Turgutlu Belediyesi CHP Belediye Meclis üyesi Burhan Irk, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramını kutladı.
CHP Meclis Üyesi Burhan Irk 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamasında şu ifadelere yer verdi; "1980 askeri darbesinden sonra yasaklanan 1 Mayıs, 7 yıllık aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup tarafından, 1 Mayıs şehitlerini anmak adına Taksim Anıtına çelenk bırakılarak kutlanmak istenmiş ancak sadece millet vekillerine izin verilmişti. 1989 ve 1990’daki kutlama girişimlerinde bir işçi hayatını kaybederken bir üniversite öğrencisi felç olmuştur. İzleyen yıllar arasında 1996’da, 1980 sonrasının en kitlesel mitingi gerçekleştirilmiş, Kadıköy’de yaklaşık 150 bin insan toplanmış ama yine açılan ateş sonrası 3 kişi yaşamını kaybetmiştir.
2008 Nisan’ında, "Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edilmiş, 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen 5892 sayılı yasanın, 27 Nisan 2009'da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile, 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir. 2010, işçi bayramının yeniden binlerce kişi ile kutlandığı ilk yıl olmuş, Taksim Meydanı’nı 200 bin kişi doldurmuş, görkemli bir kutlama gerçekleşmiştir.
Fakat 2013’te, açıkça ifade edilmese dahi fiili olarak 12 Eylül şartlarına dönülmüş, kutlamaların yerini göz yaşartıcı bombalar ve şiddet almıştır. Sendikaların 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim Meydanı’nda kutlama talepleri her yıl, maalesef göstericilerle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmektedir.
Bu güne geldiğimizde, işçi ve emekçilerin durumu ortadadır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkına Örgütünün (OECD) sunduğu sendikalaşma oranları, Türkiye ile diğer ülkelerdeki durumun karşılaştırılabilmesi için önemlidir. Türkiye, OECD üyesi ülkeler içinde en düşük sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamına sahip ülkelerden biri durumundadır. Türkiye bu oranlarla OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer almaktadır.
Ülkemizde Turgut Özal dönemiyle başlayan özelleştirme süreci, AKP dönemiyle büyük oranda tamamlanmış, özelleştirme sonucunda sendikal haklar, özgürlükler, TİS kapsamına giren işçi sayısında büyük kayıplar yaşanmıştır. Sermayeden yana değişen yasalar işçilerin sendikal örgütlenmesinin önüne büyük engeller çıkarmış, işkolu, işyeri ve işletme barajları bu engellerden bir kaçı olmuştur. Çıkarılan yasalarda alt işveren uygulamaları, yap-işlet-devret, hizmet alımı yeni çalışma biçimleri sendikal örgütlenmeye engel olan diğer gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır. Taşeronlaştırma, esnek çalışma, güvencesiz çalışma biçimleri, en son kiralık işçi bürolarını bunlara ekleyince sendikalılaşma oranında düşme ve TİS kapsamında gerileme kaçınılmaz olmuştur.
2013 ile 2019 arasında sendikalaşmada yaşanan nicel artışa rağmen, işçilerin yüzde 90’a yakını sendikasız olarak çalışmaktadır. Kayıt dışı çalışan işçiler dahil toplam 16 milyon 254 bin işçinin sadece 1 milyon 859 bini sendika üyesidir. 14 milyon 395 bin işçi ise herhangi bir sendikaya üye değil.
AKP, 18 yıllık iktidarı boyunca gerek yaptığı yasal düzenlemelerle gerekse izlediği politikalarla işçilerin ve çalışanların önemli hak kayıpları yaşamasına yol açmıştır. 2003 yılında İş Kanunu’nu değiştiren AKP, çalışma hayatının esnekleşmesine ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaşmasına yol açmıştır. İş Kanunu yasalaşırken iş güvencesine ilişkin düzenlemeler daraltılmıştır. AKP hükümeti ilk yıllarında kamuda güvenceli çalışmayı yasal olarak sona erdirmeyi hedefleyen Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nu çıkartmayı başaramayınca, kamuda taşeron işçi çalıştırmayı kolaylaştıran düzenlemeler yapmıştır. AKP dönemiyle birlikte kamuda taşeron işçi çalıştırma tırmanışa geçmiş ve sayı bir milyona yaklaşmıştır. AKP döneminde taşeron uygulamaları özel sektörde de yaygınlaşmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile emeklilik yaşı yükseltilmiş, emekli olmak zorlaştırılmıştır. Emekli aylığı hesaplama ve bağlama oranlarında yapılan değişiklikler sonucunda emekli aylıkları düşmeye başlamıştır. AKP döneminde izlenen anti-sendikal politikalar nedeniyle sendikalaşma oranları düşmüştür. Özellikle toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısı açısından Türkiye OECD ülkelerinin en sonuncusu durumuna gelmiştir. AKP, ANAP ve Özal döneminde başlatılan özelleştirme programlarını daha da derinleştirerek sürdürmüştür. Türkiye’de yapılan tüm özelleştirmelerin yüzde 88 AKP iktidarı döneminde yapılmıştır.
Sermaye örgütlerinin bir diğer talebi olan iş davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması AKP’nin emek karşıtı uygulamalarından bir diğeri olmuştur. AKP işsizliği düşürmek ve istihdamı artırmak konusunda başarılı olamamıştır. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan sağlanan devasa teşviklere rağmen işsizlik düşmemiş, istihdamda beklenen artış sağlanamamıştır.
Bugüne geldiğimizde ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan koronavirüs salgınında işçilerin durumu açık şekilde ortadadır. Bu salgında işçiler yine virüs ile mücadelede yalnız bırakılmıştır.
Yaklaşık 10 gün önce Türkiye Devrimci İşçi Konfederasyonu’nun (DİSK) hazırladığı “Covid-19 DİSK Raporu-2” de yer alan bilgilere göre, işçiler arasındaki pozitif vaka oranı Türkiye’deki vaka ortalamasının üç katı olduğu belirtilmiştir.
Salgın'ın Türkiye nüfusuna oranı binde 0,9 iken, DİSK üyeleri arasında binde 2,8'dir. İşçiler arasında Covid-19 pozitif oranı gerek genel nüfusa göre gerekse çalışma çağındaki nüfusa göre oldukça yüksektir. Koronavirüs salgınında en zor şartlarda yaşayanlar yine işçilerdir. Patronlar için her gün yeni yasalar çıkaran AKP iktidarı işçileri kaderine terk etmiş, üretimi durdurmama bahanesiyle işçilerin hayatını hiç saymaktadır."
Yorumlar
Kalan Karakter: