‘Dernekçilik mi, Değnekçilik mi?’
Manisalı Gazeteci Ersan Erdoğan’dan Çarpıcı Yazı
MANİSALI Gazeteci Ersan Erdoğan, Türkiye’de dernekçiliğin geldiği noktayı ele aldığı dikkat çekici bir yazı kaleme aldı.
Erdoğan yazısında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’de sivil toplum, toplumsal dayanışma ve ortak hedefler doğrultusunda bir araya gelmenin en güzel örneklerinden biri olarak dernekler üzerinden şekilleniyor. Ancak son yıllarda, özellikle Manisa gibi bazı illerde, dernekçilik ruhu yerini adeta bir “değnekçilik” furyasına bırakmış durumda.
‘ELİNİZİ SALLASANIZ BİR DERNEK BAŞKANINA ÇARPIYORSUNUZ’
İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, Türkiye genelinde 101 bin 883 dernek faaliyet gösteriyor. İstanbul 23 bin 277 dernekle başı çekerken, Ankara 10 bin 548, İzmir ise 5 bin 560 dernekle takip ediyor. Manisa ise 1264 dernekle 15’inci sırada.
‘HERKES BİR KOLTUK, BİR ‘ADAM YERİNE KONMA’ DERDİNDE’
Peki, bu kadar dernek ne kadar fayda üretiyor, yoksa dernekçilik bir makam ve çıkar kapısı haline mi geldi? Manisa’da elinizi sallasanız bir dernek başkanına çarpıyorsunuz. Aynı isimler, farklı derneklerde, farklı apoletlerle boy gösteriyor. Herkes bir koltuk, bir unvan, bir “adam yerine konma” derdinde.
‘TABELA DERNEKLERİNDEN ÖTEYE GİDEMİYORLAR’
Dernekçilik, bir ideal uğruna bir araya gelmekten çok, kişisel prestij arayışına dönüşmüş durumda. Sayılar da bunu doğruluyor: 1264 dernek, Manisa gibi bir il için gerçekten toplumun ihtiyaçlarını mı karşılıyor, yoksa birçoğu tabela derneği olmaktan öteye gidemiyor mu? Sorunun cevabı, maalesef ikinci seçenekte yatıyor.
‘KAZANÇ KAPISI HALİNE GELMİŞ DURUMDA’
Dernekçilikte yaşanan yanlışlar, bu kavramın ruhunu zedeliyor. İlk olarak, derneklerin çoğu gerçek bir toplumsal fayda üretmekten uzak. Birçoğu kağıt üzerinde var, faaliyet raporları ya yok ya da göstermelik. İkincisi, dernekler birer “kazanç kapısı” haline gelmiş durumda. Bazı dernekler, yardım toplama adı altında istismara açık bir sektör oluşturuyor. Üçüncüsü, aynı kişiler birden fazla derneğin yönetiminde yer alarak hem kaynak israfına yol açıyor hem de sivil toplumun güvenilirliğini zedeliyor. Bu durum, gerçek anlamda toplumsal fayda üretmek isteyen derneklerin gölgede kalmasına neden oluyor.
‘… ADETA BİR DEĞNEKÇİLİK MESLEĞİNE DÖNÜŞECEK’
Yetkililerin bu konuya acilen el atması gerekiyor. Derneklerin kuruluş ve işleyiş süreçleri daha sıkı denetlenmeli, faaliyet raporları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı. Aynı kişilerin birden fazla dernekte yönetim kurulu üyesi olması engellenmeli ya da sınırlandırılmalı. Ayrıca, derneklerin yardım toplama faaliyetleri ciddi bir denetim mekanizmasına tabi tutulmalı. Aksi takdirde, dernekçilik, toplumsal dayanışmanın bir aracı olmaktan çıkıp, adeta bir “değnekçilik” mesleğine dönüşecek.
‘DERNEKÇİLİĞİ ASIL RUHUNA GERİ DÖNDÜRELİM’
Manisa’daki bu tablo, sadece bir ilin değil, Türkiye’nin genel bir sorunu. Dernekçilik, idealist insanların bir araya gelerek topluma katkı sağladığı bir alan olmalı; makam, unvan ya da kişisel çıkar aracı değil. Yetkililere sesleniyorum: Ortalık başkandan geçilmiyor, elinizi sallasanız bir başkana değiyor. Bu gidişata bir dur deyin, dernekçiliği asıl ruhuna geri döndürelim!”
Yorumlar
Kalan Karakter: