"Önceki yazılarımızda Turgutlu’nun ne zaman ve nasıl kurulduğuna dair bazı teoriler dillendirmiştik.[1] Bu husus onca çalışmaya rağmen hale net olarak açığa çıkarılamamış olsa da bugün yaşadığımız şehrin Osmanlı dönemindeki Turgutlu’dan çok farklı olduğunu, kuruluşundan asırlar sonra meydana gelen 1865 ve 1922 yangınlarının Turgutlu kasabasını neredeyse tamamen yok ettiğini ifade etmeye çalışmıştık. Burada yok oluş diyerek kastettiğimiz kayıplar elbette fiziki manadadır. Turgutlu asırlar boyunca önemli bir şehir olarak varlığını devam ettirmiş ve günümüze ulaşmış bir yerleşim yeridir; ancak doğal ve beşeri felaketler önemli miktardaki Osmanlı eserinin günümüze ulaşamamasına, kasabanın fiziki ve mimari dokusunun kaybolmasına sebep olmuştur. Bu sebepledir ki günümüzde Turgutlu’da bulunan Osmanlı dönemi yapılarının sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdır.

Günümüze ulaşabilmiş bu yapıların en önemlilerinden birisi ise Kısmalı Köprüsü’dür. Turgutlu’nun yaklaşık üç kilometre kuzeyinde bulunan ve günümüzde artık kullanım dışı kalmış olan Kısmalı Köprüsü işlevi gereği hem Turgutlu tarihi açısından çok önemlidir hem de Gediz havzasında bulunan en büyük taş köprülerden birisidir. Aynı zamanda bu köprü, Turgutlu’nun hızla büyüyerek gelişmesini ve küçük bir köy iken bölgenin en büyük yerleşim yerlerinden birisi haline gelmesini sağlayan en önemli etkenlerden de birisidir.
Turgutlu, 16. yüzyılda Yengi nahiyesine bağlı küçük bir köy olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu tarihte Turgutlu’nun çevresinde günümüze ulaşamayan birçok köy bulunmaktaydı ki bunlardan en önemlileri Gürköy, Davutlu, Bostanlı, Çıvgalı, İsmailce ve Kasımlı köyleridir.[2] Turgutlu’nun kuzeyinde bulunan arazinin büyük kısmı ise Gediz Nehri ve Karacaali Çayı’nın sebep olduğu taşkınlar nedeniyle bataklık haldeydi. Bu sebepten dolayı bölgenin önemli ticari güzergâhları Turgutlu’ya uğramamakta, köyün kuzeyinden ve güneyinden geçmekteydi. Örnek vermek gerekirse Nif (Kemalpaşa) tarafından gelen ve İzmir’i doğuya bağlayan güzergâh eski İzmir yolu olarak bilinen güzergâh olup bugünkü Selvilitepe mevkiinden geçip eski Ulu Yol’a bağlanmakta ve günümüzde var olan Ankara asfaltına paralel giderek Zincirlikuyu mevkiinde Urganlı yolu ile birleşmekteydi. Dolayısıyla 16. yüzyılda Turgutlu köyü, söz konusu yol güzergâhının iki kilometre kadar kuzeyinde kalmaktaydı.

Öte yandan Manisa ve Akhisar taraflarından gelen ticaret yolları Gediz Nehri’nin bir kilometre kadar güneyinden geçmekte, Sinirli köyünün iki kilometre güneyinde Bey Yolu ile birleşerek Urganlı’ya ulaşmaktaydı. Bu güzergâh da Turgutlu’nun üç kilometre kadar kuzeyinden geçmekte ve haliyle Turgutlu’ya uğramamaktaydı. Esasında harita üzerinde düşünüldüğünde söz konusu yolların kesişme noktasının Turgutlu’nun bulunduğu yer olduğu görülebilir. Yani Nif tarafından gelen bir ticaret kervanının Turgutlu üzerinden kuzeybatı yönünde yol alarak Bey Yolu’na bağlanması ve oradan Urganlı’ya ulaşması ya da Manisa tarafından gelen bir yolcunun daha kuzeyden gitmek yerine Turgutlu’dan geçerek doğuya gitmesi, yolu hem kısaltacaktır hem de bu güzergâh üzerinde birçok köy olduğundan dolayı daha emniyetli bir yolculuk yapmış olacaktır. Ancak Turgutlu’nun özellikle kuzeyindeki arazilerin bataklık ve azmak halinde bulunması bu imkânı ortadan kaldırmaktaydı. Zira bu bölge Karacaali Çayı ve Gediz’in taşkınları sebebiyle işlenmeye ve ulaşıma elverişsiz vaziyetteydi ki günümüzde dahi bu bölgedeki mevkiler ‘azmak’, ‘kovalık’, ‘karasuluk’ gibi isimlerle anılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda özellikle bayındırlık hizmetlerinin büyük kısmı şahıslar tarafından kurulan vakıfların eliyle yürütülmekteydi. Nerede bir köprüye, yola, çeşmeye veya sarnıca ihtiyaç varsa şahsi teşebbüsler veya doğrudan devletin yönlendirmesi ile muhtaç olunan tesisler inşa edilir ve bu tesislerin idamesi için gelir getirici menkul ya da gayrimenkul mallar tahsis edilerek vakıflar kurulurdu.[3] Osmanlı tarihinde vakıf eserler sayesinde ortaya çıkmış birçok kasaba ve şehir varken aynı zamanda vakıf eserler sayesinde büyüyerek hızla gelişen yerleşim yerleri de mevcuttur. Zira bir yerleşim yerinde hamamlar, camiler, medreseler, tekke ve zaviyeler kurulduğunda o yerleşim yerinin yakınında olup da bu hizmetlerden mahrum olan halk da buralara göç etmekte, nüfus arttıkça gelir yükselmekte ve yeni vakıflar kurulmakta, böylece köyler hızla büyüyerek gelişmiş kasabalar haline gelmektedir. Edirne’nin Uzunköprü ilçesi ve Nevşehir şehri vakıf eserler sayesinde ortaya çıkmış veya vakıf eserler sayesinde büyümüş olan yerleşim yerlerinin en bariz örnekleridir.
İşte Turgutlu’da bulunan Kısmalı Köprüsü de Turgutlu’nun hızla büyüyerek gelişmesinde vakıf eserlerin rolünü gösteren en önemli örneklerden birisidir. Zira köprü Turgutlu’nun hemen kuzeyinde bulunan azmak ve bataklık haldeki arazinin üzerine inşa edilmiştir. Yatağı 1958’de değiştirilmeden önce Karacaali Çayı, Kısmalı Köprüsü’nün altından akmakta ve köprünün biraz daha batısından Gediz Nehri’ne dökülmekteydi.[4] Söz konusu tarihe kadar Karacaali’nin sebep olduğu taşkınların köprünün çevresinde bulunan tüm araziyi bataklığa dönüştürdüğüne şüphe yoktur. Zira Turgutlu Kent Müzesi arşivinde bulunan Mart 1927 tarihli bir fotoğrafta Kısmalı Köprüsü’nün etrafında bulunan tüm arazilerin su altında bulunduğu net olarak görülmektedir.[5] Dolayısıyla köprünün bulunduğu arazi çok yakın bir tarihe, 1958 yılına kadar büyük oranda bataklık halindedir ve bu durum Kısmalı köprüsünün 310 metre uzunluğunda inşa edilmiş olmasının en büyük gerekçesidir.
1500’lü yılların başlarında Musa bin Ali isimli bir şahıs bu durumun farkına varmış olmalı ki Turgutlu yakınlarında 9 gözlü bir taş köprü inşa ettirmiştir.[6] Köprünün başına ortasına ve sonuna toplam on dönüm miktarında kaldırım[7] döşetmiş, ayrıca bir tane de çeşme yaptırarak bunların bakımı için 10.000 kuruş da para vakfetmiştir. Köprünün yapılış tarihi ile ilgili kesin bir bilgi olmasa da yapımının uzun sürdüğü ve Yavuz Sultan Selim döneminde başlayıp Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk yıllarında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Buna göre Kısmalı Köprüsü’nün en geç tahminen 1520-21’de tamamlandığı düşünülebilir.[8] Köprünün inşası vakıf kaydında şu şekilde ifade edilmektedir;
“Kazâ-i Mağnisaya tâbi Yengi nâhiyesinde bir azmağa Musa bin Ali dokuz göz köprü ve iki başlarında ve ortasında on dönüm mikdarı kaldırım bina edüb ve anın kurbünde olan bazarda dahi bir musluk bina eyleyüb ve bunların tamiri içün on bin akçe vakf edüb muameleye verilub rıbhı zabt olunub hin-i meremmâtda mesarıfına harc oluna ve zikr olunan hususa oğlu Çalapverdiyi mütevelli edüb yevmî bir akçe cihet ile berât-ı pâdişâhîyle tasarruf edermiş.”[9]
Köprünün ve çevresinde bulunmuş olan köylerin konumları göz önünde tutulduğunda Turgutlu’yu günümüzde var olmayan Kasımlı köyüne[10], bu suretle aynı zamanda güneyden gelen ticaret yollarını da birbirine bağladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla köprü, asıl işlevi Turgutlu’yu Kasımlı köyüne bağlamak olduğundan, ‘Kasımlı Köprüsü’ olarak anılmış ve muhtemelen Kasımlı köyü kaybolduktan sonra bu isim halk ağzında ‘Kısmalı’ya dönüşmüştür.
Diğer taraftan iki büyük ticari güzergâhın Turgutlu üzerinden birbirine bağlanmış olması henüz küçük bir köy olan Turgutlu’ya önemli bir ekonomik kazanç sağlamış, köyün hızla büyümesine ve refahının artmasına sebep olmuştur.
Kısmalı Köprüsü’nün asırlar boyunca kullanılmaya devam ettiği ve farklı dönemlerde eklentiler ile büyütüldüğü veya ihtiyaç durumunda tamir edildiği anlaşılmaktadır. Köprüye dair elimizdeki en geç tarihli kayıt ise 2 Nisan 1794 tarihli Seyfizâdeler Vakfiyesidir. Söz konusu tarihte Turgutlu’nun önemli ailelerinden olan Seyfizadelere[11] mensup yedi kişi kendi mülkleri olan ve Turgutlu’da bulunan 86 dükkânı ve Subaşı su yollarını muhtelif hayır işleri için vakfetmiş, vakıf görevlilerinin maaşlarından ve diğer giderlerden kalan paranın ise Kısmalı Köprüsü’nün ve köprünün başında ve sonunda bulunan kaldırımların bakımına harcanmasını şart koşmuşlardır.[12]
Netice olarak tam 500 yıl önce inşa edilmiş olan ve günümüzde atıl halde kalan Kısmalı Köprüsü, Turgutlu tarihinin önemli mihenk taşlarından birisidir. İnşa edildiği dönemde bölgenin ticaret yollarını büyük oranda Turgutlu’ya yönlendirmiş; böylece buranın mühim bir ticari merkez haline getirmiştir. Elbette Turgutlu’nun küçük bir köyden gelişmiş bir merkez haline gelmesinin tek sebebi Kısmalı Köprüsü değildir; ancak tüm sebeplerin içerisinde Kısmalı Köprüsü’nün azımsanmayacak bir yerinin olduğuna da hiç şüphe yoktur."
Yorumlar
Kalan Karakter: