CÜMLETEN İYİ YOLCULUKLAR Eskiden Kasaba’nın sokaklarında düdük çalan, rahat uyumamızı sağlayan bekçiler vardı. Eskiden iki tekerlekli at arabaları vardı, arkasından koştuğumuz kırbaç şakırdayınca kaçtığımız paytonlar vardı . Ve eski garaj ve eski garajda eski otobüsler vardı. Şimdilerde hepsi silik fotoğraflarda ve anılarda kaldı.
Turgutlunun yollarında hangi tarihlerde otobüsler çalışmaya başlamıştır ya da ilk otobüsü kim almıştır. Bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz Commer ve Ağustın marka otobüslerin 1930’lu yılların ortalarında iki tekerlekli at arabalarına eşlik ettiğidir. Otobüslerin Kasaba’ya gelişiyle beraber, ilk otobüs garajı Piyaleoğlu Caddesi üzerinde, Saman Pazarı’nın olduğu yerde, bugünkü Kara Mehmet’in Hanı’nın bulunduğu noktada faaliyete geçer. Böylece, İzmir-Turgutlu ulaşımının yeni hareket noktası kurulan bu garaj olur.
Kasaba’nın beyaz saçlı delikanlıları, gelin bugün eski bir gramofona hüzzam faslında bir şarkı koyup, Kasabanın eski otobüsleri ile İzmir’e bir yolculuk yapalım.
Saçları ağarmış delikanlılar; Yaşar Öksüz’ün, Ramazan Güven’nin, Ali Değer’in otobüslerine binsinler. Şakaklarında dalgalanma olanlar Mustafa Çelimcan, Şevket Öz, Halil Toygar, Mustafa Semiz’in otobüslerine yönelsinler. Uzaklara pek göremeyenler ise Acemoğulları ve de Pokerler’in arabalarına binsinler. Yıllara meydan okuyanlar ise Salih amcanın Selamet otobüsüne, yolda inecekler ise Kel Şaban, Tak tak Nazmi ya da Baş Çavuş’un arabasına binsinler.
Bavullar, çuvallar, heybeler otobüsün üstüne yerleştirilip yeşil – gri brandalarla örtülüp sicimlerle sucuk gibi bağlandı ise hazırız demektir. Önünde maşallahlar yazan otobüslerin şoförleri hadi uzun uzun kornalarınızı basın. Basın ki cümle Kasabalılar duysun İzmir’e seyrü seferin başladığını. Basın ki Kasabalılar bilsinler bundan böyle Fuara yolculukların bu makinelerle yapılacağını.
Arka kapının arka sırasına oturdu ise muavin ve de yağlı beze sarılı tahta takoz da yanında ise hareket ettirin otobüsleri ortalık şenlensin.
Önde Selamet arkasında Tak Tak Nazmi ve de diğerleri önce öfkesi dinmeyen Irlamaz Çayı’nı geçip sonra Kızılyokuş’a tırmansınlar. Ardından kıvrım kıvrım yolları aşıp Yiğitlerde ayran molası versinler. Muavin dağıtsın midesi hop hop edenlere kese kâğıtlarını. Döne döne başımız dönsün. Yeter ki İzmir görünsün. Ağır aksak inilsin Belkahve yokuşları. Yeter ki Fuara girilsin…
Her şey bir masal olsa, dönsek yıllar öncesine. Her şey bir masal olsa, yine binsek, bir daha binsek o eski ağır aksak yol alan kasaba otobüslerine… Her şey bir masal olsa, Belkahve’nin eski kıvrımlı yollarında yine başımız dönse. Yine o eski otobüslerin penceresinden beyazlanmış saçlarımızı rüzgâra bıraksak ve de yanan yüzümüzü geri çeksek.
Oysa çocukluğumuz Kasaba’nın o eski sokaklarında, sevdiklerimiz uzakta gülüşlerimiz eski fotoğraflarda kaldı…Ali ŞENTÜRK
Turgutlunun yollarında hangi tarihlerde otobüsler çalışmaya başlamıştır ya da ilk otobüsü kim almıştır. Bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz Commer ve Ağustın marka otobüslerin 1930’lu yılların ortalarında iki tekerlekli at arabalarına eşlik ettiğidir. Otobüslerin Kasaba’ya gelişiyle beraber, ilk otobüs garajı Piyaleoğlu Caddesi üzerinde, Saman Pazarı’nın olduğu yerde, bugünkü Kara Mehmet’in Hanı’nın bulunduğu noktada faaliyete geçer. Böylece, İzmir-Turgutlu ulaşımının yeni hareket noktası kurulan bu garaj olur.
Kasaba’nın beyaz saçlı delikanlıları, gelin bugün eski bir gramofona hüzzam faslında bir şarkı koyup, Kasabanın eski otobüsleri ile İzmir’e bir yolculuk yapalım.
Saçları ağarmış delikanlılar; Yaşar Öksüz’ün, Ramazan Güven’nin, Ali Değer’in otobüslerine binsinler. Şakaklarında dalgalanma olanlar Mustafa Çelimcan, Şevket Öz, Halil Toygar, Mustafa Semiz’in otobüslerine yönelsinler. Uzaklara pek göremeyenler ise Acemoğulları ve de Pokerler’in arabalarına binsinler. Yıllara meydan okuyanlar ise Salih amcanın Selamet otobüsüne, yolda inecekler ise Kel Şaban, Tak tak Nazmi ya da Baş Çavuş’un arabasına binsinler.
Bavullar, çuvallar, heybeler otobüsün üstüne yerleştirilip yeşil – gri brandalarla örtülüp sicimlerle sucuk gibi bağlandı ise hazırız demektir. Önünde maşallahlar yazan otobüslerin şoförleri hadi uzun uzun kornalarınızı basın. Basın ki cümle Kasabalılar duysun İzmir’e seyrü seferin başladığını. Basın ki Kasabalılar bilsinler bundan böyle Fuara yolculukların bu makinelerle yapılacağını.
Arka kapının arka sırasına oturdu ise muavin ve de yağlı beze sarılı tahta takoz da yanında ise hareket ettirin otobüsleri ortalık şenlensin.
Önde Selamet arkasında Tak Tak Nazmi ve de diğerleri önce öfkesi dinmeyen Irlamaz Çayı’nı geçip sonra Kızılyokuş’a tırmansınlar. Ardından kıvrım kıvrım yolları aşıp Yiğitlerde ayran molası versinler. Muavin dağıtsın midesi hop hop edenlere kese kâğıtlarını. Döne döne başımız dönsün. Yeter ki İzmir görünsün. Ağır aksak inilsin Belkahve yokuşları. Yeter ki Fuara girilsin…
Her şey bir masal olsa, dönsek yıllar öncesine. Her şey bir masal olsa, yine binsek, bir daha binsek o eski ağır aksak yol alan kasaba otobüslerine… Her şey bir masal olsa, Belkahve’nin eski kıvrımlı yollarında yine başımız dönse. Yine o eski otobüslerin penceresinden beyazlanmış saçlarımızı rüzgâra bıraksak ve de yanan yüzümüzü geri çeksek.
Oysa çocukluğumuz Kasaba’nın o eski sokaklarında, sevdiklerimiz uzakta gülüşlerimiz eski fotoğraflarda kaldı…Ali ŞENTÜRK