EGEUMUT Hastanesi Radyoloji Uzmanı Uzm.Dr. Volkan Tanı, Safra Kesesi Taşları hakkında gazetemize bilgilendirici açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Volkan Tanı yaptığı açıklamada: “Safra kesesi karaciğer alt yüzüne yapışık olarak yer alan bir organdır. Esas görevi, karaciğerde yapılan safrayı depolamak, konsantre hale getirmek ve sindirim faaliyetleri için gerekli oldukça yavaş yavaş on iki parmak barsağına göndermektir. Yemek yenmesi (özellikle yağlı gıdalar) safra kesesinin kasılmasına yol açarak safra akımını başlatmaktadır. Safra kesesinde taşların oluşmasıyla ilgili pek çok teori vardır. En anlaşılabilir olanı, karaciğerde yapılan safranın herhangi bir nedenle içeriğinin (kolesterol, safra tuzları gibi kimyasal maddeler) bozulması sonucu safra kesesinde veya safra yollarında kristal şeklinde çökmeler olur. Bunlar ileride oluşacak taşların nüvesini oluştururlar. Başlangıçta çamur şeklini alan safra daha sonra daha da katılaşarak safra taşı şeklini alır. Safra taşı hemen hemen daima safra kesesinde oluşur. Hastaların yaklaşık %10’unda beraberinde safra kanallarında da taş bulunabilir.
Safra kesesi hareketleri bir sebeple yavaşlamış olan kişilerin safra keseleri rahat boşalmadığı için zamanla kese içinde tortular meydana gelmekte, bu durumda safra kesesinde taş oluşumu ile sonuçlanmaktadır. Diğer taraftan bazı kan hastalıklarında da kan hücrelerinin aşırı yıkılmasına bağlı olarak safra kesesinde taş oluştuğunu biliyoruz. Ancak beslenme alışkanlıkları, özellikle kolesterolden zengin beslenme, uzun süre aç kalma, düzensiz beslenme, şişmanlık safra taşı oluşumu için zemin hazırlamaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de safra kesesi taşları ameliyata yol açan en sık sebeplerin başında gelmektedir. Daha sıklıkla açık tenli, sarışın, kadın, şişman fertler, 40 yaş ve üzeri insanlarda, çok doğum yapmış kadınlarda görülür. Safra kesesi taşları yıllarca hiçbir rahatsızlığa yol açmadan sessizce kalabilirler. Hatta başka hastalıklar nedeniyle doktora giden hastaya yapılan tetkikler sonucu tesadüfen tespit edilmiş safra kesesi taşlarının sayısı az değildir. Ancak bu kadar şanslı olmayan hastaların sayısı malesef çok daha fazladır. Gerçektende safra kesesinde taş olup fark edilmeyen veya bilindiği halde zamanında ameliyat olmayan pek çok hasta hayati tehlike altında bize gelmektedir.
Safra kesesi taşlarının tanısı çok rahatlıkla konulmaktadır. Tecrübeli bir radyologun yapacağı ultrasonografi %100’ yakın bize doğru tanıyı verir. Ultrasonografi bildiğiniz gibi ses dalgalarının yansıması esasına dayanan bir yöntemdir, kısa sürede yapılır, hastaya da hiçbir zararı da yoktur. Komplikasyon gelişen durumlarda karın Bilgisayarlı Tomografi tetkiki (BT) veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi çok farklı tanı yöntemleri devreye girecektir. Şunu gayet iyi biliyoruz ki zamanında ameliyat olmamış hastaların %80’inden fazlasında komplikasyon denen istenmeyen ve sonucu üzücü olabilecek durumlar gelişir.
Bunlar neler olabilir?
Taşlı safra kesesinin iltihabı sonucu safra kesesi delinebilir ve safra ile birlikte hem taşlar, hem de iltihabi materyal tüm karna yayılabilir. Bu gerçekten hayati tehlike arz eden bir durumdur ve acil ameliyat ile müdahale gerektirir. Yine safra kesesindeki küçük taşların ana safra kanalına düşmeleri ve bu kanalı tıkamaları sonucu safra barsağa akamaz kana karışır. Bu hastanın önce gözlerinde daha sonra tüm vücudunda sarılık olarak görülür. Çok ciddi bir komplikasyondur. Acil müdahale gerekir. Aksi halde başta karaciğer ve böbrek olmak üzere tüm organlar etkilenir ve hasta kaybedilebilir. Bir diğer komplikasyon ciddi akut pankreatittir. Safra kesesindeki taşların pankreas bezine ait kanalı tıkaması sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Genel cerrahide doktorları en çok sıkıntıya sokan hastalıklardan birisi. Çünkü hastanın tedavisi yoğun bakım şartları gerektirir ve problemlerle doludur. Hatta bu vaziyette çok riskli olması nedeniyle mümkün olduğunca ameliyattan kaçınılır. Ve tabii ki çok önemli bir konuda uzun yıllar bekletilen safra kesesi taşlarının kanserleşme riskidir. Şunu çok iyi biliyoruz ki safra kesesi kanseri nedeniyle ameliyat edilen hastaların neredeyse tamamınsa kesede taş bulunmaktadır. Buda safra kesesi kanserleri ile safra kesesi taşları arasında çok sıkı bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir. Konunun önemli bir yanı da özellikle şeker hastalığı olanlarda ve kalp rahatsızlığı, damar sertliği olan hatalarda bu komplikasyonlar daha sık gelişmekte ve malesef daha dramatik seyretmektedir. Safra kesesinde taşı olanlar yukarıda bahsedilen hayati bir tehlike içine girmeden tedavilerini yaptırmalıdırlar. Çünkü taşların ne zaman böyle bir rahatsızlığa yol açacağını kimse bilemez. Safra kesesi taşlarının en önemli belirtisi yemek yendikten sonra (özellikle çikolata, yumurta, yağlı kızartmalı gıdalar) karnın sağ tarafında, sağ omuza, sağ kürek kemiği ve sırta doğru vuran ağrıların olmasıdır.
Neden özellikle yemekten sonra?
Çünkü açlık halinde safra kesesi istirahat halindedir. Yemek yendiğinde yani sindirim faaliyetleri başladığında safraya ihtiyaç duyulmakta ve bazı hormonlar ile safra kesesine ‘safra gönder’ komutu verilmektedir. Bu komutu alan safra kasılmaya başlayarak yoğun bir faaliyet içine girer, işte bu içinde taşlar olan safra kesesi bu faaliyetler esnasında hastaya ağrı dolu sıkıntılı saatler yaşatır. Ağrı dışında hazımsızlık, şişkinlik, ekşime, yanma gibi sindirim sistemine ait yakınmalar olur. Bu şikayetler mide rahatsızlıkları ile karışabilir. Safra kesesi ve mide birbirine çok yakın hatta temasta olan organlar olduğu için şikayetler birbirini taklit edebilir. Bu nedenle ameliyat öncesi gerekli tetkiklerin eskizsiz yapılması gerekmektedir. Ne demek istiyorum? Hastanın safra kesesinde taş var, ancak midesinde de sorunları var. Hastayı ameliyat ettik, safra kesesini çıkardık ve buna bağlı şikayetleri ortadan kalktı. Hasta biraz rahatladı ancak mideye ait problemler aynen devam ediyor. Bu nedenle mideye ait şikayetleri olan hastalara ameliyat öncesi bir üst endoskopi yaptırmak doğru olur. Safra kesesi şikâyetlerinin, böbrek taşları, romatizmal ağrılar, karaciğer hastalıkları, hatta kalp rahatsızlıkları ile bile karışabileceği akılda tutulmalıdır. Yüksek ateş, üşüme hissi, titreme, bulantı, kusma, sarılık, ağrının karnın diğer taraflarına yayılması ciddi bir komplikasyon geliştiğini düşündürmelidir ve derhal bir cerraha başvurulmalıdır.
Günümüz tıbbi bilgilerimiz içinde safra kesesi taşlarının ameliyattan başka tedavisi mümkün değildir. Taşların eritilmesi, taşların kırılması gibi tedaviler uzun yıllar önce denenmiş, ancak başarılı olmamış ve artık tamamen terkedilmiş yöntemlerdir. Safra kesesi taşlarının günümüzdeki tek tedavisi cerrahidir. Her hangi bir komplikasyon gelişmemiş basit safra kesesi taşlarında yapılan işlem safra kesesinin çıkartılmasıdır. Ancak daha önce bahsettiğimiz, taşların safra kanallarına düşmesi, delinme, pankreatit gibi durumlarda farklı tedavi yöntemleri ve sırası takip edilebilir. Safra kesesinde taş eşittir ameliyat. Bu nedenle safra kesesinde taşı olan hastalara hayati tehlike içeren bir durum gelişmeden ameliyat öneriyoruz, özellikle şeker hastalığı ve damar sertliği olanlara.” ifadelerini kullandı. Haber Merkezi
Yorumlar
Kalan Karakter: