TURDAK, AHMETLİ- GÜMBÜRDEK ; BURASI CENNET
TURGUTLU ilçesi'nde etkinlikler gösteren TURDAK –Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü’nün sporcuları sezonun on birinci etkinliğini bu pazar Ahmetli, Dereköy, Gümbürdek, Çıplakdeğirmen, Alahıdır Köyü parkurunda olumsuz hava koşuluna karşın gerçekleştirdi.
Kış mevsimi kendini hissettirmeye başladı. Cumartesi 24 derece dolayında olan ısı bu gün birden 17dereceye düştü. Hava bulutlu ve yağışlı. Arada bir açılsa, yağmur dinse de soğuk. Bu tür havalara alışmalıyız diye düşünüyoruz. Gerçi evinin perdesini aralayıp, “Bu gün bulutluymuş, bu gün yağış var, bu gün yağabilir, soğuk.” gerekçeleriyle kaytaran arkadaşlar da yok değil. Onlar bizim sanal arkadaşlarımız. Bu günkü parkura Turgutlu Lisesi ile Sağlık Meslek Lisesi İzcileri de bize eşlik ediyorlar.
Yoğun yağışla birlikte Turgutlu’dan otobüsümüz hareket ediyor. Yağışa karşın yürüyecek olanlar zaten gelmişler, diğerleri de gelecek diye beklemenin de anlamı yok. Bu kez Turgutlu’nun batısına yöneldik. Ahmetli’nin güneyinde, Ahmetli çayı boyunca yürüyeceğiz. Ahmetli, Barbaros Mahallesini geçer geçmez arabadan indik yağmurlukları giyerek hazırlandık. Yağmur bazen şiddetini artırsa da TURDAK gurubu azimli, bu etkinliği gerçekleştirecek. Geçen hafta ceza alan Ali arkadaşımız ; Bağışlanması için evinde yaptırdığı ıspanaklı börekleri kahvaltı niyetine atıştırıyoruz. Dereköy’e vardık. Çınarlar yapraklarını dökmüş yerler yapraktan bir halı olmuş. Yol kenarlarında yeni yeni olgunlaşmaya başlamış böğürtlenler, itburnu meyvelerinin tadına baka baka gidiyoruz.Dereköy’den sonra parkurun zor kısmı başlıyor. Burada grubu ikiye böldük bir kısmı yolu izleyerek sarısudan gidecek. Diğerleriyle Ahmetli çayını geçeceğiz. Yoğun yağan yağmurla birlikte çay daha gür ve bulanık akıyor. Su, geçit olarak kullanılan taşları yer yer aşıyor. Birbirimize yardım ederek güçlükle geçiyoruz, Ayağı kayıp suya girenler oluyor. Yürüyüş onlar için ‘ıslak çorap, ayakla’ biraz zorlu geçecek. Çay kıyısından patikadan ilerliyoruz. Kimi yerde patika ile su birleşiyor. Ağaçlara, çalılara yapışarak geçmeye çalışıyoruz.Gümbürdek denilen yere buradan varmamızın olanağı yok. Gümbürdek bu parkurun en görülmeye değer yeri. Bu adı suyun gümbür gümbür ses çıkararak akmasından almış olması gerek. Çay burada bir metreye kadar daralıyor, her iki yanı dik kayalık. Önceki yıllarda defineciler para aramak için buranın doğal yapısını bozmuşlar. Su kayaların yarıklarından şelale gibi akardı. Yine de ulu çınarların arasında değişik oluşumlu bu yeri görmek gerek. Buradan ayrılıyoruz . Kimi arkadaşlar çayı buradan karşıya geçip Çıplak değirmene daha kestirme varmak için dereyi atlamaya çalışıyor. Diğerleriyle sırta çıkıp orman içindeki patikadan gidiyoruz. Patika bizi biraz önce terk ettiğimiz çayın kenarın a indiriyor. Yine ağaçlara kayalara yapışarak zorlukla da olsa Çıplakdeğirmen mevkisine vardık ama Değirmene inmiyor devam ediyoruz. İki kilometre ilerde kapız içinde şelaleler var, onu görüp döneceğiz. Yağmur sürekli çiseliyor.Kapıza indik, çağıl çağıl akan şelale, hepimize “İyiki gelmişiz” dedirtecek kadar hoşumuza gitti. Geriye döndük Çalıların, arasından kendimize bir yol açarak dere boyunca ilerliyoruz. .Hala çalışır durumdaki su değirmeni dikkatimizi çekiyor. Gürül gürül akan derenin suları zamanında enerjiye çevrilmiş, değirmen döndürür hale getirilmiş. Kim bilir, öğüttüğü unlarla kimler doymadı. Kimler sıra kavgası yüzünden birbirini dövmedi. Kaçırdığı yavuklusuna sığınak olmadı. Tüm bunların tanığı Çıplakdeğirmen şimdilerde suskun. Tek yoklayanı, tek vefalı arkadaşı hemen yukarıdaki evinde yaz, kış tek başın yaşayan Ahmet amca(Karaca) kalmış. Birde taş kemerli tarihi köprü. Üç kimsesiz. birbirlerine dayanak , sırdaş olmuşlar. Değirmenin hemen yanında, büyük derenin üzerine kimlerce yapıldığı bilinmeyen köprüyü de üstünden geçen deve kervanlarını bekler gibi yoları gözler bulduk. Köprüyü geçip az bir tırmanıştan sonra yalnızlıktan bunalmış Ahmet amcanın evine varıyoruz. Burası her yıl bir kez TURDAK grubunun uğrak yeri. Ahmet amcamızı bizi bekler buluyoruz. “Nerede kaldınız? Arayı uzattınız .” diye sitemde bulunup hepimizi hasretle kucaklıyor. Geçen yıllarda gruptan bir bayan arkadaşımız, “Amca, burası cennet gibi ne güzel bir yermiş.” Demesi üzerine Ahmet Amca: “Şavk yok, Telefon çekmiyor, Avratta yok. Burası cennet olsa neye yarar.” Şavk’ın elektrik, ışık olduğunu, elektrik olmayınca Televizyonun da olmadığını anlıyoruz. Cep telefonlarının bile çekmediği bir alanda Ahmet amca, yalnızlığını, çaresizliğini üç cümle ile ne güzel anlatmıştı. Şimdi elektrik bağlanmış, şavk gelmiş, telefonu da çekiyordu. Ahmet amcanın odunlarıyla büyük bir ateş yakıyoruz. Hem ısınıp hem kurulanacağız hem de közünde yanımızda, terbiyeleyip Aleminyum kağıtlara sardığımız sucuk ve tavukları pişireceğiz. Hava gittikçe soğumaya başladı. Evin içindeki ocağı da yaktık. Bu gün Ahmet amcanın davetsiz konuklarıyız. Hiç kimse amcaya bile sormadı ocağı yakarken. O da hiç tepki vermedi. Dışarıdakiler eti pişirmekle uğraşırken minderlere, keçelere yayıldık. Kimisi,“Ah birde kalkın artık gidiyoruz” diyen olmasa havasında, iyice yerleştiler. Tavuklar pişti, biz ısındık, salatalar yapıldı. Yağmur dinmedi. Ahmet amcanın odasına doluşarak büyük bir yer sofrasının çevresine konuşlandık. Tavuklar karıştı; hiç kimseye kendisinin hazırladığı tavuk düşmedi. İştahla, şakalaşarak açlığımızı gideriyoruz. Yola çıkmanın zamanı geldi. Burada ikiye ayrılacağız. Yavaş grup Alahıdır yolunu izleyerek köye varıp bekleyecek. Diğer grup biraz sert bir parkurdan Bahçecik köyünden, dağdan Alahıdır’a inecek. Yürüyüş yeniden başladı.Her grup kendi yolundan yollara döküldük. Uzaktan düdükler çalarak işaretleşiyoruz. Tepeler, dereler aşarak parkuru tamamlıyoruz. Alahıdır da yavaş grubu biraz kızmış ve sabırsızlıkla bekler buluyoruz. Böylece etkinliği tamamlamış oluyoruz. Arabaya bindik, yorgunluktan uyuyanlar bilr var. Turgutlu’dayız. Gelecek Pazar, Turgutlu, Çepnibektaş,Hamzababa, Gökgedik, Çepnibektaş Köyü parkurunda buluşmak üzere vedalaşıyoruz. HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: