Bine yakın öğretmen 50 Yıl Alanı’nda
Yürüyüş sırasında çeşitli sloganlar atan öğretmenler AKP Hükümetini protesto eden sloganlar attılar.
KAMU Çalışanları Sendikaları ile Hükümet arasında sürdürülen Toplu Sözleşme Sürecinde memurlar arasında yaşanan sorun nedeniyle Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonların aldığı karar doğrultusunda Turgutlu’da Eğitim –Sen,Türk Eğitim –Sen, Eğitim İş Turgutlu temsilciliklerine üye yaklaşık bine yakın öğretmen tam gün iş bırakma eylem yaptı.
Sendikalara bağlı bine yakın öğretmen saat 11.00 de eski Turgutlu Belediyesi yanındaki Öğretmen Parkı’nda buluşarak Akçamak Yolu’ndan 50 Yıl Alanı’na yürüdüler.
Yürüyüş sırasında çeşitli sloganlar atan öğretmenler AKP Hükümetine protesto eden sloganlar attılar. Polisin çok yoğun önlemler aldığı yürüyüştE öğretmenler 50 Yıl Alanı’nda anıt önünde toplandı. Atılan çeşitli sloganlar eşliğinde Eğitim-Sen Turgutlu Temsilciliği Başkan Engin Ok, Eğitim-İş Turgutlu Temsilcilik Başkanı Cahit Öktem ve Türk Eğitim –Sen Turgutlu Temsilciliği Başkanı İsmail Alsaç birer konuşma yaptı.
Protesto yürüyüşe ve 50 Yıl Alanı’ndaki etkinliğe Bine yakın öğretmen, bazı sivil toplum örgüt başkanları, CHP Turgutlu İlçe Başkanı Vahit Doğrucu da katılarak müzik eşliğinde halay çektiler.
Eğitim-Sen Turgutlu Temsilciliği’nin basın açıklaması
Merhaba, Haklarına, özgürlüklerine ve geleceklerine sahip çıkarak Türkiye’nin her yerinde alanları dolduranlar, Merhaba, Hükümetin kapı kulları değil, taleplerine sahip çıkan emekçiler olduklarını haykıranlar, Merhaba! Grevsiz toplu sözleşme, toplu sözleşmesiz sendika olmaz diyenler,
Bugün Türkiye’nin dört bir yanında kamu emekçileri olarak, sadece kendisi için değil, insanca bir yaşamı hak eden herkes için grevdeyiz. Yine alanlarda omuz omuzayız. Buradan Türkiye’nin her yerinde yüreği aydınlık bir gelecek için çarpan herkese selam gönderiyoruz.
“Bu sömürü düzenine itirazımız var” diyen, kamu emekçilerinin haklı taleplerini sahiplenen herkesi, KESK ve EĞİTİM-SEN adına saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hoş geldiniz.
Bugün kamu emekçileri olarak bizimle dalga geçenlere, 2012’nin Türkiye’sinde bizi hala kapı kulu olarak görenlere en iyi cevabı vermek için grev hakkımızı kullanıyoruz. “Grev hakkınız” yok tehditlerini boşa çıkaran yüz binlerce kamu emekçisi bugün tüm Türkiye’de hayatı durdurmuş durumda. Dağın fare doğurmasını bekleyenler dışında herkesin, kamu emekçilerinin, işçilerin, emeklilerin yürekleri bugün bizimle çarpıyor.
12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kamu emekçilerine “artık sizler de toplu sözleşme yapacaksınız, haklarınızı koruyacaksınız” diyenler, her zaman olduğu gibi sözlerinde durmamıştır. Referandum sürecinde “nikah masasında bile böylesine iştahla “EVET” demedik” diyenlerin kamu emekçilerinin karşısına çıkıp özür dilemesi gerekmektedir. Sadece adı toplu sözleşme olan bu sistemin yürümeyeceği zaten başından belliydi.Grev hakkının olmadığı bir toplu pazarlık sistemi olur mu? İşverenin, çalışanına hangi konularda talepte bulanabileceğini belirlediği, son kararı kendisinin verdiği bir toplu pazarlık sistemi dünyanın neresinde var?
İşveren sadece sizi dinleyecek, hatta dinliyor gibi gözükecek. Sonra da “sana verdiğimle yetin daha fazlasını istemeye hakkın yok. Grev yapmaya da hakkın yok” diyecek. Uluslar arası hukuktan doğan anayasal hakkımız, Grev hakkımız, yasal güvence altına alınmayacak. Son söz 11 üyesinin 6 sı hükümet tarafından atanan Hakem Kuruluna verilecek. Buna da toplu pazarlık denilecek. Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir toplu pazarlık?
“Sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir”
İşte sendikaları, kamu emekçilerini yok sayan bu sistemde başlatılan görüşmelerde hükümet dalga geçercesine 4,5 milyon kamu emekçisine ve emekliye 2012 yılı için önce %3+3, 2013 yılı için %2+3 maaş zammı teklif etmiştir. Üstelik komisyon toplantılarında gündeme getirdiğimiz ekonomik, sosyal, özlük ve demokratik sorunlara ilişkin hiçbir öneri sunmamış, sendikaların tüm taleplerini görmezden gelmiştir.
Görüşmelerin son gününde sadaka teklifine birkaç kuruş daha ekleyen hükümet 2012 teklifini %3,5 + 4, 2013 teklifini de %3+3 olarak yenilemiştir.
Günde ancak bir simit parasına denk gelen, maaşlarımızda aylık olarak ortalama 45-50 TL artış öngören teklifleriyle kamu emekçilerine, emeklilere verdikleri değeri bir kez daha göstermişlerdir. Milyonlarca insanla dalga geçen teklifini “bütçe olanakları bu kadar, mali disiplini bozamayız” diyerek savunan hükümetin ileri sürdüğü hiçbir gerekçe kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır. Toplu sözleşme görüşmeleri göstermiştir ki, Hükümet tercihini kamu emekçilerinden, emeklilerden yana değil, bugüne kadar olduğu gibi sermayeden yana kullanmıştır. Son teşvik paketinde patronlara bir seferde 3 milyar TL teşvik paketi açıklanması bunun ispatıdır. İşsizlik sigortası fonundaki paraların patronlara aktarılması bunun ispatıdır.
AKP hükümeti, her zaman olduğu gibi, patronlara gelince “bonkör”, kamu emekçilerine gelince “cimri” olmayı sürdürmektedir.
Her fırsatta ekonomik büyüme rakamları ile övünenlerin bu büyümden pay istediğimizde birden küçülmeleri bu yüzdendir. Ya taleplerimizin karşılanması halinde halkın mağdur olacağını söylemelerine ne demek gerekir? Kimdir bu halk? Halk, bu ülkenin açlık sınırına yakın yoksulluk sınırına uzak bir yaşama mahkum edilen kamu emekçileri değil midir?
Halk, can çekişen küçük esnaf değil midir?
HALK, yıllarca emeği sömürdükten sonra unutulan, sefalete itilen emekliler değil midir? Halk, açlık sınırının 1.050 TL olduğu koşullarda 751 TL’ik kölelik ücretinin reva görüldüğü milyonlarca asgari ücretli değil midir? Halk, sırtına binen vergi yüküyle can çekişen küçük esnaf değil midir?
Bizce halk toplumun %99’unu oluşturan bu kesimlerdir. Halka yabancı olanlara, halkı tanımayanlara sesleniyoruz. Halk biziz. Halk burada. “Çekin artık elinizi ekmeğimizden, aşımızdan” diyen milyonlar, önlerindeki her engeli kararlılıkla aşmaya hazırlanıyor. Bugüne kadar ortaya koyduğu mücadele ile milyonların taleplerini ve beklentilerini kararlılıkla savunan KESK, bu onurlu mücadelede yerini almaya hazırdır. Kamu emekçilerinin taleplerini ve iradelerini yok sayan, geleceğini ipotek altına almaya çalışanların oyununu bozmaya kararlıdır.
Bizlere tek teminatı şiddet, baskı ve daha fazla yoksulluk olanlara karşı bizim teminatımız fiili meşru mücadele geleneğimiz olmaya devam edecektir. Tüm emekçileri, işçileri, halkımızı, yoksulluğun, sefaletin, baskıların karanlık dünyasına karşı mücadele içinde birleşmeye ve geleceğimize hep birlikte sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Yaşasın Emekçilerin birleşik mücadelesi! Yaşasın grevli toplu sözleşme mücadelemiz! Yaşasın insanca bir yaşam mücadelemiz! Yaşasın Eğitim-Sen, Yaşasın KESK”
Türk Eğitim-Sen Turgutlu Temsilciliği’nin basın açıklaması
“Kavgam, ekmeğim için; sevdam, ülkem için diyerek, her türlü tehdide gülerek bakıp, kutlu mücadelemizin er meydanına koşan çilekeş, cefakâr, vefakâr kamu görevlisi kardeşlerim, çok kıymetli basın mensupları,
Hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bugün buraya gelmek, haksızlıkların, hukuksuzlukların; alın terimizi, emeğimizi çalanların karşısına bir abide gibi dikilebilmek her babayiğidin harcı değildir. Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları gördünüz. Günlerce, bu sözde sendikanın ve siyasetçilerin büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme tiyatrosunu izlediniz.
Değerli basın mensupları; kıymetli arkadaşlar;
Yıllardır diyalog, hoşgörü diyoruz. Yıllardır kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele veriyoruz.Elbette bu mücadelenin öncelikli hedefi kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklardır.
Bu sürede hep toplumumuzun hassasiyetlerini gözettik. Gerginliklerden kaçındık.Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak memurlarımız aleyhine yürütülen kampanyalara, memurlarımızın kazanılmış haklarının ellerinden alınma gayretlerine maruz kaldık. Oysa bizler, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz. 2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmemiş, “büyümeye ne katkınız var ki!” denmiştir.
Ekonomik kriz dönemleri, çalışanlarımızın haklarının budanması için bir fırsat olarak görülmüş, bu dönemlerde çalışanlarımız işsizlikle tehdit edilerek sesleri kısılmıştır. Daha bir ay kadar önce yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz tam 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kalmışlardır. Bütçe de milli gelir de milletin ortak kaynağıdır. 75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamamıştır.
Hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi
Tam 5 aydır hiç zam alamayan Kamu görevlilerimizin acil çözüm bekleyen yüzlerce sorunu varken, Kamu İşveren tarafının dalga geçercesine, bazı kamu görevlilerimize yoğurt, süt gibi gıda maddesi yardımı yapılması önerisi, toplu sözleşme görüşmelerinin “cacık”a çevrildiğini de bütün açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Biz yıllarca kamu görevlilerinin sorunlarını anlatmaya, makul taleplerini hükümete iletmeye çalıştık; ancak hükümet adeta sorunları çözmemek için bizlerle mücadele etti. Türk memuru horlandı; itibarı zedelendi, aldatıldı; ama hizmet üretmeye devam etti.
Bizler 75 milyon vatandaşımızdan ayrı olmaksızın, aynı geminin yolcularıyız.
Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır. Bu gidişe “dur!” demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık. Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi.
Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için; Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için; Meydanlardayız…
Şu bilinsin ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir. Bizler yıllardır Türk memurunu yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz.
Değerli kamu görevlileri, Onların gözleri kör, kulakları sağır, konuştuklarında dilleri doğruları söyleyememektedir.
Siyasi irade verdiği sözleri tutmamıştır. Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir. Bir gün sıcak baktığı konulara, öbür gün soğuk bakmıştır. İktidarda olduğu dönem boyunca kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek için mücadele etmişlerdir.
Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuşlardır. Bizleri eylemlilik sürecine götüren neden de işte budur. Bizler, Sendikal taassuptan uzağız. Herkesi aynı içtenlikle kucaklayarak haklı davamız için yola çıktık; demokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızı istiyoruz. Memurumuzun gelecekle ilgili endişeli bekleyişine, her türlü belirsizlik ve umutsuzluğuna son vermek için başlattığımız mücadelede ellerimizi, gönüllerimizi, saflarımızı ve seslerimizi birleştirdik. Siyasi irade ,Seçim zamanında verdiği vaatleri unutuyor, imzasına sahip çıkmıyor. Her fırsatta memurlar çalışmamakla suçlanıyor; yan gelip yatmakla itham ediliyor. En tabi hakları yıllardır verilmiyor.. Türk memuru bu nedenlerle bir gün çalışmama hakkını kullanmaktadır.
Bizler bugün hükümetin; Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için, Tek taraflı uygulamalardan vazgeçerek, tabanın sesine kulak vermesi için, Büyümeden pay vermediği kamu çalışanına daha fazla cefa çektirmekten vazgeçmesi için, Kapsamlı ve adil bir sosyal güvenlik sistemi için, Adil bir gelir dağılımı sağlaması için, Ülkemizin kaynaklarını faizciye, rantiyeciye değil, işsizliğe son verecek yatırım harcamalarına aktarması için,
Memurlarımızın; Gerçek anlamda toplu sözleşme ve grev hakkı için, Farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için, Onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için, Hak için, adalet için, daha güzel yarınlar için iş bıraktık.
Yetkililerin tehditleri bizleri yolumuzdan döndüremedi.. “Memur ne iş yapıyor ki! Yan gelip yatıyor” diyenler, memurların ne iş yaptığını gördü.Yaşasın toplu sözleşmeli grevli sendikal hak mücadelemiz! Yaşasın Türkiye ve Kamu-Sen”
Eğitim-İş Turgutlu Temsilciliği’nin basın açıklaması
“HÜKÜMET, 2012 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarına yüzde 3.5+4 zam önerisinde bulunarak, kamu çalışanlarının taleplerini ve yetkili kamu çalışanları sendikalarını ciddiye almadığını bir kez daha ortaya koymuştur. Bu teklif kabul edilebilir bir teklif değildir. Aslında 4688 sayılı Kamu Çalışanları Sendika Yasası ile sözde toplu sözleşme masalarında haklarımızı almanın olanağı yoktur. Acilen yapılması gereken İLO koşullarına uygun, anti demokratik maddelerden arınmış, çalışanların, demokratik, meşru eylem ve etkinliklerini engellemeyen, içerisinde “grev ve toplu sözleşme” olan bir sendika yasasının çıkması için mücadele etmektir. Yüzde 3.5+4’ün ortalama memur maaşında yapacağı artış 55-75 TL arasındadır. Yüzdelik artış oranında buçuklu artış yapan Hükümet, kamu çalışanlarıyla adeta dalga geçmekte, kamu çalışanlarının emeklerini yok saymaktadır. Hükümeti, bir an önce bu yaklaşımından vazgeçmeye çağırıyoruz.
Kişi başına düşen ulusal gelirin 10 bin doları aştığını, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olduğumuzu, her yıl yüzde 10 civarında büyüdüğümüzü övünerek söyleyen Başbakan, kamu çalışanlarının haklı talepleri karşısında Yunanistan’ı örnek göstermektedir. Yunanistan’da krizin faturasını emekçilerle birlikte politikacılarda öderken, ülkemizde ise Başbakan faturayı yalnızca emekçilere ödetmek istemektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir... Ülkemizde açlık sınırı bugün 1050 TL, yoksulluk sınırı ise 3200 TL civarındadır. Kamu emekçilerini, insan onuruna yakışır bir yaşam standardına kavuşturmak için yapılması gereken zam oranı 2012 için en az yüzde 25 olmalıdır. Ayrıca, ek ödemeleri düzenleyen 666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile yaratılan ücret adaletsizliği giderilmeli, eşit işe eşit ücret ödenmelidir.
Öğretmenlere ve akademisyenlere en az 300 TL ek ödeme yapılmalıdır. Hükümetin resmi rakamlarına göre, son 9 yıldaki ekonomik büyüme, yüzde 48.3 olmuştur. Ancak kamu çalışanları bu ekonomik büyümeden hiç pay almamıştır. Dolayısıyla bugün itibarıyla en düşük dereceli memur maaşında yaklaşık 400 TL büyümeden kaynaklı ücret kaybı olmuştur. Bu miktarın da en kısa zamanda maaşlara yansıtılması gerekmektedir... Grev, kamu çalışanlarının hem iç hukuktan hem de uluslar arası hukuktan kaynaklanan en meşru hakkıdır. Kamu çalışanlarının bu demokratik hakkını engellemeye çalışan hükümet yetkililerini hukuka uymaları konusunda uyarıyoruz. Haklarımızı elde etmenin tek yolu, emek mücadelesinde birlikte hareket etmekten geçmektedir. Tüm konfederasyonları taleplerini ortaklaştırarak, alanlarda eylem birlikteliği yapmaya, grev hakkını kullanmaya davet ediyoruz.” (Doğan ÇİZMECİ)
(Doğan ÇİZMECİ)
Yorumlar
Kalan Karakter: