“Bu coğrafyada kim etkin olursa, o egemen devlet olma ivmesini güçlendirir”
Prof. Dr. Macit, “Türkiye Musul meselesine müdahil olmalıdır”
Sinem Dalkılıç- Mehmet Köse
İZMİR(Ege Ajans)- Irak’ın Musul kentini 2.5 yıl önce işgal eden terör örgütü DEAŞ’ı kentten çıkarmak amacıyla yapılan harekata 36 ülke ve 30 bin silahlı güç katılıyor. Musul’u bu kadar önemli yapan şey nedir? Musul Türkiye için ne ifade ediyor? Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadim Macit, “Türkiye Musul meselesine müdahil olmalıdır. Bu coğrafyanın çok hassas olduğunu tekrar tekrar söylüyorum. Dünyadaki bir çok stratejistin ortak görüşü bu coğrafyanın dünyanın merkezinde olduğu şeklindedir. Kara stratejileri ve kara hakimiyet teorileri açısından bu coğrafyada kim etkin olursa o egemen devlet olma ivmesini güçlendirir” dedi.
TÜRKİYE PETROL BÖLGELERİNDEN UZAK TUTULDU
Musul’un neden önemli olduğunu anlamak için öncelikle Musul’un tarihi durumuna bakmak gerektiğini belirten Prof. Dr. Macit, “ 1. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle bu coğrafyanın yeniden tanzimine ilişkin politikalara bakmak lazım. Çünkü 1.Dünya Savaşı’nın sonrası Osmanlı’nın çöküşü ile birlikte İslam coğrafyasının yeniden tanzim edildiği dönemdir. Bu tanzim edilme sürecinde esasen Türkiye Cumhuriyeti petrol bölgelerinden uzak tutulmuştur. Diğer taraftan da farklı güç bloklarına karşı Türkiye’nin güç ve sınır çerçevesindeki etkinliğini azaltmak için o dönemde uluslararası düzenin merkezinde yer alan İngiltere’nin ürettiği politikalar etkili olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bütün rasyonel çabalarına rağmen bu coğrafyada ki kışkırtma hareketleri sonucu Musul elimizden çıkmıştır” dedi.
Aynı zamanda tarihsel olarak rekabet içinde bulunan diğer güçlere karşı Türkiye’nin varoluş ifade etmesi açısından bu toprakların önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Macit, “ Bu toprakları önemli yapan üç neden var; jeopolitik özelliği, bölgenin enerji potansiyeli ve Türkiye’nin başına etnik yapıları bahane ederek, dış güçlerle bağlantılı bir terör hareketiyle Türkiye’yi zor duruma sokan yapıların kontrol edilmesini sağlayacak bir coğrafya kurulmak istenmesi. Hem jeopolitik açısından hem siyaset açısından hem de enerji açısından Türkiye’nin etkinliğini ve bu noktada ki potansiyel güç elde etmesini engellemek için Musul elimizden çıkarılmıştır” diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde DAEŞ’e karşı başlatılan operasyonlar, örgütün orada çıkış nedeni ve var olma süreciyle ilgili olarak görüşlerini paylaşan Prof. Dr. Macit, “20. yy’ın başında dünya sermayesinin yüzde 80- 90’ı batının , geri kalan yüzde 10’uda diğer ülkelerin elindeydi. Dolayısıyla 1980’lerden 1990’lara yaklaştığımızda dünya sermayesi yani küresel sermaye artık Batının tekelinden çıkmaya başladı ve daha çok doğu ülkelerine kaydı. Batı kendi emellerini sürdürebilmek, bu sermayenin kayışını engellemek ve bunun önlenmesi adına bölgenin yeniden tanzim edilmesi politikasını yürüttü. Batı , Irak’ın işgali ile başlayıp ‘Arap Baharı’ ile devam eden bu süreçte , devletlerin küçültülmesi esasına dayanan jeopolitik bir düzenleme yaptı. Böylece zayıflayan ve boşlukta kalan devletlerde çeşitli terör örgütleri ortaya çıktı” diye konuştu.
Prof. Dr. Macit, “1955’de Pentagon’un yayınladığı bir belgede ‘Dünyayı kontrol etmek istiyorsan 3 semavi dini kontrol altına almalısın’ diye belirtiliyor. Bununla birlikte 1965 yılından itibaren dinlerin yükselişine şahit oluyoruz. Dinin bu yükselişini batı stratejik amaçları için kullanmıştır. Ben bu kavrama teostrateji diyorum. Bu kavramı üreten ve altını doldurmaya çalışan biri olarak söylüyorum. Yani Batı bu coğrafyayı kontrol etmek için dini kullandı. Bu kontrolü sağlamak adına iki etiket üretildi. Ilımlı İslam ve radikal İslam hareketleri . Ilımlı dini hareketlerin örneği yakın zamanda ülkemizde de yaşandı. Ilımlı İslam hareketleri hedef toplumları dönüştürme projesidir. Bir toplumu değiştirmek, dönüştürmek istiyorsa ılımlı İslam hareketlerini kullanır. İkincisi ise radikal İslam hareketidir. DAEŞ, Boko Haram, El Kaide gibi .Bu iki hareket de İslam’ın özünü temsil etmeyen bir oluşumdur. Radikal hareketler ise hedef toplumları işgal etme projesidir. Dolayısıyla DAEŞ batılı güçlerin bu coğrafyayı yeniden tanzim etmek için ürettikleri bir terör hareketidir. Bunlar dini bir görüntü sergilese de aslında başka merkezler tarafından yönetilir.
“TÜRKİYE MUSUL MESELESİNE DAHİL OLMALIDIR”
Prof. Dr. Macit, “Türkiye bu oyunda olmak istiyor ve Türkiye’yi bu oyuna dahil etmek istemiyorlar. Bu metafor üzerinden şunu anlatmak istiyorum. Eğer Türkiye burada olmak istiyorsa bu stratejik dengeleri iyi analiz etmek zorunda. Oynanan bir oyun varsa ve bu oyun sizin yanı başınızda ve daha evvel size ait olan topraklarda oynanıyorsa siz bunu seyreder bu oyuna dahil olmazsanız kaybedersiniz. Türkiye Musul meselesine müdahil olmalıdır. Bu coğrafyanın çok hassas olduğunu tekrar tekrar söylüyorum. Dünyadaki bir çok stratejistin ortak görüşü bu coğrafyanın dünyanın merkezinde olduğu şeklindedir. Kara stratejileri açısından ve kara hakimiyet teorileri açısından bu coğrafyada kim etkin olursa o egemen devlet olma ivmesini güçlendirir” diye konuştu. (SO-MK/OK)
Yorumlar
Kalan Karakter: