

TURDAK’LA ÖREN KANYONU’NUN
BİR UCUNDAN DİĞER UCUNA YOLCULUK
Nisan ayı, bu hafta bir bahar ayı olduğunu kanıtlama çabasındaydı. Biraz bulut, biraz sis, biraz soğuk, biraz güneş… Sabahın hala insanı üşüten saatlerinde Turdak dağcıları ile Kemelpaşa Ören Kanyonu yollarındayız.
Yürüyüşümüz saat tam 07.30’da Ören kasabası meydanında otobüsten inmemizle başladı. Bugün yürüyüş grubumuz epeyce kalabalık. Turgutlu Lisesi İzcileri ve Sağlık Meslek Lisesi’nden bir grup da yürüyüşümüze katılacak.
Yürüyüşe başlar başlamaz önümüze bir dere çıkıyor. Aslında dere diyerek o çağıl çağıl akan suyu küçültmüş oluyorum. Sırayla karşıya geçiyoruz. Yüz-yüz elli metre ileride yine o akıntı. Tekrar karşıya geçiyoruz. Evet, sonradan anlıyorum, bu dere bizi kanyonun ta kalbine götürecek! Defalarca dereyi geçmek zorunda kalıyoruz. Kimi suya batıyor kimi düşüp ıslanıyor ama kimse şikâyet etmiyor. Çevrenin güzelliği; çam, meşe, kestane ve ceviz ağaçlarının devasa yüksekliği herkesi büyülemiş durumda.
Üç saate yakın bir süre biraz tırmanarak biraz patikalarda ilerleyerek büyük bir şelaleye ulaşıyoruz. Bize bu kadar yakın ancak bu kadar gizli başka bir güzellik var mıdır bilmiyorum. Şelale kendisini doğada o kadar iyi saklamış ki bırakın yanına iyice yaklaşmadan görmeyi sesini bile son ana kadar duyamıyorsunuz. İçimden iyi ki bu kadar iyi gizlenebilmiş diyorum. Aksi takdirde buraya çay ocağı açma, piknikçilere hizmet sunma bahanesiyle gelenler bu gizli güzelliği kısa sürede diğerlerine benzetebilirler!
Şelalenin yanındaki alanda Ataş yakıp yanımızda getirdiğimiz sucukları şişlere takıp pişiriyoruz. Karşılıklı ikramlarla karnımızı doyurup biraz da dinlendikten sonra tekrar dönüşe geçiyoruz. İzcilerin etrafa meraklı gözlerle bakışı dikkatimi çekiyor. Hepsi de doğayı biraz daha yakından tanıma çabasında. Liderleri zaman zaman onlara doğa ile mücadele hakkında bilgiler veriyor.
Dönüş ayrı güzergâhtan yapılıyor., bu kez orman yangın yolunu takip ederek Ören yoluna düşüyoruz. Ancak giderken fark edemediğimiz nice güzelliği dönerken fark ediyorum. Doğa aynı doğa ancak günün farklı saatlerinde farklı görünüyor. Dönüş yolunda hiç görmediğim güzellikleri, çok zamandır unuttuğum renk ve kokuları yeniden fark ediyorum.
Saat 13.30 sularında Turgutlu’dayız. Bir sonraki hafta yine dağlarda buluşma dilekleriyle ayrılıyoruz.HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: