımlı Yanıkharman tepesi yakınındaki Oyukbaşı mevkiindeydik.İki gün önce yağan yağmur buralara kar olarak düşmüş, kuzey yamaçlarda hala kar birikintileri görülüyordu. Başkanın anlattığın göre sadece Beşikkayası denilen yerden geçit var.
Oyukbaşı’ndan güneydeki Kuşlar köyü ve çevresinde Değirmendere, Ayvacık köyünde Kocadere ve daha aşağılarda Çıkrıkçı köyünde Karacaali deresi adları verilen inilmesi, çıkılması oldukça zor yer yer kanyon özelliği gösteren bir dere uzanmakta.İki gün önce yağan yağmur toprağı yumuşatmış, kayma tehlikesi var Başkanın, bu gün bu çevrede domuz sürek avı yapıldığını, yaralı domuz saldırısı ya da avcılara hedef olunabileceğini, dolayıyla gruptan kopmaların olmaması, topluca hareket edilmesi gerektiğini vurgulamasıyla yürüyüşümüz daha da heyecanlı hale geliyor. Kısa bir süre sonra kuzeye yöneliyoruz. Midilli sırtında orman yangın önleme yolundan ilerliyoruz. İleride Beşikkayası derenin ortasında bir ortaçağ kalesi gibi dimdik görüyor. Uzun bir süre sırttan sırta yürüdükten sonra kıvrıla kıvrıla dereninin tabanına bir saate yakın bir sürede iniyoruz. Aslında çoğu yerde düşüyor, kimi yerde
oturarak kayıyoruz. ve yol burada bitiyor. Beşikkayası’ndaki geçitten Karaoluk köyüne çıkacağız. Yağmurdan kayalar kayganlaşmış, tırmanışta zorlananlar ipler ve diğer grup üyelerinin yardımıyla yukarı çekiliyor. Böylece parkurun birinci, belki de en tehlikeli yeri geçilmiş oldu.
Karaoluk köyü hemen önümüzde. Köy kahvesine kısa bir çay molası vereceğiz. Ama büyük bir hayal kırıklığı…Köy halkı zeytin toplamak için bahçelere dağılmış, köy kahvesi kapalı. Yetkin/Hızlı grup Sivrice tepesine çıkıp payamgediği mevkisinden parkurun son noktası Çıkrıkçı köyüne inmek üzere ayrılıyor. Diğer grup asfalt yoldan zorlanmadan inecek.
Terli vücutlarımız daha fazla dinlenmemize izin vermiyor. Hedefte Sivrice tepesi var. Aldığımız enerjiyle yola koyuluyoruz. Sık ağaçlı ormanlık alan kolay geçit vermiyor. Yükseldikçe devasa kaya parçaları önümüze dikiliyor. Bir insanın zor geçeceği geçitlerden aşıyoruz. Herkesin yüzünde bir yorgunluk hissi olsa da hiç kimsede en ufak bir pişmanlık ifadesi yok. Her adımda manzara daha da genişliyor. Grubun hızlı üyeleri zirveye vardı
varacak. Tırmanışımız yaklaşık bir saatte tamamlanıyor. Zirvede daha önceden oraya dikilmiş, zamanın ve rüzgârın yıpratıcı etkisini derinden hisseden 40 gün önce törenle değiştirdiğimiz bayrağımız dalgalanıyor. Bu tepenin, daha önceden buraya tırmanan grup üyeleri arasındaki ismi “Şapka Uçuran Tepe”. Gerçekten de tepe inanılmaz bir rüzgâr alıyor.
Artık iniş yolundayız. Kimi yerde iniş tırmanıştan daha zor. Yine ipler yardımıyla aşıyoruz bazı engelleri. İlerlediğimiz yol üzerindeki dağ çilekleri her adımda enerjimizi yeniden tazeliyor. Tam da olgunlaştıkları dönemde çilekler bir harika.
Bir süre sonra Payamgediği denilen bölgeye geliyoruz. Burada verdiğimiz kısa bir mola sonrasında yürüyüşümüz devam ediyor. Artık hedef Çıkrıkçı köyü. Uzaktan yavaş grubun köye girmek üzere olduğunu görüyoruz.
Gelecek hafta İzmir, Pınarbaşı’ndan Nifdağı/ Rasattepeye çıkıp Gökdere köyüne giden parkurda İzmir SMYRNİA Dağcılık Kulübüyle buluşmak, tırmanmak üzere ayrılıyoruz.
(Haber Merkezi)
Yorumlar
Kalan Karakter: