Bir nevi Diyojen: Gazeteci - Atilla Köprülüoğlu
“Herkes için eşitliğe inanıyorum; muhabirler ve fotoğrafçılar hariç...” M.GANDI
Gazetecilerden, paralel yapı ile ilgili bilgi-belge vermelerini isteyen Balıkesir’in Sayın Valisi’ne ve O’nun gibi de düşünenlere bu yazı…
Gazeteci; insanlara, olaylara objektif yaklaşımı ilke edinir.
Gazeteci; Fransız muharrir S.Lausenne’nin dediği gibi ‘Bir nevi Diyojen’dir...’
Elinde feneri, hayattan gelip geçer ve her yerde hakikati arar…
Gazeteci; gördüğünü, inandığını, gerçeği yazar...
Gazeteci; kişinin haklarına saygılıdır, dikkat eder...
Gazeteci; tarihin tanığıdır, 'sanığı' bile yapıldığı görülmüştür.
Gazeteci; savaşların tarafı değildir, şahidi olur.
Gazeteci; palto tutmaz... Tutsa tutsa, 'kafa tutar...'
Gazeteci; doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakılır...
Hocaların Hocası Prof. Dr. Şadan Gökovalı’ya göre de ‘Ele aldığı konulardaki seçenekleri sergileyen ve okuru (dinleyiciyi) düşünmeye sevk eden namuslu meslek erbabına GAZETECİ denir.’
Bir tarihte İstanbul-Cağaloğlu'nda berduşların uyuduğu bir taş kovuğun duvarına şöyle bir cümle kazınmıştı: ‘Ben bir şairim boş bulduğum yere şiir yazarım...’
Gazeteci; işte böyle kararlı olmalı.. Kalemi bırakmamalı...
Ama doğruları yazmak kaydıyla... (Melih Aşık Usta’ya saygı ile..)
***
Gazeteci; köşesinde/TV’de “falanca gazeteci kovulacak çünkü Başbakan onu sevmiyor...”
Gazeteci; ‘Bugün şu, yarın bu gazeteci gözaltına alınacak’ diye yazmaz/haykırmaz..
Gazeteci; ihale takip etmez, komisyon almaz, aracılık yapmaz...
Gazeteci; bilginin ‘güç’ olduğuna inanır, yeni fikirleri savunur...
Gazeteci; hukukun üstünlüğünden, düşünce özgürlüğünden yanadır...
Gazeteci; ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya karşı çıkar...
Gazeteci; kamuoyunu aydınlatma misyonunu üstlendiğinin farkındadır...
Gazeteci; eleştirince/dokununca -hedefleştirilmeyi/hakareti/dövülmeyi/hapsi/yanmayı- göze alır...
Gazeteci; yandaşlarla/yalaka/yağdaş/havuzcularla, meslek etik ve ahlakını hiçe sayanlarla da mücadele eder.
Gazeteci; güç paylaşamayınca çatışma başlatan ortakları da... Yolsuzlukları, vurgunu, rüşveti...
Öldürülen gençleri... Hukuka aykırılıkları... Yürütme’nin Yargı’nın içine girmesini... Buzdolabına kaldırılan fezlekeleri... Adamı Adam Eden Anaları yuhalatanları... Soma’nın 301 şehiti/432 yetimini
Bonzai Cenneti olmamızı... Kapatılan kupon arazileri... Dikta heveslilerini de YAZAR...
***
Kurtuluş Savaşı yıllarını Ankara’da geçiren, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü Hoca’larından Gazeteci Cevat Fehmi Başkut, yarım asır önce yazdığı ‘Gazetecilik Dersleri’ kitabında şöyle tanımlar GAZETECİ’yi:
‘Gazeteci dediğimiz çileli mahluk, asırlardır -bilhassa- ömrü boyunca papalardan, hükümdarlardan, padişahlardan, derebeylerinden, diktatörlerden çok çekti. Hükümdar-Diktatör sık sık gazetesini
kapattı ve onu idam ettirdi. İstibdat daima ağzını kapattı. Yolu üzerinden para cezası, kamçı, hapis, sürgün, darağacı hiçbir zaman eksik olmadılar. Ve O işte bütün bunlara rağmen yazmaya devam etti.(…) Bugün gazetecinin çilesi hala dolmamıştır. Fakat bütün bunlara rağmen gazeteci yaşadı, tutundu, kendini okuttu. Çünkü halk öyle istiyordu!’’
2014 Türkiye’sinde ‘’durum’’ GAZETECİ için ‘’aynı’’ değil mi ?
***
Bu ülkede basın özgürlüğünü; yine ‘gazetecilikten başka işi olmamış...'
Çin sözündeki gibi ‘halkın ağzı’ GAZETECİLER koruyacak/yükseltecek/savunacak..
Kalemler, klavyeler; özgür olmalı... 'Muhbirlik’ için başka kapıya…
O işi yapacak ‘korkak karanlıktaki akrepler’ çoktur!
Yorumlar
Kalan Karakter: