Cumhuriyetimizin Tapu Senedi : Lozan Barış Antlaşması
TURGUTLU Atatürkçü Düşünce Derneği Şube Başkanı Ali Tezcan ,Lozan Barış Antlaşması’nın 92. yıldönümü nedeniyle bir basın açıklaması yayınladı Şube Başkanı Tezcan açıklamasında;
1.Dünya Savaşı sonuçlanmış ve galip devletler, tüm yenik devletlere çok ağır koşullar içeren çeşitli anlaşmalar imzalatmışlardır.Bunların en ağırı 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Devleti’ne kabul ettirilen Sevr Antlaşması’dır. Yüce Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinde dile getirdiği bütün seçenekler bu antlaşmanın koşulları arasında idi.Memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş,iktidara sahip olanlar gaflet,dalâlet ve hıyanet içinde, hatta hepsi siyasal emellerini müstevlilerin emelleriyle birleştirmişler…Bunun içindir ki TBMM bu paçavrayı yırtıp atmış ve dünyanın tüm mazlum uluslarına örnek olan şanlı Kurtuluş Savaşımız’ı başlatmıştır. Savaşın sonu malum... 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’den denize dökülmesiyle büyük bir utku ile sonuçlanmış ve 1.Dünya Savaşı’nın mağrur galipleri, barış istemek zorunda kalmışlardır. Ancak, TBMM hükümetini zor durumda bırakmak için Osmanlı hükümetinden de görüşmeci çağırmaları üzerine TBMM, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştır.
20 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan kentinde başlayan konferans, özellikle kapitülasyonlar konusunda çıkan anlaşmazlık sonunda 4 Şubat 1923’te kesilmiş, savaş olasılığının yeniden belirmesi üzerine Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal, ordumuza hazır ol emri verince, görüşmeler 23 Nisan 1923’te yeniden başlayarak, başında Dışişleri Bakanı İsmet İNÖNÜ’nün bulunduğu Türk Grubu’nun bütün isteklerinin kabul edilmesiyle 24 Temmuz 1923 tarihinde antlaşma imzalanmıştır.
Lozan’da imzalanan bu belgelerle, sadece bir barış antlaşması yapılmamış, aynı zamanda Türkiye ile Batı devletlerinin siyasal, hukuksal,ekonomik ve sosyal ilişkileri de yeniden düzenlenmiştir.
Antlaşmanın önsözünde devletlerin bağımsızlık ve egemenliklerine saygı gösterilmesi ilkesine yer verilmiştir.Bu ilke,yeni Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı’nın galipleri ile eşit koşullar altında,Lozan’da siyasi bir mücadeleye giriştiğini gösteren bir hükümdür.Türk bağımsızlık ve egemenliğinin tanınması bakımından büyük önem arz eder..
Bu antlaşmayla ülkemizin sınırları Hatay ilimiz dışında çizilmiş ve bu sınırlar ÇÖZÜM SÜRECİ adı verilen ÇÖZÜLME SÜRECİ başlayana dek kahraman Mehmetçik’imizin kanı ve canı pahasına korunmuştur Bugün doğu ve özellikle güneydoğu sınırlarımız adeta yolgeçen hanına dönüşmüş,dünyanın gördüğü en büyük savaş kahramanı Yüce ATATÜRK’ün koymuş olduğu “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” ilkesini ayaklar altına alıp, komşuda savaş çıkartan iktidarımız sayesinde, her gün binlerce terörist, mülteci adı altında ellerini kollarını sallayarak ülkemize girip çıkabilmektedir. Son olarak Suruç’u kana bulayan, daha önce Reyhanlı’da 53 yurttaşımızı katleden canilerin ülkemizce korunup desteklendikleri, artık bütün dünyaca bilinmektedir.
Lozan’da sımsıkı kurallara bağlanan ülkemizin tapusu bugün delinmiştir.Ege Denizi’nde bize ait olan adalarımız komşumuz Yunanistan tarafından hem de göz göre göre işgal edilmiş, dünya devleti olduğunu iddia eden devletimizin yöneticilerinden bir tık sesi dahi duyulmamıştır.Güneydoğumuzda bir Kürt devleti kurulmak üzeredir ve çözülme süreci zarar görmesin, egemenlerimizin rahat ve huzuru kaçmasın diye adeta göz yumulmaktadır. IŞİD denilen Müslüman(?) caniler ordusu ve PKK,devletimizi tehdit edecek düzeye gelmişlerdir.Suriye’de kendi beslediğimiz canavar, yarattığı mülteci sorunuyla,şimdilik 6,5 milyar dolarımıza mal olmuştur.Ayrıca, tüm kentlerimizde dilencilik, sıtma ve çocuk felci gibi hastalıkların hortlamasına yol açmıştır.Mültecilere verilen dilediği üniversiteye sınavsız girebilme, ülkede çalışma hakkı gibi bazı ayrıcalıkların ise, bir sosyal patlamaya yol açması yakındır.
Oysa, iki ayyaş olarak adlandırılanların birincisi olan Yüce ATATÜRK, “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE” diyerek bu ülkenin her kökenden yurttaşını, hem de savaştan yeni çıkmış yoksul bir ülkede bir arada yaşatmayı ne de güzel başarmıştı… İkinci ayyaş İsmet İNÖNÜ ise, önce ülkenin “makûs” talihini yenmiş, ardından Lozan’da gösterdiği üstün diplomatik çaba ile, başta bugün çok öykünülen Osmanlı’nın en büyük sultanlarından Kanuni’nin yüzyıllarca başımıza belâ ettiği KAPİTÜLAYONLARI bir daha dönmemek üzere kaldırtmıştır.Ancak, hükümetimiz, özelleştirme adı altında aynı düzenlemeyi yeniden yaratmış ve yabancılara pek çok ayrıcalıklar tanımıştır.
Burada Lozan’ın tarihçesi değil, bir gazete sayfasında birkaç sütuna sığacak kadar kısmen önemi ve sonuçları üzerinde durulmuştur. Tarihçesi çeşitli kaynaklardan öğrenilebilir.,Ancak bu belgenin Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya devletleri nezdinde hukuksal varlığını kanıtlayan bir tapu senedi olduğu unutulmamalıdır.Öyle bir tapudur ki, sınırları Mehmetlerin,kınalı kuzların,,Kara Fatmaların ,Eliflerin kanıyla çizilmiştir; toprağı da yine kanlarla yıkanmıştır.Bizlere de damarlarımızdaki asil kanın son damlasına kadar korumamız koşuluyla teslim edilmiştir.Bu topraklarda dedelerinin, ninelerinin kanı olmayanlar bunu anlayamazlar. Anlayamadıklarını da her fırsatta göstermektedirler.
ATATÜRK GENÇLİĞİ bu aziz emanete kanının son damlasına kadar sahip çıkacaktır.
BU BÖYLE BİLİNE!!!” ifadeleri kullandı. HABER MERKEZİ
Yorumlar 1
Kalan Karakter: