rnrn Belediye Başkanı'na açık mektuprnrn rnrn Sayın Turgay Şirin, rnrn Turgutlu Belediye Başkanı,rnrn Turgutlu seçmenleri 30 Mart 2014 tarihinde yapılan oylama sonunda sizi Belediye Başkanı seçti. Hemşehriniz olarak sizi kutluyor, yeni görevinizde başarılar diliyorum. Bu açık mektubum sizi kutlamak kadar aşağıda işaret ettiğim hayati konularda da bir şeyler ifade etmek için yazılmıştır. Değineceklerimi 74 yaşında bir hemşehriniz, bir tarih profesörü ve tabii ki tüm doğasıyla Turgutlu sevdalısı bir kişinin samimi duyguları olarak algılarsanız çok sevinirim. rnrn Sayın Şirin,rnrn Alttaki satırlarda dikkatinize "hassaten" sunmak istediğim hususlara dayanak olabileceğini düşünerek -önce, izninizle- özgeçmişimden bahsetmek istiyorum. Ben 1940 yılında Turan Mahallesi'nin Bıldırcın Sokağı'nda doğdum. İlkokulu İsmet Paşa sonraki adıyla Namık Kemal'de okudum; 1955 yılında Ortaokul'u bitirdim. 1959 yılında mezun olduğum Manisa Lisesi'nden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde (aynı zamanda Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nda okudum; tarih doktoramı Londra Üniversitesi'nde yaptıktan sonra 1970 yılında mezun olduğum Edebiyat Fakültesi'nde göreve başladım; 1977 yılında doçent oldum, 1979 yılında da Ege Üniversitesi'ne naklen geçtikten sonra orada Tarih Bölümü kuruculuğunda görev aldım. 1982 yılında EÜ Senatosu'nca profesörlüğe yükseltildim. 1985-86 döneminde Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi'nde Dekan olarak çalıştım. Orada yöneticilik ve tarih öğretimi ve tasarımıyla ilgili faaliyetlerde bulundum. 1998 yılında erken sayılabilecek bir yaşta emekli oldum. Ardından Cambridge Üniversitesi'nde 1999-2000 yıllarında Atatürk ziyaretçi öğretim üyesi olarak dersler ve konferanslar verdim. Halen Bornova'da oturmaktayım ve elimden geldiğince Turgutlu'mu ziyaret etmeye ve bir tarihçi olarak -tarihin, günümüzle geçmiş arasında bir diyalog- tanımından hareketle gelişmeleri bir o kadar da insafsızlıkları gözlemeye çalışıyorum.rnrn Sayın Başkan, rnrn Kısaca yansıttığım özgeçmişimden söz ederken, hayatımın çoğunu öğretim sorunları kadar dünya tarih edebiyatında gezindiğimi ifade etmek de istedim. Ancak son yıllarda, sıklıkla uğradığım Turgutlu'da Çaldağı'nda girişilen doğa tahribatı fazlasıyla dikkatimi çekti. Ve ben böyle bir sorun bağlamında Turgutlu tarihine de el attım ve 2013 yılında Küllerinden Doğan Kasaba: Turgutlu kitabını yazdım (İzmir Büyükşehir Belediyesi yayını). Bu arada Çaldağı'yla ilgili makaleler ve bir broşür hazırladım. Şunu demek istiyorum: Turgutlu artık benim -sağlık sorunlarıma karşın- tarih felsefemde yerel bir tarih konusu olmaktan öte, yağmalanan ekosisteme ve Cumhuriyet'in simgesi olan anıtsal ve manevi değerlere sahip çıkma yolunda kaçınılmaz bir konu oldu.rnrn Sayın Başkan,rnrn Ben andığım değerlere ilişkin Turgutlu'nun Sesi Yankı gazetesinde bazı yazılar yazdım ve yetkililerin ve hemşehrilerimin dikkatlerini çekmeye çalıştım. Orada yazdıklarımı burada tekrarlamayacağım. Yazdıklarımı hem yerinde yaptığım gözlemlere, hem bu yolda kenti için -iktidardaki parti dışındaki- politik ve sivil kuruluşların çabalarına, hem de birçok bilginin adeta haykırarak yaptıkları uyarılara dayandırdım. Kasaba için büyük önem taşıyan günlerde panel ve konferanslar düzenledim. Burada, 7 Eylül Kurtuluş Günü, 23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramlarının tarihsel kazanımlarına ilişkin yetkililerin duyarsızlığını ve bu duyarsızlığa karşı gösterdiğim tepkileri dile getirmeyeceğim. Her gelişimde içim yanarak seyrettiğim Cumhuriyet İlkokulu'nun, Halkevi'nin (eski Belediye binasının) -onarım vaatleri duymama ve okumama karşın- kendiliğinden yıkıma terk edilen anıt niteliğindeki yapıları ve çevre duyarlılığı içeren yazılarımı da yinelemeyeceğim. Andığım kitabımdaki tarihsel değerlendirmeler ve gazetelerdeki yazılarım -eğer göz atılırsa- durumu açıkça ortaya koyacaktır.rnrn Sözlerimi fazla uzatmayacağım. Şu kadarına vurgu yapmalıyım ki, Turgutlu'ya gelişlerimde otobüsten inip Atatürk Bulvarı boyunca yürüdüğümde, bazı -çok seyrek de olsa- eski dostlarımla karşılaşmaktayım; sağa sola uğrayıp nostalji yaşamaktayım; doğduğun sokağın ucundaki İbrahimci (İbramcı) kahvesinde çocukluk günlerimi anımsatan arkadaşlarımla sohbet etmekteyim. İtiraf etmeliyim ki, iyice kalabalıklaşan (120.000'i aşan) Turgutlu'nun artık kaçınılmaz görevi sayılması gereken çevre ve kültür bağlamında -bazı özveriyle çalışanların varlığına karşın- bir hayli geride kaldığını fark ettim. 1926 yılında kapılarını açan Cumhuriyet Mektebi'ne, 1937 yılında faaliyetine başlayan Halkevi binasına baktığımda içim sızlıyor; Çaldağı'ndan kesilen tek bir ağaç bile nefesimi daraltıyor. Cumhuriyet'in kuruluş sürecinde küllerinden geniş cadde ve ağaçlarla Kasaba'yı yaratan Belediye Başkanlarını anarken aldığım keyif, günümüzde -yurt çapında- yapılan doğa ve tarih yağmasını gözümün önüne getirdiğimde eleme dönüşüyor. Türkiye yeşilini kaybediyor; bu yoldaki azgınlık tüm hızıyla sürüyor. Yine de umudumu canlı tutmaya çalışıyorum.rnrn Sayın Şirin, rnrn Yeni görevinizde, başaracağınızdan emin olduğum beledî işler bağlamında sadece birkaçına değindiğim hayati sorunlara da eğileceğinizi umuyorum.rnrn Saygılarımla,rnrn Salih Özbaran (emekli tarih profesörü)rnrn rnrn rnrn rnrn rnrn
Yorumlar
Kalan Karakter: