Mehmet Gökyayla
Şehirler de tıpkı insanlar gibidir bir bakıma. Doğarlar, gelişirler, değişirler ve bazen de vakti saati gelince ölüp giderler. Turgutlu’nun tarihî seyir içerisinde başından geçenler, rahatlıkla bu denklem üzerinden değerlendirilebilir. 1400’lü yıllarda küçük bir köy olan Turgutlu, önce kasabaya, sonra küçük bir şehre dönüşecek; 1922 yılının eylül ayında ise hemen hemen tamamen yok olacaktır. Fizikî yapıları tamamen kül olan şehrin nüfusu da yarısından daha azına düşecektir. Sonrasında ise aynı yerde bambaşka bir yerleşim yeri, yokluklar üzerinde inşa edilip imkânsız başarılacaktır.
1800’lerden günümüze dek Turgutlu’nun yönetim merkezi olarak adlandırabileceğimiz üç mahalli olacaktır. Bunların ilki, şehirdeki ilk hükümet konağının inşa edildiği ve adını anılan yapıdan alan Konakönü, ikincisi Sevinç Meydanı civarı, üçüncüsü ise günümüzde belediye ve hükümet konağının konumlandığı Orta Park’ın çevresidir. Günümüzdeki konum zaten bilinmekte, Konakönü adının kökeni yaşlılar tarafından halen dillendirilmektedir fakat aradaki ikinci merkez, unutulup gitmiş gibidir. Söz konusu çevrenin yönetim merkezi işlevini diğerlerine göre daha kısa bir süre boyunca üstlenmiş olmasının ve burada devlet dairesi olarak kullanılan yapıların emaneten bu işleve sahip olmalarının bu unutuluşta payı büyüktür.

Hâlâ Turgutlu’nun önemli bölgelerinden olan Sevinç Meydanı ve buradaki günümüzün Sevinç Parkı, bir taraftan bakınca 1930’lu, 40’lı yıllardaki değerini yitirmiş gibidir. Aslında bu bölgeyi ele alırken daha da eskiye, hiç değilse yüz yıl kadar daha geriye gitmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla Sevinç Parkı’ndan önce burada ne vardı sorusunu cevaplamak durumundayız.
Sevinç Parkı’nın Piyaleoğlu Caddesi ve Mercan Sokak’ın kesiştiği köşesinde 1950'lere kadar ayakta kalmayı başaran bir minarenin bulunduğu, bölgede belirli bir yaşın üzerindekiler tarafından halen hatırlanmaktadır. Bu minare, halk arasında Paşa Camii adıyla bilinen ibadethaneye aittir. 1653 tarihli Pazar Camii Vakfiyesi’nde bahsedilen ve asıl adı Beşir Ağa Camii olan bu ibadethane, büyük ihtimalle 17. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olmalıdır. Medresesi de mevcut olan ibadethanenin yanına 1841 yılında[1] dönemin önemli isimlerinden Kolağasızâde Hacı Hüseyin Ağa tarafından bir de kütüphane inşa edilmiştir. Böylelikle burası yavaş yavaş bir kültür merkezi vasfını kazanacaktır.

Bir süre sonra da yine bu bölgede Kız Rüştiyesi inşa edilecek; bunun sonucunda Kasaba’daki kız öğrenciler de orta öğretime devam etme imkânına kavuşacaktır. Piyaleoğlu Mustafa Ağa tarafından 17. yüzyılın ortalarında inşa ettirilen ve geliri Pazar Camii için kullanılacak olan Koca Hamam’la birlikte bölgenin Osmanlı dönemine ait panoraması büyük ölçüde tamamlanacaktır.
1922 yılının eylül ayına gelindiğinde Yunan birliklerinin Türk ordusunun önünden kaçışları esnasında Turgutlu’da çıkardıkları yangının başlangıç noktalarından birisi de Kolağasızâde Hacı Hüseyin Ağa Kütüphanesi, Paşa Camii ve çevresi olmuştur. O günleri yaşayan Dr. Niyazi Dinçsoy’un anlatımıyla: “Paşa, Dereköy, Pazar, Limoncu Camileri ile medreselerindeki el yazması kitaplar tamamen yok oldu. Yarı yanmış kitap sayfaları haftalarca göklerde uçuştu.”[2]
7 Eylül 1922 sabahı Turgutlu düşman işgalinden kurtulmuş ancak diğer binlerce yapıyla birlikte ne Paşa Camii kalmıştır ne de Hacı Hüseyin Ağa Kütüphanesi. Çok sayıda yazma eserin bulunduğu ve bir anlamda yörenin kültürel hafızası durumundaki kütüphane, kütüphanenin karşısındaki kız rüştiyesi ve Paşa Camii küle dönmüşler ve bir daha ayağa kaldırılmaları mümkün olmamıştır.
Başlangıçta da belirttiğim üzere yangın, o günün Turgutlu’sunun sonunu getirmiş ve yangından sonra şehrin neredeyse sıfırdan inşa edilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu doğrultuda Kasaba yeniden planlanmış; sokaklar, meydanlar, yeşil alanlar, yerleşim yerinin haritasına en baştan yerleştirilmiştir. Yangın öncesinde Paşa Camii, Hacı Hüseyin Ağa Kütüphanesi ve Kız Rüştiyesi’nin olduğu alan da bir meydanlık olarak tasarlanmıştır. 1940 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanabilecek hava saldırılarına karşı savunma amacıyla Turgutlu Belediyesi tarafından inşa edilen sığınakların en büyüğü de burada yapılacaktır. En büyük sığınak burada inşa edilecektir çünkü ilçenin neredeyse tüm idarî yapıları, bu çevrede konumlanmıştır.

Yangında hükümet konağı da tamamen yok olunca kaymakamlık geçici olarak farklı binalarda hizmet vermiştir. 1920’lerin sonlarında ise Sevinç Meydanı’na bakan dönemin en gösterişli binalarından birisi kiralanmış ve hükümet konağı olarak kullanılmaya başlamıştır. Bahsedilen yapı, Cumhuriyet döneminde Turgutlu’nun ilk belediye başkanı olan Cemal Bey tarafından inşa ettirilen ve bugün Üzümcü Konağı olarak da bilinen günümüzün Kent Müzesi’dir. Yapı, 1940’a kadar kaymakamlığın hizmetinde kalacaktır. Dönemin kaymakamlığının yani Üzümcü Konağı’nın kuzeyindeki Bülbül Sokak’ta da kamu kurumları mevcuttur. Halen ayakta olan ve kreş olarak kullanılan buradaki bina dönemin adliyesidir. Yine nüfus memurluğu ve orman şefliği de bir dönem Bülbül Sokak üzerindeki binalarda hizmet verecektir. Orman şefliği kısa bir süre de Piyaleoğlu Caddesi üzerindeki bir binada çalışacaktır.

Aynı günlerde askerlik şubesi, Üzümcü Konağı’nın karşı köşesinde, Ülkü Sokak ile Mercan Sokak’ın kesişimindeki binadadır. Yine Ülkü Sokak’ta kiralanan bir başka bina ise Turgutlu Ticaret Odası, Kızılay Şubesi, Himaye-i Etfal yani Çocuk Esirgeme Kurumu Şubesi ile Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Teşkilatı tarafından ortaklaşa kullanılmaktadır. Dönemin imkânsızlıklarının anlaşılabilmesi için bu kadar farklı kurumun kira ile tutulan tek bir binada ve bir arada bulunmak zorunda olmaları, önemli ve çarpıcı bir örnektir. Bahsedilen yapının karşısında da jandarma komutanlığı vardır. Sokağın üst köşesindeki geniş avlulu ev ise kaymakam lojmanı işlevini taşımaktadır.
Ülkü Sokak’tan yukarıya çıkınca artık Üzüm Çarşısı başlayacaktır. Dönemin bankaları da işte tam burada, ticaretin kalbinin attığı bölgede yer almaktadırlar. Bankalar Binası olarak bilinen yapı, günümüzde restore edilmektedir. O dönemde Turgutlu Belediyesi de anılan çevrede kiralanan çeşitli binalarda çalışmalarını sürdürmektedir.
Yalnızca devlet daireleri de değildir bu çevreyi şenlendiren. Onların yanında Turgutlu Ortaokulu da 1937 yılında Koca Hamam’ın hemen karşısında yer alan binada eğitime başlamıştır. Ortaokulun kullandığı binaların sayısı kısa zamanda üçe çıkmış ve bölge, idarî yapılarla birlikte bir de önemli eğitime kurumunu barındırır hale gelmiştir.

1940 yılında bugün de hükümet konağı işlevini taşıyan binanın hizmete açılmasıyla Sevinç Meydanı ve çevresinin yıldızı yavaş yavaş sönecektir. Bu bina, yalnızca kaymakamlığa değil; kaymakamlığın yanında nüfus memurluğu ve adliye gibi diğer kamu kurumlarına da ev sahipliği yapacaktır. Böylelikle Üzümcü Konağı, kaymakamlık olarak kullanılır durumdayken mesken haline dönüşecek; Bülbül Sokağı’ndaki devlet dairelerinin de buradan ayrılmasıyla alan, artık yönetimsel işlevinden büyük ölçüde sıyrılacaktır. Birkaç yıl içerisinde Turgutlu Ortaokulu da kendisi için inşa edilen ve şu anda Turgutlu Lisesi olarak bildiğimiz binaya taşınacaktır.

Tüm bu yaşananlar, taşınmalar içerisinde en çok dikkatimizi çekmesi gereken husus, şehrin yönetim binalarıyla beraber her geçen gün daha da yukarıya yani güneye doğru büyüyor ve merkezin o bölgeye ilerliyor olmasıdır. Turgutlu’nun bir köy olarak ortaya ilk çıktığı günlerden itibaren başlayan güneye doğru büyüme, halen devam etmektedir. Dikkat edilirse günümüzde de bu şehir, Selvilitepe ve Ergenekon Mahalleleri üzerinden güney istikametinde büyümektedir ve de anlaşılan bu büyüme, devam edecektir.
Yorumlar
Kalan Karakter: