TARİHÎ İBADETHANELERİMİZDEN: TASLI CAMİİ
Mehmet Gökyayla
İbadethaneler, ilk çağlardan itibaren yerleşim yerlerinin kimliklerine dair en önemli yapılar arasında yer almaktadır. Çok büyük bir felaket yaşanmadıktan sonra ibadethaneler, bazen özgün nitelikleri değişse bile genel olarak varlıklarını devam ettirirler. Fetih hareketleri veya din değiştirmelerde dahi yerleşim yerinde mevcut olan ibadethane bir şekilde ayakta kalır. Örneğin pagan inancındaki Roma İmparatorluğu’nun Batı Anadolu’daki en önemli ibadethanelerinden birisi olan Sardes Artemis Tapınağı, imparatorluğun dini Hıristiyanlık olduktan sonra da yıkılmamış; alanın doğusuna bu dönemde inşa edilen şapelde ibadet edilmeye devam etmiştir. Çok bilinen bir başka örnek ise Ayasofya Camii’dir. Müslüman Osmanlı Devleti, İstanbul’u fethedince şehrin anıtsal ibadethanesi olan bu kilise bazı değişikliklerle camiye dönüştürülmüştür. Ancak 1922 yılının eylül ayında Anadolu’nun batısında yaşananlar, bu örneklerin hiçbirisine benzememektedir.
1922’nin yaz aylarına gelindiğinde Anadolu’nun batısı, yaklaşık üç yıldır Yunan işgali altındadır. 26 Ağustos 1922’de başlayan Türk ordusunun Büyük Taarruz’u 30 Ağustos’ta Dumlupınar zaferiyle sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra Yunan birlikleri bozgun halinde geri çekilirken Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusunun takip harekâtı başlamıştır. Geri çekilmekte olan Yunan ordusunun özel eğitimli birlikleri ise o güne kadar işgal altında tuttukları yerleşim yerlerini yakıp yıkmakla görevlendirilmiştir. Bu süreçte en çok zarar gören şehirlerin başında Turgutlu gelmektedir. 4 Eylül 1922 gününün akşam saatlerinde başlatılan Turgutlu yangını, iki günden fazla sürmüş ve Yunan ordusunun ‘yangın postası’ denilen üçer kişilik timleri, şehirde yanmamış herhangi bir yapı kalmaması için sokak sokak, mahalle mahalle gezerek tahribatı büyütmüşlerdir. Kızıl Haç’ın raporuna göre, Turgutlu’daki 6328 binadan ancak 201 tanesi ayakta kalabilmiştir yangın sonrasına.[1] Yanan ve yok olan yapılar sadece evler ve dükkânlar olmamıştır. Onların yanında devlet daireleri, okullar ve ibadethaneler de yanmış ve maalesef birçoğu bir daha asla ayağa kaldırılamamıştır.
Birkaç gün içerisinde küle dönen Turgutlu’daki kamusal hizmet yapılarının yeniden inşa ve tesis edilebilmesi yaklaşık yirmi yıllık bir süreçte gerçekleşecektir. Bunların bir kısmı ise bir daha asla yerine konamayacak kıymettedir. Paşa (Beşir Ağa) Camii, Koltuk Camii, Yeni Camii, Tahtalı Camii ve Dibek Camii yangın günlerinde yıkılan ve bir daha inşa edilemeyen ibadethanelerdendir. Pazar ve Tatar Camileri büyük ölçüde zarar görseler de yıllar içerisinde gerçekleştirilen tadilatlarla yeniden ibadet edilebilir bir duruma getirilmişlerdir. Dereköy, Limoncu ve Taslı Camii gibi ibadethaneler ise kurtuluştan sonraki dönemde yapılan ve harita denen öncü imar planında arsaları muhafaza edilerek takip eden yıllarda yeniden inşa edilebilen ibadethaneler olmuştur.
Yangın, yalnızca fizikî yapıları yok etmemiştir. O iki gün içerisinde Turgutlu’nun kültürel hafızası da büyük ölçüde yok olmuştur. Günümüzde yalnızca bulunduğu mevkiin ismi dolayısıyla hatırlanan Konakönü’ndeki hükümet konağı ve belediye dairesi gibi yapılar, içlerindeki arşivlerle birlikte yok olmuşlardır. Dolayısıyla 1922 öncesi dönemin Turgutlu’suna dair birçok husus günümüzde ne yazık ki meçhuldür. Benzer durum ibadethanelerin yanmaları sonucunda da yaşanmıştır. Cami ve mescitlerde var olması beklenen resmî evrakların tamamı yok olmuştur. Tam da bu yüzden asılları tarihî birer yapı olan ibadethanelerimizin geçmişlerini eksiksiz bir biçimde ortaya koymak mümkün değildir.
Orijinalinin tarihî bir yapı olduğunu bildiğimiz, yangında yıkılan ve sonraki süreçte yeniden inşa edilerek ibadete açılan ibadethanelerimizden birisi de Taslı Camii’dir. Taslı Camii’nin hangi yıllarda inşa edildiğini, bânisinin yani yaptıran kişinin kim veya kimler olduğunu şu an için ulaşılabilen belgeler doğrultusunda maalesef bilemiyoruz. Caminin geçmişine dair bize kısıtlı da olsa ipucu verebilecek iki farklı vakfiye bulunmaktadır. Bunlardan birisi Karaosmanzâde Küçük Mehmet Ağa’nın, diğeri ise Esseyyid Hacı Yunus Efendi’nin vakfiyeleridir. Küçük Mehmet Ağa’nın 1817 yılında düzenlenen vakfiyesinde, “…… Turgutlu’da bir yönü Koca Ali evi, bir yönü Kamburoğlu evi, bir yönü Mohzır İsmail oğlu evi, dördüncü yönü de yol ile çevrili Taslı Camii yanında Kocaoğlu Yağhanesi diye bilinen şirugan yağhanemi…” ifadesi geçmektedir. Esseyyid Hacı Yunus Efendi’nin 1827 tarihini taşıyan vakfiyesinde ise “….. Taslı Camii’nde bulunan tekkenin şeyhine” yılda 25 kuruş verilmesi şartı konulmuştur.[2]
Osmanlı dönemine ait vakfiyeler, birçok açıdan çok kıymetli bilgiler içermektedir. Yukarıda anılan iki vakfiye de bu açıdan Taslı Camii’nin geçmişine dair sundukları ipuçlarıyla çok önemlidir. İlk olarak Karaosmanzâde Küçük Mehmet Ağa’nın vakfiyesi sayesinde camiin 1817 yılında var olduğu anlaşılmaktadır. Hacı Yunus Efendi’nin vakfiyesi ise camide bir de tekkenin varlığını bildirmektedir. Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz bu tekkenin belki de bu ibadethanenin temelini oluşturduğu yorumuna ulaşabiliriz.
Osmanlı Devleti döneminde hayrat olarak inşa edilen vakıf eserleri ile ilgili olarak yapılan görevli atamaları, bu görevlilere verilen beratlarla birlikte ‘hurufat defteri’ denilen defterlere kaydedilmişlerdir.[3] Turgutlu ile ilgili 1690-1835 yıllarına ait bu gibi kayıtlarda Taslı Camii diye anılan herhangi bir ibadethaneye rastlanmamaktadır.[4] Ancak 1835’ten önceki dönemlere ait iki vakfiyede bu isimli bir ibadethanenin görülmesi, anılan ibadethanenin farklı bir isim taşıyor olma ihtimalini akla getirmektedir. Taslı Camii’nin bulunduğu Zeytincik Mahallesi’nde ‘Şeyh Mehmed Efendi Tekkesi Camii’ diye kaydedilen bir başka ibadethane mevcuttur. Defterlerdeki ifadelere göre bahsedilen tekke, Halvetî Tekkesi’dir ve ilgili kayıtlar 1707 yılına kadar geriye gitmektedir.[5] Tüm bu verileri bir araya getirince kesin olmamakla beraber Taslı Camii’nin geçmişte Şeyh Mehmed Efendi Tekkesi Camii adıyla anılmış olabileceği fikrine ulaşabiliriz.
İki vakfiyedeki bilgileri temel alıp sonraki sürece dair kesin olarak bildiklerimizle harmanlayınca karşımıza şu sonuçlar çıkmaktadır: Bânisi belli olmayan, bir tekkeden, belki de Şeyh Mehmed Efendi Tekkesi’nden temel almış olan Taslı Camii, 1817 yılından önceki bir dönemde inşa edilmiştir. Bünyesinde bir de tekke bulunan bu ibadethane, 4 Eylül 1922 günü akşam saatlerinde Yunan askerlerinin çıkardığı yangın sonucunda yıkılmıştır. Yapının yalnızca minaresi ayakta kalabilmiştir. Yaklaşık ortasına kadar dışarıda var olan merdivenlerle çıkılan bu minare, güdük minare denebilecek tiptedir. Bu minare, Turgutlu’da bir diğer örneği Hallaçoğlu Camii’nde olan ve yakın çevrede örneğine pek rastlanmayan bir türdedir. Maalesef hem Taslı hem de Hallaçoğlu Camilerinin bu güdük minareleri, sonraki yıllarda yıkılarak yerlerine yeniler inşa edilmiştir.
Osmanlı Devleti döneminde hemen tüm ibadethanelerin masrafları, kendileri için kurulan vakıflar eliyle karşılanmaktadır. Basitçe ifade etmek gerekirse camiyi yaptıran hayırsever, bunun yanına bazı gayrimenkuller yahut nakit para da ilave ederek bir vakıf oluşturmakta; cami görevlilerinin maaşlarından ibadethanenin genel giderlerine dek tüm harcamalar ilgili vakıf tarafından karşılanmaktadır. Ancak Turgutlu’da yaşanan yangın, ibadethaneleri yok ettiği gibi ilgili vakıfların gelir kaynağı olan dükkân ve evleri de küle çevirmiştir. Bu yüzden vakıf sistemi, kelimenin tam anlamıyla çökmüştür. Taslı Camii özelinde de yaşananlar, bu şekilde gerçekleşmiş olmalıdır.
Karşımıza çıkan arşiv kayıtlarında Evkaf Umum Müdürlüğü’ne (Vakıflar Genel Müdürlüğü) ait olan 678 metrekare büyüklüğündeki Taslı Camii arsasının 1938 yılında 231 lira bedelle satıldığına dair bir ifade geçmektedir. Bu kayıt, iki ihtimali akla getirmektedir. Ya geçmişte camiin arsası çok daha büyüktür ve onun bir kısmı da bu kayıtta belirtildiği şekilde satılmıştır ya da vakıf mülkiyetinde olan bu ibadethanenin arsası, vakıflar eliyle yeniden inşa edilme ihtimali olmadığından hayırsever vatandaşlar tarafından satın alınıp buraya yeniden bir ibadethane inşa edilmiştir. Kanaatimizce ikinci ihtimal gerçekleşmiş olmalıdır çünkü arsanın satış kaydında gördüğümüz meblağ, sembolik denebilecek nispettedir. Bugün ayakta olan yapının da 1937’de inşa edildiği düşünülürse yukarıda kurduğumuz denklem, daha anlamlı hale gelecektir. Yani muhtemelen cami cemaatini de oluşturan hayırsever vatandaşlar, vakıflar idaresi ile görüşerek cami inşaatına başlamışlar ve inşaatın tamamlanması ile birlikte de 1938 yılında arsayı sembolik bir ücretle de olsa satın almışlardır.
Camiin yeniden inşasından on yıl sonra yapıya bir de yeni minare eklenmiştir. Halen ayakta olan bu minare, üzerindeki kitabeye göre 1948 yılında “Usturumcalı Bakkal Yaşar Karayel” tarafından yaptırılmıştır. Bu minarenin tamamlanmasının ardından kısa bir süre sonra yukarıda bahsettiğimiz orijinal minare maalesef muhafaza edilmeyerek yıkılmıştır.
İbadethanenin arsası, inşaatın ardından gerçekleşen iki satın almayla genişleyerek bugünkü haline kavuşmuştur. İlk olarak 1960’lı yıllarda yapının kuzeyindeki ev, bunun ardından da batıdaki küçük bir parsel satın alınarak her ikisi de cami avlusuna ilave edilmiştir.[6] Cami arsası hâlihazırda bin metrekareye yakın bir alanı kaplamaktadır.
1937 yılında inşa edilen ibadethane, sonradan gerçekleştirilen müdahalelerle orijinal yapısından uzaklaştırılmıştır. Başlangıçta ana yapıya ahşap bir asma kat gibi ilave edilen kadınlar mahfili, daha sonra betonarmeye dönüştürülmüştür. Yine binanın ilk halinde yalnızca çatı uzantısıyla muhafazalanmış olan son cemaat mahalli ise ilerleyen yıllarda harim kısmına yani ana ibadet mahalline dâhil edilmiştir ve hâlihazırda daha yakın bir zamanda inşa edildiğini düşündüğümüz, yine dört tarafı kapalı yeni ve çok küçük bir son cemaat mahalli eklenmiştir. Bu müdahaleler sonrasında özgünü kare planlı olan yapı, dikdörtgen planlı imiş gibi algılanmaktadır. Camiin bahçesinden çatı sövelerine bakıldığı zaman, orijinal ve eklenti kısımlar rahatlıkla görülebilmektedir. İbadethanenin ilçe müftülüğünde bulunan arşiv dosyasındaki 16.10.1992 tarihli ‘Cami Kütük Bilgileri’ başlıklı evraka göre yapı, 1992 yılında bir tadilat geçirmiştir.
Taslı Camii’nin yangın öncesi ile günümüzdeki hali arasında bazı farklılıklar olduğu anlaşılmaktadır. Eski minarenin günümüzde mevcut olan minareden beş, altı metre kadar kuzey-kuzeybatıda bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca birisi 9 Ocak 1923’te, diğeri de muhtemelen 1930’ların ilk yıllarında çekilen iki fotoğrafta camiin bir haziresi yani mezarlığı olduğu görülmektedir. Hazirenin bugün var olan son cemaat mahallinden başlayarak ‘L’ şeklinde yapının çevresinden Yedi Eylül Yolu’na bakan bahçe kapısına doğru uzandığı anlaşılmaktadır. Cami cemaatinden bazı kişilerin ifadesiyle, bahsi geçen kapının yakınlarında da geçmişte bir kabir bulunmaktadır. Hazirenin fotoğraflarda görünen kısmında da yirmi kadar oldukça nitelikli mezar taşı ve elbette bir o kadar da mezar vardır. Mezarların ve mezar taşlarının akıbetini kesin olarak bilemesek de yapının kuzeyinde kalanların bugünkü cami inşa edilmeden önce, Turgutlu’daki birçok eski mezarlık alanının başka amaçlarla kullanılmak üzere düzleştirildiği 1930’lu yıllarda kaybolduğunu düşünmek mümkündür.
Geçmişte şu anki Kur’an kursunun olduğu bölgede tuvaletler ve onun önünde de şadırvan varken tuvaletler yıkılarak 1970’li yıllarda Kur’an kursu binası inşa edilmiştir. Sonraki dönemde de cami arsasının kuzeydoğu köşesine tuvaletler ve şadırvan yapılmıştır. 28.03.2001 tarih 9896 numaralı İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile anıt eser olarak tescillenmiş bir yapı olan Taslı Camii’nin son tadilatı, pandemi nedeniyle camilerin ibadete kapalı olduğu 2020 yılı içerisinde gerçekleşmiştir.
Yangın öncesi döneme dair detaylı bilgimiz yok ise de ibadethane yeniden inşa edildiği yıllarda asıl olarak bir mahalle camii hüviyetindedir. Sonrasında ise Turgutlu’nun ve dolayısıyla çarşının giderek genişlemesi ile beraber Taslı Camii, çarşının da camii haline gelmiştir. Bundan dolayı ibadethane, kısa sürede ihtiyaca cevap veremez hale gelerek yukarıda aktardığımız genişletmelere mecbur kalınmıştır. Günümüzde Turgutlu’nun en önemli ibadethanelerinden birisi olan Taslı Camii, özgün halinden nispeten uzaklaşmışsa da tarihî değerini yaşatmaya devam etmektedir.
[1][1] Mehmet Gökyayla - Rabia Akgüvenç, “İşgalden Kurtuluşa Turgutlu”, Millî Mücadele Döneminde Turgutlu, Turgutlu 2021, s. 40.
[2] Nurullah Ertuğrul, Turgutlu Vakıfları, Turgutlu Kent Müzesi arşivinde bulunan basılmamış kitap dosyası, s. 237.
[3] Hasan Demirtaş, “Vakıf Araştırmalarında Kaynak Olarak Hurufat Defterleri: Kangırı Örneği”, Vakıflar Dergisi, Haziran 2012, Sayı: 37, s. 49.
[4] Ertan Gökmen, “Hurûfat Kayıtlarına Göre Turgutlu Kasabasındaki Dini-Sosyal Yapılar ile Görevlileri (1690-1835)”, MCBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 3, Eylül 2016, s. 355-394.
[5] Ertan Gökmen, a.g.m., s. 375.
[6] Bu bilgiler, 21 Kasım 2022 tarihinde Taslı Camii’nde görüştüğümüz cami cemaatinden bazı kişiler ile Cami İmamı Zekeriya Şen’den öğrenilmiş ve İlçe Müftülüğü’nün arşivinde bulunan camiye ait dosyadaki çeşitli belgelerle de teyit edilmiştir. Bu makaleyi hazırlamamıza vesile olan ve yardımlarını esirgemeyen Cami İmamı Zekeriya Şen'e teşekkür ediyoruz.