Zirve Dağcılık Turgutlu Şubesi üyesi, dağcı ve yazar Semih Çolak, 8-9 Ocak tarihlerinde yapılan Murat Dağı Kış Tırmanışını gazetemize anlattı. Çolak şu ifadelere yer verdi:
Sınırlı sayıda katılımcı olacağı için bir an önce katılım şartlarını yerine getirerek genel merkezimizi bilgilendirdim.Ne de olsa Zirve Dağcılık Turgutlu Şubesi’ni temsil edeceğim.Yeni lisans , HES kodu, izinler tamamdı.Sıra geldi işin en keyifli kısmı olan malzemelerin hazırlanmasına.Uzun yıllar kampçılık yapmış olmanın verdiği deneyimle ilk iş olarak birkaç gün öncesinden ihtiyaç listesini hazırladım.Sabit ekipmanlar dışında her kamp için farklı liste hazırlamak gerektiğini düşünenlerdenim. 6 Ocak Perşembe günü listemi tamamlayıp Cuma akşamı da çantamı hazırlamaya başladım.Kamp çantası hazırlamak ayrı bir sanat.Neyi nereye koyacağını bilmek , çaanta içi uyumu sağlamak çok önemli.Çantayı yerleştirdikçe listedeki işaretlerimi koydum ancak bir de baktım ki bir kampın olmazsa olmazı kamp ocağı başlığım yok.Köyde kaldığını hatırladım.Ancak imdadıma Yanar çifti yetişti.Kamp ocağımı ve kavrulmuş fındıklarımı verip beni güzel bir şekilde uğurladılar. Kendilerine teşekkür ederim.Ne kadar hazırlanırsak hazırlanalım mutlaka unutulan bir şey oluyor bu yolculuklarda.
Nihayet çantamı hazırladım ve Cumartesi sabahını beklemeye başladım.İzmir ekibi saat 9:00 da Turgutlu girişinden beni aldı ve yola devam ettik.İlk molamızı Sart’ta verdik.Yol arkadaşım badimle hasret giderdik.Ardından Gediz’e kadar durmadık.Gediz’de verilen molayla son alışverişlerimizi yaptık ve burada söylemeden edemeyeceğim unutulmaz bir lezzet olan tescilli Gediz Kebabını yedik.Saat 15:30 da Murat Dağı kamp alanındaydık.Günlerdir birbirimize sorduğumuz acaba kar olacak mı yağmur yağacak mı sorularının cevabını yağmurun yağmasıyla aldığımızı düşünürken Murat Dağı bizim için ayrı bir sürpriz hazırlıyordu.Çiseleyen yağmur altında çadırlarımızı kurduk ve kahvelerimizi yudumlamaya başladık.Kamp alanındaki sosyal tesislerde biraz zaman geçirip evden getirdiğimiz yemeklerimizi yedikten sonra saat 21:00 de çadırlarımıza çekildik. – 1 , -3 derecelerde çadırda yatmak biraz üşütücü gibi görünse de iyi malzeme (uyku tulumu,polar ) ve biraz da çadır tecrübesiyle oldukça keyifli hale dönüşebiliyor.Yakılan bir mum, hazırlanan bir fincan sıcak içecek ve bir de kitap oldu mu deymeyin keyfime.Hareket saat 07:30 da. İyi uyuyup dinlenmek gerek.
05:00’da şiddetli rüzgarın sesiyle uyanıyorum. Sıcaklığın biraz daha düştüğü belli. Baktım uyku tutmuyor, yavaştan hazırlanmaya başlıyorum. Geceden hazırladığım zirve çantamı kontrol edip kahvaltı için çadırdan çıkıyorum. Oldukça soğuk bir sabaha merhaba diyerek kaskımı takıp ekip arkadaşlarıma katılıyorum. Otobüsümüze binerek tırmanışın başlayacağı 1600 rakımlı kayak merkezine hareket ediyoruz. Genel Başkanımız Orhan Kozan’ın ve rehberimiz Aygül Kaplanseren’in bilgilendirme konuşmalarının ardından yavaş yavaş yükselmeye başlıyoruz. Hava sisli ve rüzgarlı.Hepimizin düşüncesi öğlene doğru sisin dağılacağı ve rüzgarın azalacağı yönünde. Adım adım ilerliyoruz. Şiddetinin azalmasını beklediğimiz rüzgar hızlandıkça hızlanıyor. Rüzgâra rağmen sisin de bu kadar yoğun olması şaşırtıcı. Kısa molalarla dinlenmeye ve su içmeye çalışıyoruz. Çalışıyoruz diyorum çünkü soğuktan ve rüzgardan kimse eldivenini çıkartıp çantasını sırtından indirmek istemiyor. İşte tam da böyle bir molada rehberimiz tarafından artçı olarak görevlendiriyorum. Benim için büyük onur. Böyle zor şartlarda artçılık yapmak biraz zor. Hem sis hem rüzgar bizi gittikçe yoruyor. Yardımlaşarak, yiyeceklerimizi paylaşarak rüzgara sırtımızı dönerek soluklanmaya çalışıyoruz. Tüm ekip zirve disiplininden kopmadan sırt hattına geliyoruz. Rehberimiz son kontrolleri yaparak moralimizi yükseltiyor. Yolun az kaldığını öğreniyoruz ama görüş mesafemiz çok düşük. Buna bir de saatteki hızı 50 km’ye varan rüzgar eklenince yürümek iyice zorlaşıyor. Rüzgarın da etkisiyle -4 derece olan ısının çok daha düşüğünü hissediyoruz. Saat 13:00 ; sonunda zirvedeyiz. Zirve direğinin altında birkaç fotoğraf anca çekebiliyoruz. İniş her zaman kolay olur denir ama biz yine de tedbiri elden bırakmıyoruz. Rehberimle daima irtibat halinde olup grubumuzun durumunu takip ederek kendisini bilgilendiriyorum. Son ana kadar kopmadan, dağılmadan yürüyüşümüzü sağlıkla, başarıyla saat 16:30 da tamamlıyoruz. Hepimiz adeta dayak yemiş gibiyiz. Kayak merkezi tesisinde soba başında ısınıp çay içerek kendimize geliyoruz. İşin zor bir kısmı daha var. Çadır toplama...
Hızla kamp alanına gidip bu yorgunluğun üzerine 40 dakika gibi kısa bir sürede çadırlarımızı topluyoruz.Yorgun,şaşkın,mutlu ve gururluyuz.Bu faaliyet bize çok şey öğretti.Dağcılık camiasında pek de önemsenmeyen, yüksek dağ olarak kabul edilmeyen 3000 metre altı dağların da aslında çok zorlu şartlar yaratabileceğini gördük. Dağların kendi şartlarını oluşturduğunu gördük.Ne kadar tecrübeli olursak olalım hiçbir dağın hafife alınmayacağını gördük. ( Biz zaten Zirve Dağcılık olarak her dağı ciddiye alıyoruz.) Yani kısacası unutulmaz bir faaliyeti başarıyla,büyük kazanımlarla ve yeni dostluklarla tamamladık.Böyle bir tırmanışın organizasyonunu gerçekleştiren Zirve Dağcılık Doğa Sporları Kulübü Genel Başkanı Orhan Kozan’a ; soğukkanlı - deneyimli Rehberimiz Aygül Kaplanseren’e ve tüm katılımcı zirvecilere teşekkürlerimi sunarım..."
Haber Merkezi
Yorumlar
Kalan Karakter: