2. ÇED oyununu da bozacağız
TUÇEP Turgutlu İlçesi'ndeki Çaldağı 'n ki Nikel madeni ilgili keşif günü sonrasında yayınlanan basın açıklaması şu şekilde : "Saygıdeğer halkımız, ,Bugün dünyada kabul görmeyen bir madencilik projesinin merkez üssü yapılmak istenen Çaldağı’nda “biz bu madeni istemiyoruz” demek için bulunuyoruz. Vatanın sadece topraktan ibaret olmadığını, 18 milyon ton sülfürik asitten geçirilmek istenen bu topraklar üzerinde yaşayan ve adına HALK denilen bir değer olduğunu göstermek için buradayız. İnsana, çevreye ve yaşama değil, sadece nikele değer verenlere, yöremizde toprağın üstünün altından çok daha değerli olduğunu, asıl zenginliğimizin yerin üstünde olduğunu söylemek için buradayız.
Çaldağı madencilik projesi hakkında bilinmesi gereken en önemli ayrıntı, böyle bir madenciliğe hiçbir ülkede izin verilmediğidir. Bu projenin asıl sahibi olan European Nickel şirketi, istedikleri her türlü izni Türkiye’de almayı başardıkları için Çaldağı’nı bu projenin “amiral gemisi” ilan etmişti. Bizler yıllardır dünyada kabul görmeyen böyle projenin Türkiye’de uygulanmaya çalışılmasına karşı da mücadele veriyoruz.
Maden işletme süresince kullanılacak sülfürik asit miktarı 18 milyon ton. Bu miktarda sülfürik asit 20 tonluk büyük tankerlere doldurulup bir konvoy oluşturulduğunda, İzmir körfezinden başlayıp Çin denizine kadar uzayan bir konvoy oluşuyor, bu mesafe de yetmeyip, denizin karşı tarafındaki adalara kadar uzuyor. Dünyanın en bereketli toprakları üzerinde bu kadar miktar sülfürik asit kullanılacak.
Bu kadar miktar sülfürik asitin çevreye ve insana zarar vermemesi mümkün değil. Doğa siyanürün zararlı etkisini 100 yılda giderebiliyor, ama sülfürik asitin yarattığı tahribatı tamir edebilmesi imkansız gibi bir şey. En korkunç tehdit; toprakta arsenik etkisinin canlanacak olması. Toprağın bağışıklık sistemini sülfürik asit yok edeceğinden arsenik harekete geçecek! Bunun tek başına anlamı ise “felaket” demek.
Ayrıca oluşacak asit sisi ve asit buharlarının yaratacağı asit bulutlarının rüzgârla tüm Gediz vadisine dağılması ve ardından da asit yağmurlarının yaşanması da bir başka facia olacaktır.
Uygulanacak nikel maden işletmesi tamamen açık bir maden ocağı şeklinde ve çok geniş bir alan üzerinde yapılacak. Tehlike daha sülfürik asitle ayrıştırma işlemine geçilmesinden önce başlıyor. Nikel cevherini elde edebilmek için Çaldağı’nı oyacaklar. Dev kaya kütleleri dinamitlerle patlatılarak, parçalanarak, sonra da daha küçük parçalar haline getirebilmek için kırılarak parçalanmaya devam edilecek. Bütün bu işlemler hergün, 24 saat boyunca, 20 yıl boyunca yapılacak. Bu işlemler sırasında oluşacak toz miktarı hiçbir bilim adamının hesaplayamayacak kadar korkunç. Bu tozu bu kadar önemsememizin nedeni, ham nikel tozları ve bileşimlerinin kesin olarak kanser yapıcı etkisinin olduğudur. Bu toz toprağa, havaya ve suya karışacak. Bundan dolayı da insanları ayrıca bekleyen kanser tehdidi cabası.
Bu kadar geniş bir alana yayılan tamamen açık bir nikel maden işletmesi için maden işletme süresince kesilecek ağaç miktarı da korkunç boyutlarda. Prof. Dr. İsmail Duman’a göre 1 milyon 850 bin ağaç, Orman Yüksek Mühendisi Kenan Öztan’a göre 2 milyon ağacın kesilmesi söz konusu. Çaldağı’ndaki orman yapılan ağaçlandırma çalışması sonucu oluşturuldu ve nedeni de bölgemizin deprem bölgesi ve erezyon tehdidi altında olması.
Ayrıca madenin ihtiyaç duyacağı su miktarı karşılanamayacak kadar çok miktarda. Gediz nehrinde yeterli su olmadığından maden yer altı sularını çekerek kullanacak ve tüm su kaynakları sadece maden işletmesinin ihtiyacı için kullanılacağından kuraklık da yaşanacak. Maden işletmesi işi bitip de çekip gittikten sonra, bölge tamamen maden çöplüğü haline geleceği gibi, insanlar içme suyu, çiftçi de hayvanları ve arazisi için sulama suyu bulamaz hale gelecek.
Maden işletmesi işi bittiğinde Türkiye’ye sadece 1 milyar bırakacak. O da eğer kâr beyan ederse. Kesintilerden sonra ülke ekonomisine kalacak olan ise sadece 163 milyon. Bu maden 20 yıl sonra sadece bir defaya mahsus 163 milyon bırakırken, Manisa ovasının sadece 1 yılda sadece tarımdan sağladığı gelir 3,5 milyarın üzerinde. Sadece Turgutlu’nun maden işletme süresi olan 20 yılda sadece tarımdan elde ettiği gelir ise 5 milyarın üstünde. Yani matematik de bu madenciliğin akıl ve mantık işi olmadığını söylüyor.
Ortaya konulan resmi rakamlar bir tek gerçeği açıklıyor: O da bölgemizde yerin üstünün altından çok daha değerli olduğu, doğanın bizlere armağan diye sunduğu asıl zenginliğin ve gerçek hazinenin Manisa ovası olduğudur.
Bu nedenle bizler, hiçbir ülkede uygulanmasına izin verilmeyen bir madencilik yönteminin dünyanın en bereketli topraklarında uygulanmasını bir cinayet olarak görüyor, böyle bir madencilik için alınan ÇED raporunun onaylanması bir “idam fermanı” olarak tanımlıyoruz. Ancak daha önceki ÇED raporunu paçavraya çevirdiğimiz gibi, bu idam fermanını da yırtıp atacağız. İşte bugün bunu anlatmak için buradayız. “Siz bu madene onay verseniz de, bizler halk olarak izin vermiyoruz” demek için buradayız.
Bilim sözünü söyledi: “Böyle madencilik olmaz, buna madencilik denilemez, bu proje uygulanırsa çok büyük facia olur” diyerek bilim sözünü söyledi.
2. ÇED kararını yargıya taşıdık, mahkeme bilirkişi tayin ederek keşif kararı verdi, böylece hukuk da sözünü söyledi.
Bizler de bu keşif gününde, Çaldağı’nın zirvesinde halk olarak sözümüzü söylüyoruz: Dünyanın en bereketli topraklarını 18 milyon ton sülfürik asitten geçirmek isteyen bu madenin 2. ÇED oyununu da bozacak, bu idam fermanını da yırtıp atacağız. Topraklarımıza ne pahasına olursa olsun sahip çıkacak, bu bereketli topraklarda yaşayan halk olarak bu madene asla izin vermeyeceğiz.
Yaşasın Çaldağı direnişimiz!
Yaşasın insanca yaşam mücadelemiz HABER MERKEZİ
Yorumlar
Kalan Karakter: