Turgutlu Çaldağı sorunu ve vahşi madencilik konusu İzmir'in gündeminde
Nikel madenleri masaya yatırıldı
- Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa: “AB yasalarınca bu madenin çıkarılmasına izin verilmediği için madenciler bu yasaların çok geçerli olmadığı, hükümetin madencilere destek olduğu, onların önündeki bütün engelleri kaldırdığı gelişmemiş ülkelere geliyorlar”
GİDEREK artan çevre kirliliği birçok canlının hayatını tehdit ediyor. İzmir Kent Konseyi’nin çatısı altında kurulmuş olan Çevre Çalışma Grubunun öncülüğünde, İzmir Kent Konseyi binasında Turgutlu Çevre Platformu (TURÇEP) ve Gördes Çevre Kültür ve Tarih Derneği’nin (GÖRÇEV) katılımlarıyla perşembe günü, Turgutlu ve Gördes’te işletmeye açılma çalışmaları sürdürülen “Nikel Madenlerinin” bölgelere vereceği zararların anlatıldığı bir toplantı düzenlendi.
Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa ile Jeoloji Yüksek Mühendisi Tahir Öngür’ün çarpıcı açıklamalarının yer aldığı İzmir Kent Konseyi salonundaki panelde TURÇEP adına dönem sözcüsü Avukat Hasan Namak, GÖRÇEV adına da Orman mühendisi İbrahim Balıklı konu hakkında sunum yaparak bugüne kadar gelinen süreci özetleyerek Turgutlu ve Gördes nikel işletmeleri hakkında bilgi verdiler.
“VAHŞİ MADENCİLİĞE HAYIR”
Toplantıda, ülkemizdeki cennet köşeleri cehenneme çevireceği savunulan nikel madenciliğinin çıkardığı sorunların manzarasının yeni maden yasasıyla yaratıldığı söylendi. Nikel madenciliği ve sağlık konusunda sunum yapan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa, madencilik işinde atıkların suya havaya ve toprağa verilmesiyle içerisinde yaşadığımız ortamları ve bu ortamlarda yetiştirdiğimiz besinlerimizi kirletmiş olacağımızı söyledi.
KANSERLER VE ÖLÜMLER ARTACAK
Prof. Dr. Karababa bu kirlilikle ortaya çıkacak olan sağlık sorunlarını şu şekilde ifade etti: “Oluşan hava kirliliği solunum sistemi enfeksiyonlarına yatkınlığa, astım vb. hastalıklarda alevlenmelere, akciğer kanserlerine, göz problemlerine, kalp hastalıklarına, diyabete, hastalanma ve ölüm hızında artışa neden olur. Bebekler daha anne karnındayken plasenta aracılığıyla bu kirliliğe maruz kalır ve doğumsal bozukluklar ortaya çıkar. Alerjik hastalıklar, çocukluk dönemi kanserleri görülür. Madenlerin bütün türleri için bu tehlikeler geçerli”
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE NİKEL MADENCİLİĞİ YASAK
Avrupa Birliği’nde(AB) işlemin yapılabilir olmadığı gerekçesiyle nikel madeninin çıkarılmasına izin verilmediğini belirten Prof. Dr. Karababa, “AB yasalarınca bu madenin çıkarılmasına izin verilmediği için madenciler bu yasaların çok geçerli olmadığı, hükümetin madencilere destek olduğu, onların önündeki bütün engelleri kaldırdığı gelişmemiş ülkelere geliyorlar. Türkiye de böyle ülkelerden biridir. Çevre yasalarının geliştiği ülkelerde bu yasakken, Türkiye’de yasak değil” dedi.
“BİZ BU TOPRAKLARI DEDELERİMİZDEN EMANET ALDIK”
Toplantıya CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören de katıldı. Ören “Ben bu konunun parlamento ayağı olarak mecliste bir lobi oluşturdum ve elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Başkası yapmıyor ben de yapmayayım mantığından sıyrıldım. Benim yaptığımı beğenen varsa onunla beraber ‘biz’ olmaya çalışıyorum. Bu toprakların yok olmasına hiç birimiz izin vermeyeceğiz. Önemli olanın bu konuları sokağa indirip insanlara anlatmak olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“ŞİMDİ YAŞAM HAKKINI SAVUNMA ZAMANI”
Basına dağıtılan TURÇEP ve GÖRÇEV ortak basın açıklaması şöyle: Türkiye bugün çevresel tehditlerin odağı haline gelmiş, çevre katliamları insanların yaşam alanlarına kadar girerek, çevre felaketlerinin iyice kapıya dayandığı bir manzaraya bürünmüştür. Doğaya, insana ve hukuka karşı saldırgan bir tavrı olan madencilik anlayışı nedeniyle, yaşamın vazgeçilemez kaynağı olan toprak, hava ve su, korkunç bir kirlenmenin tehdidi ile karşı karşıya bırakılmıştır. Bu manzaranın özellikle tarım ve turizm bölgelerinde ortaya çıkardığı sorun, bu cennet köşeleri cehenneme çevirecek kadar ciddi olarak kendini hissettirmektedir.
Bu manzarayı yaratan, yeni maden yasasıdır. Yasa; insanların yaşam alanlarına kadar sızan vahşi madencilik anlayışına dayanak sağlamaktadır. Ülkemizin yeraltı kaynaklarının yağmalanmasını yasal hale getiren bu maden yasasından aldıkları destekle kolları sıvayan yerli ve yabancı maden şirketlerine verilen ÇED raporları ise iyice amacından sapmış, bilimsel kritere dayanmadan, halktan bile kaçırılarak habersizce verilmeye de başlanmıştır.
Ülkemizde son yıllarda ortaya çıkan vahşi madencilik anlayışı, dünyanın 7 tarım cennetinden biri olarak tanımlanan Gediz Vadisi’nde yaşamı sonlandıracak ciddi bir tehdit halinde karşımızdadır. Vahşi madencilik anlayışına verilecek en somut örnek olan Turgutlu Çaldağı ve Gördes’teki nikel işletmeleridir. Çaldağı ve Gördes nikel işletmeleri İzmir halkının sağlığını da tehdit etmekte, İzmir bir çevresel felaketin etki alanına girmektedir.
Turgutlu Çaldağı ve Gördes’te uygulanmak istenen madencilik yöntemi, Gediz Vadisi’ni sülfürik asit kullanımı ile bir kimya laboratuarı haline getirmekte, her iki işletmenin ÇED Raporunu hazırlayan ENCON Danışmanlık şirketi; aynı ilde, benzer kapasitede ve nitelikte iki ayrı nikel işletmesi için birbirine zıt kararlarla, Çaldağı için AÇIK, Gördes için ise KAPALI sistem önererek, halkımız kandırılmak istenmektedir. Bizler madencilik yapılmasına değil, bu maden yasasına ve doğayı talan eden vahşi madenciliğe karşıyız. Gediz vadisinin madencilik faaliyetlerine kapatılmasını, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmesini, tarım cennetinin sülfürik asitle yıkanmasının engellenmesini istiyoruz.
Bu madencilik uygulamaları engellenmezse neler olacak?
- Tüm bilimsel raporlarının ortaya koyduğu gerçek; Çaldağı ve Gördes nikel işletmelerinde sülfürik asit kullanılması sonucu Gediz havzasını ciddi bir çevre felaketi beklemektedir.
- Dünyanın en büyük sülfürik asit fabrikalarından biri Çaldağı’nın eteklerine, benzer kapasitede bir diğeri Gördes’te kurulacaktır.
- Turgutlu Çaldağı’nda uygulanacak açık liç metodu nedeniyle, tüm Gediz Vadisi asit yağmurlarının etkisi altında kalacak, zamanla tarım cenneti çöle dönüşecektir.
- Yeraltı zenginliklerimiz yağmalananacak, vahşi madencilik uygulamaları ile bir cennet bölge maden çöplüğü haline getirilecektir.
- Çaldağı’ndaki maden işletme süresince Gediz Nehri ve tüm yer altı su kaynakları sadece maden şirketinin faaliyeti sonucunda tüketilecek, çiftçimiz arazisi ve hayvanları için sulama, insanlarımız da içme suyu bulamaz hale gelecektir.
- Gördes’teki nikel işletmesinin İzmir’e içme suyu sağlamak için yapılan ve yapımı planlanan 4 barajda (Gördes, Çağlayan, Başlamış ve Düvertepe) yol açacağı kirlilik nedeniyle 4 milyon İzmirlinin sağlığı tehdit altına girecek, havaya suya ve toprağa karışacak ağır metaller kanser hastalıklarının artmasına yol açacaktır.
- Çaldağı’nda 2 milyon, Gördes’te de 700 bin ağaç kesilerek yaratılacak orman katliamı nedeniyle hem habitat yok edilecek, hem de erozyon ve heyelan için engel kalmayacaktır.
Bütün bu nedenlerle bizler, Çaldağı ve Gördes’te uygulanmak istenen vahşi madenciliğin karşısında durarak Gediz Vadisi cinayetine, İzmir’in suyunun zehirlenmesine izin vermeyeceğiz.”
Metin Sert - Ege Ajans
Yorumlar
Kalan Karakter: