İyiye ve güzele ulaşabilenler zor yolları aşabilenlerdir.
TURDAKLA; Edremit'ten Kaz Dağları'na
Perihan HASERGİN
ETKİNLİK yayınlandığında ilk katılımcılardan olmuştum. Heyecanla beklediğimiz gün yaklaşınca yolculuk hazırlıkları başladı ve tamamlandı. Öyle biz zamana denk gelmişti ki ; çalıştığım kız öğrenci yurdunun yemeği vardı ve sabaha karşı saat dörtte de ekibimiz hareket edecekti. Mutlaka yetişecektim. Hazırlıklarımı ona göre yaptım ama geç yatabildiğim için uyanmada zorlandım. Küçük aksilikler olsa da Turdak'lı sevgili arkadaşlarım bir yol bulup on dakikada beni otobüsümüze yetiştirdiler sağ olsunlar.
Gecenin o saatinde bile Turdaklılar cıvıl cıvıldır,eğlenceliydir. Yol devam ederken güneş de doğdu Ayvalık'a yaklaşırken. Seçilen mola yerinde hafif bir kahvaltı yaptık.
Edremit'te kısa bir mola verip rehberimiz Mehmet Bey'i aldık.
İlk günkü güzergahımıza Edremit, Çanakkale ylu üzerindeki Narlı köyünden girdik. Kaz Dağı Tabiat Parkı levhası çok anlamlıydı. “İYİYE VE GÜZELE ULAŞABİLENLER ZORYOLLARI AŞABİLENLERDİR.” Bu ifade tam bizi anlatıyordu. Turgutlu, Manisa çevresinde güzellikleri çoğunu görmüş yaşamıştık. Daha güzeli, daha zoru görmek, yaşamak için buralardaydık.
Uzun süre aracımızla yol aldık. Küçük, şirin Ege köylerinden geçtik. Bir sahil kasabasında yaşama hayali yine aklımdan geçiverdi. Darıdere Mevkisinde , Mıhlı çayı üzerindeki Gürleyik Şelalesi vardı hedefimizde. Otobüsümüzle toprak yolda ilerlerken Anne Karaca ve yavrusunu görme şansı yakaladık. Görüntülemeyi başaramadık ama bütün herşeye rağmen doğal yaşamın sürebileceği umutlarımız yeşerdi gönüllerimizde Öyle ürkektiler ki hızla kaçıp gittiler.
Bir yerde aracımızdan inip yine batonlar elimizde, çantalar belimizde düştük yollara. Yoldan Mıhlı Çayı kıyısına inip suyun akışını izledik. Dümdüz blok kayaların üzerinden küçük şelaleler yaparak akıp gidiyordu. Bazen de yola çıkarak devam ediyoruz . Çevremizde yeşilin her tonunu görmek mümkün.
Beni biraz zorlayan bir rampadan düzlüğe çıkmıştım ki daha önce gelmiş olan arkadaşlarım heyecanla bağırdılar "Deprem oluyor ! " Biraz kaçıştık ama dağda nereye gidebilirdik ki ... Önce uçurum kenarından çekildik, yüksek kayalardan az uzaklaştık o kadar.
İlk haberler telefonla geldi. Depremin merkezi Bozca Ada imiş ve 6.7 şiddetindeymiş . Bu arada Rehberimiz Mustafa Bey'in parmağını da akrep sokmuş. O da şaşırmış durumdaydı. Kısa sürede toparlandık.Arkadan gelen arkadaşlarla birleşince inişe geçtik.Aşağılardan şelalenin uğultusu yukarılara dek ulaşıyordu.
Ağaçlar az daha sıklaştı , patikayı zor görür olduk. Şelale muhteşemdi. O kadar yüksekten akıyor,kayaların üzerinde kayarak,sıçrayarak aşağıdaki küçük gölete birikiyor ve akmaya devam ediyordu. Bu görüntü; Bir özlü sözü anımsadım “Kayalar ve sular öyle dostturlar ki, birbirini yalamaktan kuma dönüşürler.”
Rehberimiz şelalenin adının Gürleyik olduğunu söyledi . Anadolu'da isimler az -çok aynıydı. Akçapınar Köyü yakınlarında da Gürlevik, Demirci, Mahmutlar köyü yakınındaki “Güldürdek” gibi hepsi de güldür güldür akan suyun adıydı. Ya da şelalelerin çoğunun adı “Suuçan”dı
Şelale kıyısında getirmiş olduğumuz öğle yemeklerimizi yedik. En cesur arkadaşlarımız mayolarını giyip yüzdüler. Grup fotoğrafımızı da çekildikten sonra çıkış yolculuğu başladı . Uzun ve zorlu bir tırmanıştan sonra ayakkabılarımızı çıkararak geçtiğimiz çayın üzerinden geri geçmemiz gerekti. Bu kez hazırlıksız yakalandım .Elimi tutan arkadaşıma rağmen ayağım kaydı ve tamamen suyun içine düştüm.Neredeyse akıp gidecektim. Nasıl kalkıp sudan çıktım,çıkarıldım bilmiyorum. Sağ olsun arkadaşlar beni ayağa kaldırdı , Yürüyüp bir kayanın üzerine çıkardılar. Kendi halime gülerken ıslanmaktan sakınmadan karşıya geçtim. Nasılsa her yerimden sular sızıyordu. Sırt çantam bile ıslanmıştı ama neyse ki poşetteki yedek giysilerim kuru kalmıştı. Değişip yola devam ettik.
En kötüsü ayakkabılardı, ıslaktı ve ağırdı. Aracımızı gördüğümde sevincimi iyice belli ettim. İlk işim ıslak ayakkabılardan kurtulup yedek sandaletlerimi giymek oldu. Dönüş yolu başlamıştı. Kamp yerimize gidiyorduk. Edremit'ten rehberimizin kendisi gibi dağcı olan eşini ve kızını alıp kamp yerimiz olan Handere'ye ulaştık.
Kamp yerimiz dere kenarındaydı ,Motorsiklet Kulübü, Yenice Anadolu Lisesinin çılgın öğrencileri oradaydı, eğlenmeye gelmişlerdi. Kısaca çok kalabalıktı, çok gürültülüydü .Konaklama yeri o kadar büyüktü ki rahatlıkla çadırlarımızı kuracak yerleri ayarladık, hızla kurduk. Akşam yemeği telaşı başladı çünkü hava kararmıştı. Balık yemeyi tercih edenler olarak masamızı kurduk . Tam bir Turdak sofrasını burada da hazır ettik el birliğiyle. Herkesin yiyip doyduğu, yiyeceğin içeceğin yürekten paylaşıldığı bir sofradır Turdak'ın sofraları.
El birliğiyle kalan çöpleri toplayıp çadırlarımıza yollandık. Kalabalık biraz azalmıştı . Güzel bir uykudan sabah erkenden uyandık. Yine bir telaş bir telaş. Hazırlanan kahvaltı sofrasında keyifli bir kahvaltı yapıldı. Tüm eşyalar toplanıp yerleştirildi .Doğada sadece ayak izlerimizi bırakıp aracımıza yerleştik.
Yol boyunca yeşilin her tonunda çam , çınar , meşe, gürgen , kestane ağaçları gövdelerine dolanan sarmaşıklarla dal dala , kol kola sarmaş dolaş yaşıyordu.
Nazım boşuna dememiş : "Ve bir orman gibi kardeşçesine " diye ...
İkinci günkü parkurumuz Ayı gediği , Kuru Çam ve Döşeme Dere Şelalesiydi.
Dev boy ağaçlar arasından yürüdük.Arada ağaçların adını sorup öğreniyorduk.Gürgen ve köknarı burada tanıdım.
Patika yoldan tek sıra yürüdükten sonra iniş başladı.Toprak esnek ve yumuşacıktı ayağımızın altında.Her yer minik köknar fidancıklarıyla doluydu . Ve şelale göründü. Önce kayalardan sıçrayarak akıyor sonra da kaydıraktan kayar gibi üzerinden akıp gidiyordu. Görüntü ; Doğanın huzuru bulunduran kalbini keşfetmeyi başarmışız, dedirtiyordu
Burada da fotoğraf çekme , çektirme yarışı vardı. Unutulmayacak görüntülerdi . Ulaşılacak yere varmışsak artık dönme zamanıdır. Açılmış olan yoldan ilerleyip sonra yine patikaya geçtik . Akıp giden renkli boncuklar gibi tek sıra ilerledik. Aracımızı bıraktığımız noktada bulduk.Kocaman yaşlı çınarların olduğu bir çay bahçesinde çay-kahve molası verdik. Dönüş başlamıştı. Edremit'e rehberimizi ve ailesini bıraktık,tekrar görüşmek üzere vedalaştık.
Dönüş yolu mu ? İki komedi filmi izleyecek kadardı. Aynı esprilere gülebilmek , aynı şakalardan keyif alabilmek aynı müzikle coşup oynayabilmek büyük mutluluktu ve şoförümüzü de kendimize benzetmiştik.
..
Yorumlar
Kalan Karakter: